Dışişleri sekreteri Hakan Fidan, nihayet Kıbrıs konusunda konuştu ve “Gerekli girişimleri yapıyoruz, dostlarımızla temas hâlindeyiz, görüş alışverişi hâlindeyiz, bilgilendirme hâlindeyiz. Türk dünyası idealimize uygun bir biçimde hareket etmeye devam edeceğiz. Bu son olaydan hareketle aramızı bozmak isteyen bazı maksatlı çevreler, bu sorunu bizim açıktan kamuoyunun önünde tartışmamızı istiyorlar.

Biz prensip olarak, ailevi konuları kamuoyu önünde tartışmamayı tercih ediyoruz. Türk dünyasıyla aramızı bozmak isteyenlerin manipülasyonları bu açıdan başarılı olmayacak.” Demiş...

Öncelikle Dışişleri sekreteri Hakan Fidan şunu çok iyi bilmelidir; Kıbrıs bir aile içi bir mesele değil bir milli davadır...

Gençler zamanında harekete geçmeyenler için “uyanda balığa gidelim” der ya bu açıklama da tam onun gibi olmuş yapılması gerekenler zamanında yapılmış olsaydı zaten bahse konu Türk Cumhuriyetleri böyle bir işe kalkışmazdı değil mi?

Dışişleri zamanında gerekli aksiyonları almış, doğru ilişkileri geliştirmiş olsaydı Türk Cumhuriyetleri böyle bir karara almazlardı ki.

Ama son 20 yıldır AKP iktidarı Türk Cumhuriyetleri ile ilişkileri geliştirmek, Türk coğrafyasına odaklanmak yerine Arap coğrafyasına odaklanıp o coğrafya ile ilişkileri geliştirmeye ve Arap coğrafyasının sorunlarına bulaşmaya çalışmış bulunuyor.

Kıbrıs konusundaki en büyük hata ise gene AKP iktidarında Kıbrıs’ın AB’ye katılımına izin vermek ya da rıza göstermek boyun eğmek olmuştur!

Bizim tarafımızdan Güney Kıbrıs Rum Kesimi olarak kabul edilen Kıbrıs Cumhuriyeti, 1990'da tüm ada adına AB üyeliği için başvurmuştur. AB, bu başvuruyu, uluslararası alanda tanınan hükümet olarak Rum Kesimi'nden kabul etmiştir.

Doğrusunu isterseniz 2004'te Annan Planı'nın Rum tarafınca reddedilmesi, birleşik bir Kıbrıs'ın AB'ye katılması ihtimalini ortadan kaldırmıştır.

Ancak AB, bu durumu üyeliğin önünde bir engel olarak görmemiş ve yalnızca Rum Kesimini fiilen üye yapmıştır. AKP iktidarı bu süreci doğru düzgün yönetemediği için bu oldu bitti üyelik gerçekleşmiştir.

Annan Planı: Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Kofi Annan öncülüğünde, Kıbrıs sorununun çözümü için geliştirilen bir barış planıdır. 2004 yılında referanduma sunulan plan, adayı birleşik bir federal devlet çatısı altında birleştirmeyi amaçlıyordu. Planın tam adı Kıbrıs Sorununun Kapsamlı Çözümüne İlişkin Annan Planıdır temel hükümleri özetle şöyledir :

1. Genel Çerçeve

  • Devlet Yapısı: Plan, Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla, iki eşit kurucu devletten oluşan bir federal devlet kurulmasını öneriyordu. Bu devlet, Kıbrıs Türk Kurucu Devleti (kuzeyde) ve Kıbrıs Rum Kurucu Devleti (güneyde) olarak iki bölgeli, iki toplumlu bir yapıda olacaktı.
  • Federasyon Modeli: Merkezi federal hükümet sınırlı yetkilere sahip olacak, dış ilişkiler, ekonomi, vatandaşlık ve güvenlik gibi alanlarda yetki kullanacaktı. Kurucu devletler ise eğitim, sağlık, yerel yönetim gibi konularda özerk olacaktı.
  • Eşitlik İlkesi: Türk ve Rum toplumlarının siyasi eşitliği vurgulanmış, her iki toplumun da federal yapıda eşit temsili sağlanacaktı.

2. Anayasal Düzenlemeler

  • Federal Anayasa: Yeni bir anayasa, federal devletin yapısını düzenleyecekti. Anayasa, iki toplumlu ve iki bölgeli bir federasyonu temel alacaktı.
  • Vatandaşlık: Tüm Kıbrıslılar, Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olacaktı. Ayrıca, her birey bir kurucu devletin "iç vatandaşlığına" sahip olacaktı (Türk veya Rum Kurucu Devleti).
  • Resmi Diller: Türkçe, Yunanca ve İngilizce resmi diller olarak kabul edilecekti.

3. Yönetim ve Temsil

  • Federal Hükümet:
    • Başkanlık Konseyi: Federal hükümetin yürütme organı, 6 üyeden oluşan bir Başkanlık Konseyi olacaktı. Konseyde 4 Rum ve 2 Türk üye bulunacak, kararlar çoğunlukla alınacaktı, ancak en az bir Türk üyenin onayı gerekecekti.
    • Dönüşümlü Başkanlık: Konseyin başkanı ve yardımcısı, dönüşümlü olarak Türk ve Rum üyeler arasından seçilecekti.
  • Parlamento: Federal parlamento iki meclisten oluşacaktı:
    • Senato: 48 üye (24 Türk, 24 Rum), eşit temsil esasına dayalı.
    • Temsilciler Meclisi: 48 üye, nüfus oranına göre (kabaca 3/4 Rum, 1/4 Türk).
    • Kararlar, her iki mecliste de ayrı ayrı onay gerektirecekti.
  • Yargı: Federal Yüksek Mahkeme, eşit sayıda Türk ve Rum hâkimden oluşacak, tarafsız kararlar için yabancı hâkimler de yer alacaktı.

Bu plan reddedilmişken Türkiye’nin GKRY’nin AB’ye katılımına boyun eğmesi çok ama  çok büyük bir başarısızlıktır.

Şimdi otur ayıkla pirincin taşını...