2010 yılında Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanlığına seçilen Kemal Kılıçdaroğlu, bu görevini seçimle 5 Kasım 2023 tarihinde, Manisa Milletvekili Özgür Özel’e devretti.

Evet, devretti. Delegelerin oyları ile onların önemli bir bölümünün kararına dayalı olarak devretti. Siyasette, sporda kazandı, kaybetti kelimelerini demokrasiye ve insanların kişiliklerine aykırı sayarım. Kimse kaybetmez diyorum kişisel düşüncem olarak. Kazanan olabilir. Bir yerde kazanan varsa kaybeden de vardır yorumuna da katılmak zorunda değilim. Kaybetmek kelimesi, ellerde veya kayıtlarda var olan bir değer için kullanılabilir. Ancak, siyasette ve sporda farklı düşünüyorum.

Birinci turda sonuç alınamayınca ikinci tura kalan seçimde Genel Başkan seçilen Özgür Özel’in, Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik davranışları, sözleri, demokrasi bilinci taşıyan ve saygıyı, yaşantısının anahtar kelimelerinden birisi haline getirmeyi başaran bir insan olarak Özgür Özel’e çok yakıştı.

CHP’nin 5 Kasım 2023 Cumartesi gününe dek Genel Başkanı olan Kemal Kılıçdaroğlu’na bu yazının her cümlesi, her kelimesi yetmez, her harfi, gürültü değil koro tadı veren sessiz birer alkıştır. Evet sevgili Kemal Kılıçdaroğlu, sizi alkışlıyorum, alkışlarken sevgili eşiniz, sevgili anne Selvi Kılıçdaroğlu ile sizi el ele, gülümserken hayal ediyorum.

Bu satırların yazarı, Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu’nun kurulması sürecinde ve sonrasında (1974-1995), eşini ve çocuklarını çok ihmal etti, eş ve babaları ile yaşamaları gereken ömürlerinden adeta çaldı. Türkiye Gençlik Federasyonu ve diğer gönüllü çalışmalarımda da aile bireylerimden ayrı kaldığım günleri, geceleri hiç unutamam.  Siyaset, spor, sanat, insan, hayvan ve çevre hakları ayırımı yapmaksızın yazıyorum,  bu alanların hangisinde gönüllü olarak çalışıyorsanız, ailenizi mutlaka ihmal edersiniz, bazen de onların yazgılarını olumsuz etkilersiniz.

Çok yerde sizi,  Selvi hanımla birlikte görsek bile, onlardan ayrı kaldığınız sürelerin çok olduğu kesin. Onun için bu yazıyı hazırlarken, ikinizi yan yana ve el ele görüyorum, sanki hiç ayrılmamanızı ister gibi.

Sevgili Kemal Kılıçdaroğlu ile yaşantım boyunca bir kez yüz yüze görüştüm, görüştük.  Görüştük dememin nedeni, şu. 8 Temmuz 2013 Pazartesi günü, STK şeklinde tanımlanan, aslında demokratik kitle örgütü denmesi gereken gönüllü kuruluşların oluşturduğu Denge ve Denetleme Ağı olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nu CHP Genel Merkezinde ziyaret edenlerin arasında, Türkiye Gençlik Federasyonu Genel Başkanı olarak yer aldım.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaşamı yazılmaya, kitaplaştırılmaya değer. Siyasal yaşantısı, ilk sırada,  CHP Genel Başkanlığı değer. Kemal Kılıçdaroğlu, 9 Eylül 1923 tarihinde, Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü gibi önderlerin kurduğu CHP’nin Genel Başkanı olarak elbette tarihteki yerini aldı. Bu tarihsel yerin kitaplaştırılacağına, konunun konuşulduğuna ve düşüncelerin uygulamaya geçmek üzere olduğuna inanıyorum. Kesinlikle elimde bir veri, bir kanıt yok, ancak kesinlikle inanıyorum.

1960’lardan beri, farkında olarak çok sayıda seçim yaşamış bir insanım. Hiçbir seçimde, 14 Mayıs 2023 milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri, 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turundaki gibi yalanlar, hakaretler, iftiralar, sahte videolar, sahte afişler, halkın katkısı ile oluşturulan kaynakların yanlı kullanılması yaşanmadı. Buna karşın, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda, Cumhurbaşkanı adaylarından Kemal Kılıçdaroğlu oyların yüzde 47.82’sini almayı başardı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise oyların yüzde 52.18’ini aldı ve birçok hukukçuya ve siyasetçiye göre 3. kez seçildi.

Çoğu kez, Genel Başkanlar; Kemal Kılıçdaroğlu (CHP), Meral Akşener (İyi Parti), Temel Karamollaoğlu (Saadet Partisi), Ahmet Davutoğlu (Gelecek Partisi), Ali Babacan (Deva Partisi) ve Gültekin Uysal’ın (Demokrat Parti), olumsuz tüm olasılıkları düşünerek TBMM’ye milletvekili olarak girmelerinin zorunluluğunu dile getirdim. 6 insanın TBMM’de olmalarının ne kadar gerekli olduğuna bugün çok daha fazla inanıyorum.

6 Genel Başkan, Cumhuriyet ve siyasal tarihimizin en olumlu ve gerekli birlikteliğini sağlamışlardır. Farklılıklarını büyük bir özveri ile yan yana getirmişlerdir. Demokratik parlamenter yönetim biçimi için ellerinden geleni yapmışlardır. Bu konuda yazıya sığmayacak kadar eleştiri yapılabilir. 6’li ittifakın olumlu yönleri de kitaplaştırılabilir. Onlar da alkışı hak ettiler.

Bu yazı, bir alkış, hak edenlere bir takdir belgesidir. Ancak, keşke…

Evet sevgili CHP’liler, daha önce değişim için somut öneriler yapmayan, çaba göstermeyen, sonra değişimi, karşımıza insan, makam değişimi olarak getiren CHP’liler, elbette demokratik ve yasal haklarınızı kullanarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşısına Özgür Özel’i çıkardınız, Kemal Kılıçdaroğlu kaybetmedi, CHP de umarım kaybetmedi, evet, Genel Başkanlık seçimini siz kazandınız.

Kemal Kılıçdaroğlu değil de, başka bir partinin temsilcisi Cumhurbaşkanı adayı olsa ve yine seçimi kazanamasa ne olurdu biliyor musunuz, büyük bir olasılıkla? Partisi, o Genel Başkanın çevresinde kenetlenir, Parti içindeki demokrasi, örgütlenme,  görev paylaşımı, halkla ilişkiler ve iletişimle ilgili eksiklerini giderir, kararlılıkla, umutla yoluna devam ederdi. Size yanlış yaptınız diyemem, doğruların en büyüğünü, en iyisini, en vefaIısını yapmadınız, yapamadınız, diyebilirim.

Kemal Kılıçdaroğlu, nöbeti onurla devretti. Ancak, çok kişinin sohbetlerde, Kemal Kılıçdaroğlu’nun, sizlerin yaptığını hak etmediğini belirten sözlerine tanık oldum. Asıl siz hak etmediniz bu davranışı, “Şu kadar seçim kaybetti, artık devretmeli” diyen CHP’liler. Demokrasilerde kaybetmenin olmadığı yönündeki görüşlerimi yazının başlarında dile getirdim.

Kaybetmedi de, diyelim ki kaybetti, diyelim ki kazanamadı. Demokrasilerde bir kişi tek başına kaybedebilir mi, tek başına kazanabilir mi? Kazanılamadıysa hepinizin payı yok mu? Ülkemizde tek adam (insan) yönetimine karşı çıkıldı, çıkılıyor. Ne Türkiye’de, ne Dünyada tek adam (insan) yönetimi hiç olmadı, bundan sonra da olmayacak. Diktatörlüklerde, krallıklarda, imparatorluklarda bile tek insan yönetimi olmadı. Görelim artık, çok insan, çok devlet, çok örgüt var, tek insan gibi görünen yönetim biçimlerinde.

Bu nedenle, değişim diyen CHP’liler, Kemal Kılıçdaroğlu’nun çevresinde kenetlenmeyerek doğruların en doğrusunu yapmayı başaramadılar.

Bir yazımda, Ankara’da, Mamak’ta, Saimekadın mahallesindeki delege seçiminden örnek vermiştim. Elbette tüm partililer değerlidir, eşittir. Ancak, seçim kurallarına uymadan, kimseye söz ve aday olmak hakkı vermeden, tek listede yazılı adayları bile tanıtmadan, önceden az kişinin görüşü ile hazırlanmış bir listeyi oy pusulası olarak adeta dayatarak yapılan mahalle delege seçimleri, buna bağlı ilçe delege seçimleri demokratik sonuçlar verebilir mi? İl seçimleri ve sonrasında Olağan Genel Kurul. Başlangıcı ve ilk adımı demokratik olmayan seçimlerin devamı tam demokratik olabilir mi, CHP’ye yakışan bu mu?

Ne olursa olsun, 14 ve 28 Mayıs seçim süreçlerinde somut olarak gördüğümüz yalan, iftira hakaret, sahtecilik ve tehdit dolu sözde siyasetin etkisi ve ağırlığı altında, CHP gibi bir  büyük örgütün Genel Başkanlığını yapan Kemal Kılıçdaroğlu’nu, bu eller, bu yürek boşuna alkışlamıyor, boşuna “kaybetmedi” demiyor.

Siyasi tercihlerin, sandığa atılan oyların sonuçlarından kaybeden olmuyor mu? Kesin oluyor, halkın bir bölümü, bazen çoğunluğu, bazen tümü, bazen az bir kesimi. Kaybedip kaybetmediğine, kazanıp kazanmadığına herkes kendisi karar verebilir, akıl ve vicdanla ilişkili olarak.

Kimse CHP ve DSP Genel Başkanlarından, Başbakanlardan Bülent Ecevit (28 Mayıs 1925-5 Kasım 2006) olamaz. Bülent Ecevit de, bir başkası olamaz. Ancak, görüşüme göre, Kemal Kılıçdaroğlu, demokrat, dürüst, kucaklayıcı, şiddet içermeyen inançlara saygılı, sabırlı, hoşgörülü, farklılıkları gören, o farklılıkların birlikte yaşayabileceğini bilen, bu satırların yazarı gibi farklılıkların doğal zenginlik olduğuna inanan bir güzel kişilik olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihindeki yerini Bülent Ecevit gibi aldı.

Beynimdeki bir güç yüreğime, oradan da ellerime, avuçlarıma geldi, Kemal Kılıçdaroğlu’na sessiz bir alkışa dönüştü. Biliyorum ki, milyonların sessiz alkışları dolaşıyordur, evim Türkiye’nin topraklarında, semalarında. Sesli, sessiz çığlıkların, ahhhların uçuştuğu bir ülkede sessiz alkışlar, aslında büyük umutların göstergeleridir.

Alkışlar, alkışlar, alkışlar…Uzun, mutlu ve umut dolu ek yıllar diliyorum Kemal Kılıçdaroğlu. Yaşantınızda, milyonların sessiz alkışlarını yüreğinizde hep duymanızı, eşiniz Selvi Kılıçdaroğlu’nun, çocuklarınızın, eşlerinin, torunlarınızın ve dostlarınızın hep yanınızda veya yakınlarınızda olmasını  diliyorum  can Kemal Kılıçdaroğlu.