EBRU APALAK
Ocak 2025’ten bu yana Türk Lirası’nın (TL) Amerikan Doları (USD) ve Euro (EUR) karşısında yaşadığı hızlı değer kaybı, ekonomi çevrelerinde tartışma yaratmaya devam ediyor. Bu dönemde USD/TRY kuru yaklaşık yüzde 7,74 oranında arttı. TL, USD karşısında yüzde 7,74 oranında değer kaybetti. EUR/TRY kuru ise yaklaşık yüzde 18,04 oranında arttı, bu da TL’nin Euro karşısında yüzde 18,04 oranında değer kaybettiği anlamına geliyor.
Yalova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Politikası Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Baki Demirel, mevcut ekonomi politikalarının bu süreçteki rolünü SONSÖZ’e değerlendirdi. Prof. Demirel’e göre, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in uyguladığı ekonomik program sıcak para girişine dayalı, zayıf kur çapası üzerine inşa edilmiş bir sistem. Bu yapının kırılganlığına dikkat çeken Demirel, “Şimşek’in programı, sıcak para girişine dayalı zayıf kur çapasıyla işleyen bir sürünen parite sistemidir. Bu tür yapılar oldukça kırılgandır ve kısa ömürlüdür.” dedi.
Programın sürdürülebilirliğinin dış ve iç gelişmelere bağlı olarak hızla zayıfladığını belirten Demirel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan sürecin sıcak para çıkışına neden olduğunu ve bunun Merkez Bankası (TCMB) rezervlerinde ciddi bir kayba yol açtığını ifade etti: “İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan süreç sıcak para çıkışına ve TCMB’nin 52 milyar dolar rezerv kaybına yol açtı.”
Kur artışının enflasyon üzerindeki etkisine de değinen Demirel, ekonomi yönetiminin temel varsayımlarını eleştirerek şunları söyledi: “Enflasyonun nedeninin aşırı ısınmış ekonomi ve yüksek talep olduğu varsayımı hatalıdır. Ücret-fiyat sarmalı varsayımı da hatalıdır. Rekabetçi ekonomi ve kamu açıklarının enflasyonu artırdığı varsayımı da hatalıdır.”
“ŞİMŞEK’İN PROGRAMI ÖRTÜK IMF İSTİKRAR PROGRAMIDIR”
Şimşek’in uyguladığı programı “örtük bir Uluslararası Para Fonu (IMF) istikrar programı” olarak tanımlayan Demirel, kullanılan politika araçlarının yanlış olduğunu vurguladı:
“Yüksek faiz ve kredi kısıtlaması gibi para politikası araçları, ücret baskısı, sosyal devletin rolünü azaltan, kamunun tarım da dahil olmak üzere üretimi ve yatırımı destekleyici rolünün terk edilmesi gibi kamu borç yönetimi araçları yanlıştır. Dolayısıyla program yoksulluk ve işsizlik yaratırken, buna rağmen dezenflasyon (enflasyon oranının düşmesi ancak sıfırın altına inmemesi) konusunda başarısız olmuştur ve sürdürülebilir değildir.”
Demirel, programın tek dayanağının kur istikrarı olduğunu, ancak bunun da artık geçerliliğini yitirdiğini şöyle dile getirdi: “Programın dezenflasyon tek çapası kur istikrarı, o da kaybolduğunda Şimşek programı ömrünü tamamlamıştır.”
“TÜRKİYE İÇİN DIŞ ÖDEMELER ZORLUĞU YARATABİLİR”
Merkez Bankası’nın politika faizini açık biçimde 350 baz puan, örtük biçimde 600 baz puan artırarak yüzde 49 seviyesine çekmesini bu istikrarı koruma çabası olarak değerlendiren Demirel, küresel gelişmelere de dikkat çekti. Yükselen merkantilist (ülke refahını değerli madenlere dayandıran, maden işletmeciliğine önem veren, ihracatı artırıp ithalatı azaltmayı amaçlayan iktisat anlayışı) politikaların ve küresel iktisadi daralmanın Türkiye için dış ödemelerde zorluk yaratabileceğini belirtti: “Yükselen merkantilist eğilimler, Türkiye açısından riskler yaratmıştır. Dünyanın geri kalanında ortaya çıkabilecek kısıtlayıcı tedbirler ve küresel iktisadi daralma, Türkiye için dış ödemeler zorluğu yaratabilir.”