Hep kendime şu soruyu sorarım, çocuk olduğumuz için mi bayramlar güzeldi? Geçmişte bayramlar insanların bir araya gelmesi için vesileydi.O zamanlar turizm bu kadar hayatımızın içinde değildi, bayramlardan kaçamıyorduk. Şimdi turizm sayesinde
bayramlardan oturduğumuz şehirlerden,başka şehirlere kaçmayı tercih etmeye başladık.

Çocukluk mutluluktur. En kötü şartlarda yaşanan çocuklukta bile belli oranlarda mutluluk vardır.


Çok mutlusundur, sonra büyürsün,yediğin yemeğin, oynadığın oyunun, yaşadığın şeylerin tadını ileriki yaşlarda sana sanki hiçbir şey vermez zannedersin. Çocuklar farkında olmasalar da en çok bayramlarda büyürlermiş. Her bayramda içimdeki büyümeyen çocuk ile bayramları yaşamayı hep sevmişimdir. İnsanlar bayramlarda her şeyi unutur neşe,sevinç içinde bir ifadeye bürünürler.
Bayram bittiğinde yine hayat mücadelesi,geçim sıkıntısı,savaşlar devam ediyor olacaktır.Ama olsun bayram boyunca sevincimizi hiçbir şey engellememeli. Bayramdan bir hafta yada bir gün önce alınan ayakkabım,pantolonum, bayram sabahına uyandığımda yanımda olduğunda hep kendimi yenilenmiş,dünyanın en mutlu çocuğu olarak görmeme neden olmuştur.


Çocukluğumda,sabah, büyüklerin elleri öper ve verilecek harçlıklarımı cebime koyardım. Bayram şekerlerini çok yemekten dolayı yalandan bir kahvaltı yapar, mahallede arkadaşlarımla buluşup ev ev gezmelere başlardım. Hangi ev para veriyor,hangi evde güzel şekerler var yada hangi evde meyva yada,mendil,çorap verildiğini daha önceki bayramlarda edindiğim tecrübe ile ona göre ev
gezmelerine başlardım.Kimi aileler harçlık yerine, çok masraflı olmasın diye ucuza alınmış mendilleri verirdi. Bizim için mendil almak en nefret edilen şeydi, o aileler bilinir ve ‘kara listeye alırdık! .


Mahalleden arkadaşlarla buluşup kapı kapı gezer, el öpüp şeker toplardık. Para veren olursa hemen tüm çocuklar birbirini haberdar eder, herkes o eve giderdi. Elimizde bir torba,bayramın ilk günü bu torba şekerlerle dolardı. Verilen harçlıklarla mahallenin geniş arazisine kurulan bisiklet kiralaması yapan yere giderdik. Beş turu bilmem şu kadar para ile üç tekerlekli bisiklet sürerek keyfi yapardık. Kalan paramızla mahalle bakalında elimizde bir torba şeker olduğu halde,renkli şekerler yada gazoz alırdık.


Bayramda, akrabaya eşe dosta ziyaretler yapılırdı.Çocuklar için anlamı ise bambaşka olurdu,çünkü,gidilen evin birde bahçesi varsa bu bir sürü keşif ve oyun demekti. Hele evde yaşıtımız bir çocuk varsa yeni oyun arkadaşı ve yeni oyuncaklar anlamına gelirdi. İkram edilen yemekler, tatlılar işin cabası. Bayram boyunca bir yıllık tatlıya doyulacak, kolonyalarla yıkanacaktınız demekti.Yani nereden baksan bayram gezmesi biz çocuklar için büyük eğlenceydi.


En büyük eğlence ise mantar tabancası alıp bütün gün kovboyculuk oynamaktı.Çıt pıt denilen bir patlayıcı,yada füze şeklinde büyük bir gürültü ile patlayan,oyuncaklar vazgeçilmez bayram eğlencelerimiz arasındaydı. Büyüklerimiz mahallemizde bulunan sinama salonlarına bizleri götürür,dönemin en ünlü sanatçılarının filmlerini izlerdik. Bayramda büyükler çocuklara pek kızmazlardı. Çünkü biz mutlu olunca onlar da mutlu olurdu.Eşin, dostun yanında yaramazlıklar görmezden gelinir gülüp geçilir. “Bayram” denir, hoş görülürdü.


Vazgeçilmez alan olan lunaparka mutlaka gidilirdi,dönme dolap, çarpışan arabalar, atlıkarıncaya binilirdi., Pamuk şeker olmadı mı, elma şekeri illa olurdu. Bayramlar yine aynı bayramlar,değişen, sadece insanlar aslında. Bir tek değişmeyeni var o da şekerler. Şimdi çocuklara “komşuların kapısını çalıp şeker topla” desen,çocuklar utanır. Bizim çocukluğumuzda kapı kapı dolaşıp şeker toplamak adettendi. Herkes minik elleri ile şekerleri avuçlayıp alırdı.

Bayram şekerinin tadı başkaydı. Maksat da biz çocukların mutluluğuydu zaten.


“Geçmiş şeker bayramınızı en içten dileklerimle sevgi ve saygı ile kutlarım”.