Türkiye, yenilenebilir enerji atağıyla dünya gündeminde yer bulurken; güneş enerjisi sektöründe yaşanan yapısal sorunlar, sektörün önünü kesmeye başladı. Kamuoyuna yeşil ekonomi ve enerji bağımsızlığı hedefiyle sunulan projeler, uygulamadaki ciddi adaletsizlikler, güç dengeleri, ve iddiaya göre "sektörel kartellerin" eliyle şekilleniyor.

Enerji Bakanlığı, TEİAŞ ve EPDK’nın kritik düzenlemeleriyle şekillenen bu piyasada, bazı emekli kamu görevlilerinin kurduğu şirketlerin yüzlerce MW’lık kapasiteyi elinde tuttuğu; gerçek yatırımcıların ise projelere ulaşamadığı öne sürülüyor. Sektör çalışanları ise artık net yanıtlar istiyor: “Yeni yönetmelikler ne zaman çıkacak, bu karanlık dönem ne zaman bitecek?”

"Yatırımcı Var, Kapasite Yok… Ama Parayla Var"

Son yıllarda Türkiye'nin enerji piyasasında en hızlı büyüyen alanlarından biri olan güneş enerjisi, bürokratik süreçler ve fırsat eşitsizlikleri nedeniyle durma noktasında. En büyük darboğaz ise TEİAŞ’ın verdiği trafo kapasitesi. Resmi veriler, Türkiye genelinde “şebekeye bağlantı için 0 MW kapasite kaldığını” gösteriyor. Ancak sektör içinden gelen çok sayıda iddia, durumun bundan çok daha farklı olduğunu söylüyor.

Adının açıklanmasını istemeyen bir sektör temsilcisi, çarpıcı bir tablo çiziyor: “TEİAŞ kapasite yok diyor ama Ankara’ya gittiğinizde bazı proje geliştirme firmalarına 75–150 bin dolar ödediğinizde kapasite çıkıyor. Nasıl oluyor bu? Bu firmaların sahipleri kim? Eski TEDAŞ, EPDK ve TEİAŞ bürokratları… Herkes bunu biliyor ama kimse sesini çıkaramıyor.”

Özgür Özel'den Tuzla mitinginde sert sözler
Özgür Özel'den Tuzla mitinginde sert sözler
İçeriği Görüntüle

Bu yapıların şu anda 3 GW’a yakın çağrı mektubu kapasitesini ellerinde tuttuğu, proje geliştirme dosyalarını ise belirli danışmanlık firmaları üzerinden hazırlayarak, yatırımcıya ürün, kurulum ve çözüm ortaklarını da dayattığı belirtiliyor. Bu durum, piyasada “çanta şirket” olarak adlandırılıyor. Her adımda aynı inverter markası, aynı panel ve aynı kurulum firmaları karşımıza çıkıyor.

Sessiz Dernekler, Sesi Duyulmayan Sektör!

Piyasadaki bir diğer rahatsızlık ise sektör derneklerinin sessizliği. GENSED, GÜNDER gibi dernekler, sektörün taleplerini kamusal alanda dile getirmek yerine, çoğunlukla sponsorlu seminerler ve tanıtım toplantılarıyla sınırlı kalmakla eleştiriliyor. Aynı markaların sürekli yer aldığı bu organizasyonlarda, sorunlara çözüm üretmek yerine PR çalışmaları yapıldığı belirtiliyor.

5.1h Çıkmazı, 5.1j Umudu

Sektörün yönünü belirleyen en kritik düzenlemelerden biri olan 5.1h yönetmeliği, uygulamaya girdiği dönemde güneş enerjisi yatırımları açısından önemli bir fırsat olarak görülmüştü. Yönetmelik, enerji tüketimi olan işletmelere, tüketimlerine oranla güneş enerjisi santrali kurma hakkı tanıyor; hatta fiziki imkânlar elvermediğinde başka bir ilde santral kurulmasına da izin veriyordu.

Ancak uygulama sürecinde yönetmeliğin amacının dışına çıkıldığı yönünde sektör içinde çeşitli iddialar gündeme geldi. Bazı yatırımcıların, gerçek tüketimlerinden çok daha yüksek kapasitelerde santral kurdukları ve bu yolla fazla üretimi devlete satarak teşvik sisteminden beklenmedik kazançlar elde ettikleri öne sürüldü. Bu tablo, şebeke üzerindeki yükü artırırken, bazı düzenleyici kurumların da geri adım atmasına neden oldu. Sektör temsilcileri, TEİAŞ’ın bu nedenle kurallar üzerinde geriye dönük sıkılaştırmaya gittiğini iddia ediyor.

Bugünlerde ise sektör, yeni bir düzenlemenin 5.1j maddesinin gündeme gelmesini umutla bekliyor. Söz konusu modelde “sıfır enjeksiyon” prensibiyle yatırımcının sadece kendi tüketimi için üretim yapması, şebekeye hiçbir elektrik vermemesi öngörülüyor. Bu sistemin hem yatırımcıyı trafo kapasitesi sınırlamasından kurtaracağı hem de mevcut şebeke yükünü artırmayacağı düşünülüyor.

Ancak uzun süredir gündemde olan bu düzenlemeye dair resmi bir açıklama yapılmaması, sektör içinde kafa karışıklığı yaratıyor. Çalışmaların devam ettiği mi yoksa tamamen rafa mı kaldırıldığı henüz net değil. Bu belirsizlik, özellikle orta ve küçük ölçekli firmalar açısından ciddi bir planlama zorluğuna yol açıyor.

Batarya Krizi: Vergi Var, Üretim Yok

Türkiye’nin enerji dönüşümünde bir diğer kilit başlık ise enerji depolama sistemleri. Ancak burada da ithalata getirilen yüksek vergi yükleri, sektörün belini büküyor. Şu anda lityum temelli bataryalar için ithalat vergisi toplamda yaklaşık %40 seviyesinde. Bu vergi, Türkiye’de hücre üretimi yapan firmaları koruma amacı taşıyor. Ancak iddialara göre, bu firmaların üretim kapasitesi ya sınırlı ya da ürünler hala Ar-Ge aşamasında.

“Gerçek üretim yok. Üretim var deniyor ama teslimat yapılamıyor. Know-how yurtdışından geliyor, montaj burada yapılıyor. Buna rağmen yatırımcıya 40% ek maliyet biniyor,” diyor bir yatırımcı.

Vergi yükü nedeniyle, birçok yatırımcı batarya sistemlerinden vazgeçiyor. Bu da enerji sektöründeki dönüşümü geciktiriyor.

Sektör Ne İstiyor?

Sektör temsilcileri, yaşanan tıkanıklığın çözümü için kamu otoritelerinden netlik istiyor:

  1. 5.1j yönetmeliği hakkında açık bir açıklama: Çıkacak mı, çıkmayacak mı?

  2. TEİAŞ’ın her ay “sıfır kapasite” açıklamasına rağmen bazı şirketlerin kapasite alabilmesine dair kamuoyunu bilgilendirme.

  3. Çağrı mektubu sahiplerine 6 ay süre verilerek yatırımın gerçekten başlayıp başlamadığının netleştirilmesi.

  4. Enerji depolama sistemlerinde, üretim kapasitesi olmayan firmaların korunması adına getirilen vergilerin gözden geçirilmesi.

Türkiye’nin güneş enerjisi alanındaki potansiyeli yüksek; yatırım isteği de, teknolojik altyapı da mevcut. Ancak piyasada oluşan dengesizlikler ve süregelen belirsizlikler, sektörün önünü görmesini zorlaştırıyor. Artık kimin, neyi, ne kadar yapabileceği; hangi projelerin gerçekten ihtiyaç temelli olduğu ve kamunun bu tabloya nasıl yön vereceği soruları, net yanıtlar bekliyor.

Sektörde en çok dile getirilen ortak talep ise basit ama anlamlı: “Ne olacağını bilelim ki, biz de adımımızı ona göre atalım.”

Muhabir: Melisa Sapaz