Türk şiirine yepyeni bir soluk getiren, geleneksel kalıpları yıkarak "Garip Akımı"nın öncüsü olan Orhan Veli Kanık, doğumunun 111. yılında (13 Nisan 1914 - 14 Kasım 1950) hala etkisini sürdüren bir şair olarak anılıyor. Kısa ömrüne rağmen derin izler bırakan Orhan Veli, şiirin dilini sadeleştirerek, gündelik hayatın sıradan olaylarını ve insanlarını şiirin merkezine taşıyarak Türk edebiyat tarihinde çığır açmıştır.
ANKARA'DAN İSTANBUL'A
Orhan Veli, 13 Nisan 1914'te İstanbul'da doğdu. Babası Veli Kanık bir avukat, annesi Fatma Nigar Hanım ise ev hanımıydı. Çocukluğu Beykoz ve Cihangir gibi İstanbul'un farklı semtlerinde geçti. İlköğrenimini Akaretler İlkokulu'nda tamamladıktan sonra Galatasaray Lisesi'nde yatılı olarak okudu. Lise yıllarında Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday ile tanışması, Türk şiirinin seyrini değiştirecek olan "Garip Akımı"nın tohumlarının atılmasına vesile oldu.
Lise eğitiminin ardından bir süre İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde okudu ancak öğrenimini tamamlamadı. Çalışma hayatına çeşitli memuriyetlerde bulunarak başlayan Orhan Veli, Posta Telgraf Umum Müdürlüğü, Devlet Yayınları Müdürlüğü ve Tercüme Bürosu gibi kurumlarda görev aldı. Ancak asıl tutkusu edebiyat ve şiirdi.
GARİP AKIMI
Orhan Veli, Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday ile birlikte 1941 yılında yayınladıkları ortak şiir kitabı "Garip" ile Türk şiirinde bir devrim yarattılar. Bu akım, geleneksel şiirin katı kurallarına, aruz ölçüsüne, kafiyeye, edebi sanatlara ve süslü dile karşı çıkarak şiiri halkın konuştuğu sade ve yalın bir dille yazmayı hedefliyordu.
"Garip" manifestosunda dile getirilen ilkeler, o döneme kadar alışılagelmiş şiir anlayışını derinden sarstı. Şiirin anlamının kapalılığından kurtulması, duygusal derinlikten ziyade akla ve mantığa hitap etmesi, gündelik hayatın ve sıradan insanın şiirin konusu olabilmesi gibi yenilikçi yaklaşımlar büyük yankı uyandırdı.
Orhan Veli'nin şiirlerinde balıkçıların, sokak çocuklarının, hamalların, hatta basit bir taşın bile kendine özgü bir şiirselliği vardı. "İstanbul'u Dinliyorum", "Anlatamıyorum", "Bedava", "Kitabe-i Seng-i Mezar" gibi şiirleri, bu yeni şiir anlayışının en güzel örneklerini teşkil etti.
KISA VE ETKİLİ BİR MİRAS
Orhan Veli, kısa ömrüne rağmen önemli eserler bırakmıştır. Şiir kitapları arasında "Garip" (Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday ile birlikte, 1941), "Vazgeçemediğim" (1945), "Destan Gibi" (1946), "Yenisi" (1947) ve ölümünden sonra yayınlanan "Karşı" (1949) bulunmaktadır.
Şiirlerinin yanı sıra, La Fontaine'den yaptığı manzum çeviriler de büyük beğeni toplamıştır. "La Fontaine Masalları" adıyla yayınlanan bu çeviriler, Türkçenin zenginliğini ve Orhan Veli'nin dil ustalığını gözler önüne sermektedir. Ayrıca, "Nasrettin Hoca Hikayeleri"ni de şiirleştirerek halk edebiyatına olan ilgisini göstermiştir.
Orhan Veli, "Yaprak" adlı edebi bir dergi de çıkarmış ve bu dergi aracılığıyla yeni şairlere ve düşüncelere platform sağlamıştır. Ancak dergi, ekonomik zorluklar nedeniyle uzun ömürlü olamamıştır.
ANİ ÖLÜMÜ
1950 yılında Ankara'da bir rögar çukuruna düşerek yaralanan Orhan Veli, tedavi için İstanbul'a dönmüş ancak kısa bir süre sonra, 14 Kasım 1950'de beyin kanaması sonucu hayatını kaybetmiştir. Henüz 36 yaşında hayata veda etmesi, Türk edebiyatı için büyük bir kayıp olmuştur.
Orhan Veli Kanık, ölümünün üzerinden yıllar geçmesine rağmen Türk şiirinin en önemli ve en sevilen şairlerinden biri olmaya devam etmektedir. Sade dili, ironik üslubu, gündelik hayatı şiire taşıması ve geleneksel kalıplara meydan okuyan özgün yaklaşımı, sonraki kuşak şairleri derinden etkilemiştir. Şiirleri, günümüzde de okunmakta, incelenmekte ve farklı sanat dallarına ilham kaynağı olmaktadır.
Orhan Veli'nin "Birdenbire" şiirindeki "Her şey birdenbire oldu" dizesi, onun ani ve beklenmedik ölümünü hatırlatsa da, şiirleri ve başlattığı "Garip Akımı", Türk edebiyatında kalıcı bir "birdenbirelik" yaratmış ve şiirin çehresini sonsuza dek değiştirmiştir. Onun mirası, Türk şiirinin her zaman taze ve yenilikçi kalmasına katkıda bulunmaya devam edecektir.