Osmanlıya karşı olmak için hayaletlere karşı savaşmaya kalkan bir ahmak olmak gerekir, Osmanlı en nihayetinde; ölmüş, mezarında kemikleri bile çürümüş arkaik bir sistemdir. Hanedan-ı Ali Osman’ın mensuplarının ise bu gün itibariyle bu ölüyü diriltmeye yönelik bir saltanat ve hilafet talepleri yoktur.

Osmanlıya karşı olmak için hayaletlere karşı savaşmaya kalkan bir ahmak olmak gerekir, Osmanlı en nihayetinde; ölmüş, mezarında kemikleri bile çürümüş arkaik bir sistemdir. Hanedan-ı Ali Osman’ın mensuplarının ise bu gün itibariyle bu ölüyü diriltmeye yönelik bir saltanat ve hilafet talepleri yoktur.

Fakat hanedan mensuplarının böyle bir talepte bulunmaması, bir zombi ya da Frankeştayn yaratmaya kalkmaması, başkalarının da böyle bir talepte bulunmayacağı anlamına gelmemektedir.

Cumhuriyet’in iki kadim düşmanından biri hilafeti diriltmeye, bu arkaik kurumu yeniden ihya ederek anayasal bir cumhuriyet yerine saltanat değilse bile şeriata dayalı teokratik bir diktatörlük kurmaya hevesli olan İslamcılardır. Diğer kadim düşman ise etnik bölücü yapılardır. Geçmişte bu iki yapının “düşmanımın düşmanı dostumdur” anlayışı çerçevesinde bir araya gelerek işbirliği yaptığına da defalarca şahit olduk.

Hilafet ve şeri rejim talep edenlerin Cumhuriyetimizin insan hakları ve özgürlüklerine dayalı halkçı (Laik) yapısına karşı ileri sürdükleri halkın gözünde parlatarak yüceltmeye çalıştıkları sistem ise Osmanlı düzenidir. Bu kesimin Cumhuriyeti kuran, Türk Milletinin egemenliğini ve Türk Milliyetçiliğini devletin temeli haline getiren Mustafa Kemal Atatürk ve kadrosunu yererek, alternatif olarak Abdülhamit, Fatih, Yavuz, Kanuni ve hatta Vahdettin gibi Osmanlı sultanlarını parlatmaları uyguladıkları sinsi stratejileri gereğidir.

Toplumun en azından bir kesimi güce tapar, güçlü yapılar bu kesimi etkiler, adeta büyüler “cihana diz çöktüren sultanlar” vb. söylemler bu kesimi fazlasıyla etkilemektedir. Bu etkiyi kullanarak insan devşirmek, kitleselleşmek özellikle de popülist siyasetçilerin pek sevdiği bir iştir.

Osmanlıcı kesimin kullandığı temel meteforlardan ve siyasi argümanlardan en önemlisi sizin atanız Atatürk değil, ceddiniz Osmanlı’dır olarak görülmektedir.

Birçok yazımda ve söyleşimde; Atatürk’ün Türk Milletine hitaben “ben sizin atanızım” gibi bir iddiası olmadığını, tam tersine kendisinin Türk Milletinin bir mensubu olmaktan mutluluk ve gurur duyduğunu, bu görüşünü her fırsatta dile getirdiğini ve Atatürk soyadının atası Türk olan manasında kullanıldığını anlatıyorum.

Diğer yandan Osmanlı’nın bir ailenin adı olduğunu, bir halkı, ırkı ya da milleti tanımlamadığını, Osmanlı hükümranlığı altında Türk, Arap, Rum, Ermeni, Yahudi, Berberi, Çerkez, Laz, Boşnak ve sair birçok halkın yaşadığını anlatarak benim atam Osmanlı tabirinin ancak Hanedan mensuplarınca kullanılmasının mantıklı olacağını da söylüyorum.

Osmanlı güzellemesi yapanlar bu emperyalist, teokratik mutlaki monarşinin üzerinde yükseldiği sömürü, kan ve şiddet düzenini mazur ve meşru gösterebilmek için birçok algı operasyonu düzenlemektedirler. Tarihi olay ve gerçekleri çarpıtarak bilimsel yöntem ve objektiflikten uzak bir anlatı ile Osmanlı düzeni ve Osmanlı sultanlarını yüceltmek, bu anlayışı payanda yaparak Cumhuriyet rejiminin meşruluğunu tartışmaya açmak, en nihayetinde şeriat ve hilafet düzenini ihya etmeye çalışmak İslamcıların temel stratejisidir.

Bu kesim, bu söylemler üzerine bina ettiği siyaseti sonucunda iktidarı ele geçirecek kadar güçlenmiş, oldukça geniş kitleleri peşine takarak Cumhuriyet rejimini yıkmak, yıkamasalar bile milli egemenlik ve halkçılık niteliklerini aşındırmak amacıyla yürüttükleri davalarını topluma dayatmayı başarmışlardır. Neticede hâlihazırda aktif ve ciddi bir tehdit durumundadırlar.

Bu dayattıkları davanın dayandığı iki ana payandadan biri Osmanlıcılık diğeri ise İslamcılıktır. İktidara gelmek ve iktidarlarını korumak için bu payandaları kullanan Neo-Osmanlıcılar’ın söylemlerindeki yalan ve palavralar ortaya çıkarılmadan Türkiye’de cumhuriyeti, milli egemenliği, halkçılığı, insan hak ve özgürlüklerini koruyamayız. Benim yaptığımda bu Osmanlı’nın gerçek yüzünü ortaya çıkarmak ve Cumhuriyet’e karşı saltanatın tam bir fasarya olduğunu ispatlamaktan ibarettir.

Sonuç olarak ben Osmanlı’ya değil Osmanlıcılara karşıyım, eğer Osmanlı hanedanın iktidarı döneminde yaşamış olsaydım da ailemin birçok ferdinin o zamanlar da yaptığı gibi saltanata karşı cumhuriyeti savunur ve bu amaca ulaşmak için savaşırdım.

Tarih çok önemli, aynı zamanda siyaset ve algı operasyonlarında kullanılabilecek çok da tehlikeli bir konudur. Bu yüzden de tarih okuyup yazarken duygulardan ari olmak, objektiflikten uzaklaşmamak ve bilimsel yöntemden ayrılmamak, ayrılanları da uyarmak gerekir.