EBRU APALAK
Kadın sağlığına dair birçok mesele, hâlâ toplumda tabu ya da yanlış bilgilerle kuşatılmış durumda. Human Papilloma Virüsü (HPV), sezaryen oranlarındaki artış, jinekolojik muayeneye dair önyargılar ve sağlık hizmetlerine erişimdeki eşitsizlikler bu sorunların başında geliyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Derviş Özer, yıllardır sahada gözlemlediği sorunları ve bu sorunların çözüm yollarını anlattı. Dr. Özer, tıbbi bilgiyi toplumsal farkındalıkla harmanlayan açıklamalarında, kadınlara “Kendi bedeninizden utanmayın.” çağrısında bulundu.
- Son yıllarda kadın sağlığı alanında en çok karşılaştığınız sorunlar neler? Bu sorunların artmasında hangi faktörler etkili oluyor?
- Derviş Özer: HPV, en sık karşılaştığımız sorunlardan biri. Siğillere ve bazı kanser türlerine yol açabiliyor. Eskiden bunu tamamen cinsel yolla bulaşı olarak kabul ediyorduk. Cinsel temasla havlu, tuvalet, kullanılan bazı materyaller cinsel yolla olmasa da bulaşabiliyor. Bazı kadınlar, HPV teşhisinde eşleri tarafından aldatıldıklarını düşünerek kaygılanıyor. Oysa virüs, ağda gibi hijyenik olmayan uygulamalardan da bulaşabiliyor. Ağda temiz şartlarda yapılmazsa oradan da bulaşıyor ama çoğunlukla cinsel temasla bulaşıyor.
- Türkiye’de kadınların jinekolojik muayene olma sıklığı ve bu konudaki farkındalık düzeyi yeterli mi? Toplumda bu konuda hangi önyargılarla karşılaşıyorsunuz?
- Derviş Özer: Ankara’daki kadınlar daha eğitimli. Öğrenci ve memur şehri olduğu için işin farkındalar. Sık sık doktora gidip kontrollerini yaptırıyorlar. Güvenceleri var. Ankara'nın kırsal kesimlerinde daha az muayene oluyorlar. Utangaçlık da var. Ankara, İstanbul, Eskişehir daha eğitimli ve öğrenci şehri olduğu için buralarda bir problemimiz yok.
“HİÇBİR DOKTOR ‘NİYE SEZARYEN YAPTIM?’ DİYE SORMAZ”
- Türkiye’de sezaryen oranlarının yüksekliği hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Derviş Özer: Türkiye’deki sezaryen oranlarının artmış olması genellikle bize açılan davalardan kaynaklanıyor. “Niye sezaryen yaptım?” diye sormuyoruz. “Niye doğum yaptım? Keşke sezaryen yapsaydım.” diyebiliyoruz. Sezaryen yaptığımız zaman “Keşke doğum yapsaydım.” demiyoruz. Doğumda bebeğin sıkıntısı çok fazladır. Oksijensiz, sakat kalması, Serebral Palsi olması daha fazla. Doğum hasarları, Erb paralizi (kol felci türü) gibi şeyler oluşabilir. Doğum sırasında kemik kırığı olabilir. Kadın yırtılabilir, fistül oluşabilir. Anal sfinkter yırtılabilir, gaz, gaita kaçırabilir. Bunlar doğum komplikasyonlarıdır. Bunun için ve davayla karşılaşabileceğimiz için sezaryeni daha çok tercih etmeye yöneliyoruz. Yılandan korkan bir kişi yılanla aynı odaya koyamazsın. Bir kişi doğumdan korkuyorsa zorla doğum yaptıramazsın. Her hafta tedavisini seçme hakkına sahiptir. Bakanlık “Doktor ve tedavinizi seçme hakkına sahipsiniz.” dese de hastayı bir noktada zorlayamazsın, istemiyor, tercih etmiyor. “Sen illa bunu yapacaksın, yapmazsan seni doğurt(a)mam.” diyemezsin. Sezaryen da doğumdur, normal doğum da doğumdur. Vajinal yolla doğum demek daha doğru olur. İkisi de doğumdur. Kadın her şekilde doğuracaktır. Ama onun tercihiyle olması lazım. Bir kadın korkuyorsa korkunun zorla üstüne gidilmez. Vajinismusu olan çok hasta var. Vajinismusu olan hastayı ben nasıl doğurtacağım? Onun için tercihin hastaya bırakılması gerekir. Biz birçok davayla karşı karşıya kalıyoruz ve bu davalar bütün çalıştığımızın parasını ödemek zorunda kalıyoruz. Hâkimler genellikle “Nasıl olsa sigortaları var.” diyorlar. Hasta da mağdur oldu. “Nasıl olsa sigorta ödeyecek” deyip yüksek meblağlar kesiyor. Fakat sigorta ne faizi ödüyor ne de 1 milyonun üstünde para ödüyor. Sigortamın karşılığını 10 milyon yapayım, 200-300 bin vereyim sigorta şeyi olarak desen bile 1 - 1,5 buçuk milyonun üzerinde seni sigortalamıyor. Hâkim 10-15 milyon kesiyor. Bu adam 15 milyon kazanmak için kaç yıl çalışacak? Bu sıkıntı bizi sezaryene yöneltiyor. Hiçbir doktor “Niye sezaryen yaptım?” diye sormuyor, “Niye sezaryene almadım?” diye soruyor. Çünkü sezaryen kolay, bebeğe rahatlık. Annenin enfeksiyon ve ameliyat riski var ama antibiyotiklerle onu karşılayabiliyorsun. Normal doğumda mesaneyi, rektumu yırtıyorsun. Bebek iriyse normal doğumda her şey yırtılabiliyor. Bebek sakatlanabiliyor. Sezaryenle beraber bebeklerdeki sakatlık oranını ve doğum komplikasyonları oranını epey düşürdük.
- Doğum yöntemleriyle ilgili, sezaryen ve vajinal yolla doğum arasında tercih yaparken kadınlar hangi kriterlere göre yönlendirilmeli?
- Derviş Özer: Bebek iri mi değil mi? Bebek çok iriyse 3800’ün kilogramın üstüyle 4200 kilogram arasındaki bebekleri doktorun tercihine bırakıyorlar. Ama 4200 kilogramın üstündeki bebeklerin mutlaka sezaryene girmesi lazım. Elimizde bir terazi yok ki bebeği tartalım. Normal bir teraziye sabah kilomuzu ölçmek için çıksak bir ölçülüyorsun 100 kilosun. İnip çıkıyorsun 101 kilo. O kadar hassas terazi de yok. Sadece dıştan bakıyoruz. Şu kadar, bu kadar diye olasılık veriyor 500 aşağı 500 yukarı. Bunlar bizi iri bebekleri sezaryene yöneltmeye tercih ediyor. Kemik yapısı dar olabilir. Bebek ters gelebilir. Bunların hepsi sezaryen sebepleridir. Bebeğin fatal distressi varsa bebek belli bir şeyden sonra oksijensiz kalmaya başlıyor. Beslenmesi bozuluyor, bebek küçülmeye başlıyor. Bunları sezaryene alabiliyoruz. Hastanın değil doktorun dikkat etmesi gerekiyor. Kadın sadece korkuyorsa ve tercihi oysa sezaryeni isteyebilir. Biz de yapmak zorundayız. Hastaya zorla “Şunu yapacaksın.” diyemezsin. Bir olayda iki tane tedavi şekli vardır. Elinde bir çıban vardır. Cerrahi işlem veya antibiyotik tedavisi veya hem cerrahi işlem hem antibiyotik tedavisi uygulayabilirsin. Hastaya “Hangisini istersin?” diye sorarsın. “Antibiyotik içmem, cerrahi işlem.” diyebilir. “Cerrahi işlemden korkarım.” diyebilir. İki yöntem de geçerli olabilir; hastanın tercihi bu noktada belirleyicidir. Zorla “Ben sana şunu yapacağım.” diyemezsin ya da “Sen bana muayene olacaksın.” diyemezsin. Hasta nasıl doktorunu seçme hakkına sahipse tedavisini de seçme hakkına sahiptir. Bu kadar basit.
“‘ÇOCUĞUN OLMAZ’ DİYEREK KADINLARI KORKUTUYORLAR”
- Âdet düzensizliği, polikistik over sendromu (PCOS) gibi sık görülen jinekolojik hastalıkların erken teşhisi için kadınlar nelere dikkat etmeli?
- Derviş Özer: Polikistik overin erken teşhisi; âdet görememedir. Kıllanma, kilo alma, saç dökülmesi olabilir. Bunlar polikistik overi teşhis etmede kullanılır. Polikistik over Türk halkında epeyce var. Doğuya gittikçe genetik olarak artıyor.
İki türü var: Biri polikistik over, diğeri PCOS. Bizde “Senin çocuğun olmaz” diyerek kadınları çok korkutuyorlar. Hepsinin çocuğu olur. Tedaviyi verirsen bir problem olmaz.
“KİMSE KADINLARI YARGILAMA HAKKINA SAHİP DEĞİL”
- Kadın sağlığı hizmetlerine erişimde bölgesel ya da sosyoekonomik farklılıklar gözlemliyor musunuz? Bu eşitsizliklerin giderilmesi için neler yapılmalı?
- Derviş Özer: Sağlık Bakanlığı’nın birçok hatası var ama bazı konularda güzel uygulamaları var. Mesela 30 yaşın üstündeki kadınlara kanser taraması ücretsiz yapılıyor. Bu, çok güzel bir uygulama. Otuz yaşın altındakilere belki daha sık olmasın diye yapmıyorlar. Kadınlar için hem meme kontrolü hem de Smear alınması kanser erken teşhis, tarama ve eğitim merkezlerinde çok güzel yapılıyor. Devlet hastanesinde gebelere özel analık sigortası var. Bu da güzel bir uygulama. Hiçbir sağlık güvencesi olmayan bir kadın “Ben gebeyim” diye gidip istediği şekilde muayene olabiliyor. Onda bir sorun olmuyor. Hiçbir doktorun hastaları “Sen genç kızsın, bekârsın.” diye aşağıladığını görmedim. Belki ufak tefek, kişisel şeyler olabilir. Bu da büyütülüyor. İmam nikâhlı kişiler de bekâr. Üniversite öğrencisi, 30 ya da 38 yaşındaki bir kadın gebe kalınca kimse “Babası kim?” diye sormaz. Bunlar bizi hiçbir şekilde ilgilendirmez. Doktorun görevi nedir? Doktor hasta ne zaman kendisine gelirse tedavi eder. “Niye böyle geldin? Niye erken geldin?” diye sorular sormaz. Acile “Kanamam var.” diye gitse ona bakar. Özel hastaneye giderse tabii ki para ister. Devlet hastaneleri ayırt etmeden bakar. Bazı kişilerin gitmemesinin nedeni; para konusu değil eğitimsizlik ve utanma. Kendi aralarında “Niye kadın doğumcuya gidiyorsun?” diye konuşuyorlar. Genç kızların en büyük sorunu odur. Kime ne? Hırsızlık mı yapıyor? Ne çalıyor? Bir gecede 128 milyar dolar para mı çalıyor bu kız? Kendi vücudu ile ilgili bir sebepten doktora gidiyor. Bu, kendisinin söz sahibi olduğu bir konu. Kimse kadınları yargılama hakkına sahip değil. Hiç kimse onu yargılayamaz, herkes kendi derdine baksın. Ahlâksızlık bacak arasında değil ahlâksızlık kafada. Bir gecede cebimdeki para azalıyorsa bu hırsızlıktır. Bana yapılan en büyük namussuzluktur ve ben etkileniyorum. Bir genç kızın bir erkekle cinsel ilişkiye girmesi veya bir erkek arkadaşının olması beni ilgilendirmez. Beni ilgilendiren konu; kalktığım zaman cebimdeki benim olan paranın çalınması.