Evet, belki ilk duyduğunuzda “kurlar yükselmezse batarlar” önermesi kulağınıza tuhaf gelmiş olabilir. Büyük bu olasılıkla bu...

Evet, belki ilk duyduğunuzda “kurlar yükselmezse batarlar” önermesi kulağınıza tuhaf gelmiş olabilir. Büyük bu olasılıkla bu adamda çıkmış ne saçmalıyor, kurlar yükselmezse kim neden batsın diye düşünmüş olabilirsiniz. Lakin kazın ayağı hiç öyle değil!

Bakınız bu ülkede bir yerli üreticiler ve birde ihracatçılar var, bunlar uluslararası pazarda rekabet etmek ve fiyat tutturabilmek zorundalar. Ülkede enflasyon hızla yükseliyor en son yapılan yüzde 54’lük asgari ücret zammı da maliyetleri etkileyerek yukarı çekecek bir unsur olacaktır. Türk üretici ve ihracatçısının maliyeti yükselirken kurlar enflasyona ama gerçek enflasyona paralel bir şekilde artmazsa ihracatçı rekabet edemez fiyat tutturamaz ve ihracat yapamaz sonuçta kepenk indirir, borcunu harcını ödeyemez ve batar. Üstelik tek sorun ihracatçı da değil hem ihracatçıya mal üreten ve hem de ithal mallar ile iç pazarda rekabet etmek zorunda olan yerli üreticiler var. Uluslararası pazarda ekmek aslanın ağzında, kıyasıya bir rekabet var ve tek bir sent bile işin seyrini etkileyebiliyor. Enflasyon yüksek olup kurlar baskı altında enflasyona paralel hareket edemeyince yerli üretici ithal mallar ile rekabet edemez bir hale gelecektir. Sonuç yerli üreticinin de dükkânı kapatıp, üretimi durdurması ve ithalatçıya dönüşmesi olacaktır.

Bakın daha geçenlerde yerli bir üreticinin ürettiği markalı bir kot aldım etikete baktığımda ürünün Mısır’da üretildiğini gördüm. Marka yaratabilmiş bir tekstil üreticisi bile üretimi Mısır’a kaydırmış ise yabancı markalara fason üretim yapan, emek yoğun tekstil atölyelerinin durumu kim bilir nasıldır diye düşündüm, endişelendim.

Olay elbette sadece mal üretimi ile de sınırlı değil başta turizm olmak üzere hizmet sektörü de kurların bu kadar düşük kalmasından olumsuz olarak etkileniyor, döviz bazında zam yapmak zorunda kalıyor ve fiyat tutturmakta zorlanıyorlar.

Biz döviz kurlarını genellikle sadece finans piyasaları ve yatırımcı açısından değerlendirme kolaycılığına kaçıyoruz oysa kurlar esas olarak üretici, ihracatçı ve ithalatçıyı ilgilendiriyor. Kurlar düşük olduğu zaman ihracatçı ve üreticinin işi zorlaşırken ithalatçının işi kolaylaşıyor ve karlılığı artıyor. Bu yüzden de insanlar üretmektense ithal etmeyi tercih ederek üretimden uzaklaşıyor.

Sonuçta bu ülkenin dış ticaret dengesini olumsuz yönde etkileyen ve cari açığa yol açan bir faktör olarak önümüze çıkıyor.

Demedi demeyin; dış ticaret açığı her daim eninde sonunda bir borç krizine yol açar.

Diğer yandan kurların doğru noktada olmadığı, düşük kaldığı bir ülkeye yabancı yatırımcı da gelmez, gelip yatırım ve üretim yaparak ihracat yapmayı düşünmez.

Düşünmez çünkü maliyet ve fiyat dengesini tutturamayacağını bilir.

İktidar bütün enerjisini kısa vadeli bir seçim stratejisi uğruna kurları zapt etmeye harcadığı ve sadece bu noktaya odaklandığı için uzun vadeli bu hesaplara dönüp bakmıyor bile.

Korkarım ki bu yanlış strateji eninde sonunda birçok üreticiyi ve ihracatçıyı batıracak, üretim ve ihracat potansiyelimiz bu yüzden çok ciddi bir darbe yiyecektir.

Üretim tesislerinin kapanması istihdama da olumsuz yönde bir etki yapacak ve zaten çok yüksek olan işsizlik daha da yükselecektir.

Netice olarak bu tip yanlış politikalar yüzünden enflasyon ve borç sarmalı içinde yok yoksul debelenen bir ekonomi ortaya çıkmıştır.

Peki, bu krizden çıkış yolu var mı? Varsa nedir?

Öncelikle söyleyeyim elbette çıkış yolu var, lakin bu yol öyle dikensiz gül bahçesi falan değil, zor ve acılı bir yolculuğa katlanmadan buradan çıkış yok.

Bu zorlu yolculuğa önderlik edecek siyasetçilerin ise son derecede güvenilir, bilgili ve liyakatli olması gerekecektir. Ne yazık ki bu gün iktidarda olanlar bu niteliklerden mahrumdur, seçimlere çok az kaldı seçimler sonucunda bu saydığım niteliklere sahip bir iktidar oluşamazsa vay ki vay halimize…