Pandemi sonrası üniversitelerde yüz yüze eğitime geçilince ortaya çıkan barınma sorunu hakkında iki ayrı yönetici, iki ayrı tavır sergiledi.
Pandemi sonrası üniversitelerde yüz yüze eğitime geçilince ortaya çıkan barınma sorunu hakkında iki ayrı yönetici, iki ayrı tavır sergiledi.
AKP Genel Başkanı Erdoğan önce sorunu kabul etmedi, her şeyin en iyisini biz yaparız tavrı ile ortada büyütülecek bir şey yok dedi ve en son olarak da barınma sorununu dile getirmek için parklarda yatıp kalkan öğrencileri neredeyse terörist ilan etti. Bu gençleri gezi eylemleri benzeri bir toplumsal hareketi başlatmaya çalışmakla suçladı ve adeta terörist ilan etti.
Oysa pandemi sonrası öğrencilerin barınmasında sorun çıkması son derecede kolay öngörülebilecek bir olguydu. Bir kere birçok özel yurt bu süreçte çok büyük zarar etti, birçoğu iflas ederek kapandı burada bir kapasite kaybının ortaya çıkacağını öngörmek gerekiyordu. İflas etmeyen özel yurtlarda hem artan maliyetleri ve hem de geçmiş zararlarını karşılayabilmek için ciddi zamlar yapmak zorunda kaldılar. Astronomik enflasyon karşısında gelirler komik miktarda arttırılınca geçim sıkıntısına düşen birçok ailenin bu yüksek yurt ücretlerini karşılayabilmesi mümkün değildi, bunu da öngöremediler.
Diğer yandan özellikle büyük kentlerde kiralar çok ciddi oranda arttı. Pandemi yüzünden okullar iki yıla yakın bir süre ile kapatılınca birçok öğrenci boşa kira ödememek için evlerini boşalttı, memleketlerine ailelerinin yanına gitti ve bu dönemi böyle atlattılar. Şimdi okullar açılınca yeni ev bulup kiralamaları gerekiyor ve artan kiralar yüzünden şoke olmuş durumdalar. Oysa evleri boşaltmasalar, ev sahipleri sadece TÜİK tarafından açıklanan kira zammı kadar zam yapabileceğinden bu kadar yüksek kiralar ile karşılaşmayacaklardı, bu husus da öngörülemedi.
Sonuç olarak ortaya bir barınma ve yurt sorunu çıktı, gençler bu sorunu son derecede barışçıl bir eylem yöntemi ile iktidara ve kamuoyuna duyurmaya çalıştılar ki bu anayasal haklarıdır. Sonuç; sorun inkâr edildi ve bu gençler polis zoru ile toplanıp gözaltına alındı.
İşte Mansur Başkanın farkı da bu noktada ortaya çıktı bu sorunu fark etti, gençleri dinledi, son derecede insancıl bir şekilde yaklaşarak, elindeki olanaklar dâhilinde gençlerin bu sorununa çözüm üretti.
Ankara Büyükşehir Belediyesi, belediyeye ait Şefkat Evleri ile birlikte kiralanan yurt ve otelleri öğrencilere tahsis etti.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş Twitterdan yaptığı açıklamada kentte 3 bin 204 üniversite öğrencisinin yurtlara yerleştirildiğini duyurdu.
Ayrıca Mansur Başkan son derecede şefkatli bir yaklaşım sergilediği paylaşımında: “Geleceğimizin ışığı evlatlarım, Bundan sonra Ankara Büyükşehir Belediyesi de sizin anne ve babanızdır. Bugüne dek 3204 öğrencimizin barınma sorununu çözüme kavuşturduk. Ankara her zaman sizin eviniz olacak” ifadelerini kullandı…
Görüldüğü üzere maaşını vatandaşların verdiği vergilerden alan, sorunlara çözüm üretmekle yükümlü iki yönetici var, bu yöneticiler arasında ise sorunlara yaklaşım ve çözüm bakımından dağlar kadar fark bulunuyor.
Sadece çözüm yöntemi değil karşısındaki insanları insan yerine koymak, şefkat ve duyarlılıkla yaklaşmak bakımından da büyük fark var.
İşin açığı bu yurt sorununun arkasında AKP ve Erdoğan’ın gençleri tarikat ve cemaat yurtlarına mecbur bırakma stratejisi bulunuyor. Buralarda abiler ablalar tarafından beyinleri yıkanan gençleri siyasi İslam’a asker oluyorlar, AKP gibi siyasi hareketlere oy ve kitle kazandırıyorlar Erdoğan işte bu olanağı kaybetmek istemiyor.
Diğer yandan dünya gibi Türkiye’de değişiyor gelişiyor. Öğrencilerin de yaşam biçimi ve kültürleri değişiyor. Babasının tek göz evinde beş kardeş üst üste yaşayan bir çocuğu üç, dört kişilik yurda soktuğunda sıkıntı olmuyor ama evinde özel odası olan bir çocuk dört kişilik odada bunalıma giriyor, bu durumu küçümsememek dikkate almak gerek.
Neticede ortada bir sorun var ve bu sorunu Erdoğan’ın değil ancak Mansur Başkanın yol ve yöntemi ile çözebiliriz…