Hafızamda kalan ilk görüntü, kartal yuvası gibi bir tepenin üzerindeki gecekondu evimizdi. Karşımızda tüm heybetiyle Hüseyin Gazi Dağı, sağ yanımızda Elmadağ, tam altımızda ise uzayıp giden Samsun asfaltı vardı. Evimizin hikayesi ise şöyle oldu. Bir gece içinde, imece usulüyle evimiz şekillenmeye başladı. Ertesi gün sıvası, badanası yapıldı.Böyle bir dayanışma içinde kuruldu bizim gecekondu. Tam yirmi dokuz yıl boyunca burada, acı tatlı anılarla dolu bir hayat sürdüm. Şimdi geçmişe dönüp baktığımda karşıma, zamanın yavaş yavaş silikleştirdiği ama ruhunu hâlâ koruyan bir fotoğraf çıkıyor.

Gecekondu Kültürünün Doğuşu: “Şehre Geldik Ama Nereye Sığacağız?”

Ankara’nın gecekondu kültürü, “Şehre geldik ama nereye sığacağız?” sorusuyla başladı. 1950’lerden itibaren kırsaldan başkente göç eden insanlar, barınacak bir yer bulamayınca iş başa düştü: “Bir gece içinde kondur, kimse görmeden yerleş!” Mantık basit, uygulama pratikti. Böylece, Ankara’nın çevresinde bir gecede (!) kurulan mahalleler ortaya çıktı. Devletin yeterli konut sağlayamaması, bu plansız ama mecburi yapılaşmayı doğurdu. Kimi zaman göz yumuldu, kimi zaman yıkımlar yaşandı ama gecekondu mahalleleri her şeye rağmen büyüdü, gelişti ve kendine özgü bir kültür oluşturdu.

Mahalle Kültürü: “Komşu Komşunun Neşesine Muhtaçtır”

Gecekondu mahallelerinde hayat, dayanışmanın en güçlü haliydi. Komşunun soğanı biterse sen verirdin, senin çayını şekeri o tamamlardı. Herkes birbirinin düğününde halay çeker, cenazesinde omuz verirdi. Kahvehaneler, mahallenin haber ajansı gibiydi; büyük küçük her mesele orada konuşulurdu.

Çocuklar sokakta misket oynar, anneler pencereden seslenirdi:

“Akşam oldu, eve gel artık! Mahallede herkes birbirini tanır, iyi kötü her şey paylaşılırdı. Kapı önlerinde yapılan sohbetler, bahçelerde kurulan sofralar, düğünlerde çalınan davul zurna… Bunlar, o dönemin en sıcak anıları olarak hafızalara kazındı.

Dönüşüm ve Betonlaşma: “Eskiden Burada Dutluk Vardı”

Zamanla Ankara büyüdü, gecekondu mahalleleri de apartmanlara dönüştü. Bir zamanlar bahçesinde sebze yetiştiren teyzeler, şimdi apartman balkonlarında saksıda domates yetiştirmeye başladı. Eski sokaklar asfaltla kaplandı, mahalle aralarındaki küçük dükkanlar yerini büyük marketlere bıraktı. Kentsel dönüşüm, eski mahalle hayatını büyük ölçüde değiştirdi ama eski dostlukları tamamen silemedi. O yılları hatırlayanlar hâlâ “Eskiden her şey daha güzeldi be!” diye iç çekerken, yeni nesil, belki de hiç bilmedikleri bu mahalle ruhunun izlerini taşımaya devam ediyor.

Ankara’nın gecekondu kültürü, şehre gelenlerin kendi elleriyle inşa ettiği, dayanışma ve samimiyetle yoğrulmuş bir yaşam tarzıydı. Bugün o eski evler yerini apartmanlara bıraksa da, sokaklarında yankılanan kahkahalar, paylaşmanın sıcaklığı ve komşuluğun değeri unutulmadı.