Bayıldığım “İçimizdeki İrlandalılar’ benzetmesini, söyleyeni Mustafa Denizli muhatabı rahmetli Hıncal (Uluç) ağabey yakın dostlarım olduğu için...
Bayıldığım “İçimizdeki İrlandalılar’ benzetmesini, söyleyeni Mustafa Denizli muhatabı rahmetli Hıncal (Uluç) ağabey yakın dostlarım olduğu için 20 yıldır ağız tadıyla kullanamadım. O günkü Milli takım Teknik Direktörü Mustafa Denizli, bu sözü EURO 2000’e katılmak için İrlanda ile yaptığımız maç sonrası, eleştirilerinden hoşnut kalmadığı Hıncal Uluç’u kast ederek söylemişti. Bu söz ilerki zamanlarda, bireylerden kurumlara, tüm toplumda milli davaya ‘İHANET’i tanımlamak için kullanılmıştır. Bakalım birazdan yapacağım BİZİM İKARUS benzetmem size kimi çağrıştıracak? İkarus Sendromunu bilen bilmeyene anlatsın ya da Google Amcaya sorsun… Kahvehane tarifini sansürlü söyleyecek olursam; Fazla havaya girme halinin Mitolojik figürüdür İKARUS. Sağ kulağımı sol elimle göstereyim ve uzun uzadıya anlatayım: Atinalı mimar Daedalus işlediği bir suç nedeniyle sürgün edildiği Girit’te Kral Minos tarafından insan yiyerek beslenen yarı boğa yarı insan biçimindeki Minotaurus adlı oğlunu hapsetmek için bir labirent inşasıyla görevlendirilir. Daedalus içinden çıkılması mümkün olmayan bir labirent inşa eder ve Minotaurus yakalanarak oraya hapsedilir. Canavar için sürekli 7 kadın 7 erkek kurban olarak labirente atılmaktadır. İnsanlar buna başkaldırsa da krala bir şey yapamazlar.
Günün birinde Thesseus, kurban adayı olarak canavarla savaşıp onu öldürmek amacıyla Girit’e gider. İşi bitince içeriden çıkabilmek için Daedalus’a bunu nasıl yapacağını sorar. Daedalus, ona bir ip yumağının ucunu labirentin girişinde bir yere bağlayarak ilerlemesini ve dönüşte de ipi izlemesini söyler. Thesseus labirente girer, canavarı bulur, onu öldürür, sonra da ipi izleyerek labirentten çıkar. Thesseus kral Minos’un kızı Ariadne’ye aşıktır. Babası izin vermediği için onu Girit’ten kaçırır. Buna çok kızan Minos, labirentin sırrını Thesseus’a veren Daedalus’u cezalandırmak için onu yapımda kendisine yardım eden oğlu İkarus ile birlikte labirente hapseder. Daedalus’un yaptığı labirent öyle karmaşıktır ki kendisi bile çıkış yolunu bulamaz. Üstü açık olan labirentin üzerinden uçan kuşların dökülen tüylerini toplar, sonra bu tüyleri balmumuyla yapıştırarak kanatlar yapar. İkarus’la birlikte bu kanatları kollarına bağlarlar ve uçmak için hazırlanırlar. Daedalus, İkarus’a, çok alçaktan uçmamasını çünkü öyle yaparsa denizin neminin kanatları ağırlaştıracağını ve dolayısıyla uçmayı engelleyeceğini, çok yüksekten de uçmamasını çünkü o zaman da güneş ışınlarının tüyleri tutan balmumunu eriteceğini anlatır. Birlikte uçarak labirentten çıkarlar ve yükselmeye başlarlar. Girit halkı şaşkınlık ve sevinçle onları izler. İkarus, uçmanın verdiği keyifle babasının sözlerini unutur ve yükselmeye devam eder. Yükseldikçe, her şeye tepeden baktıkça, kendisini üstün görmeye başlar, güneşe yaklaştıkça, balmumunun eridiğini, kanatların kopmaya başladığını fark edemez. Sonunda kanatlar kopar ve İkarus Ege Denizi’ne düşerek boğulur. Peki bu kim bu BİZİM İKARUS diyecek olursanız; O kadar çoklar ki inanamazsınız. Belki de bir tanesi şu anda karşınızda oturuyordur. Benim sözüm tabii ki meclisten içeri… Ama siz kimi tahmin ederseniz edin benim cevabım: Nereden çıkartıyorsunuz olacak…