Erzincan’ın İliç ilçesindeki Anagold Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş.'ne ait Çöpler Altın Madeni tesisinde meydana gelen çökme korkarım ki sadece dar bir bölgeyi etkilemeyecek.
Çökmenin bulunduğu saha ne yazık ki Fırat Nehri ile Karabudak Çayının birleştiği noktada kurulmuş bulunan Bağıştaş HES’ine çok ama çok yakın, aradaki mesafe hepi topu 1,5 ila 2 kilometre arasında.
İddialar çöken yığının normal bir toprak yığını değil siyanürlü çamur yığını hatta daha da doğrusu siyanürlü çamur dağı olduğu yönündedir…
Normal şartlar altında bu siyanürlü çamurlar sızıntılara karşı kalın jeomembranlar, yani sızdırmaz zemin katmanları ile kaplı, korunaklı bir alanda depolanır ve bu sayede siyanürün sızıp yeraltı çatlakları ile sulara, derelere ya da nehirlere karışması engellenmeye çalışılır.
Bu yöntemin etkinliği tartışmalı olsa da bu makalenin konusu bu değil, çünkü asli sorun bu siyanürlü çamurun çökerek jeomembranların olmadığı tamamen korumasız arazinin zeminine yayılmasıdır.
Yukarıda ki iddia doğru ise bu saatten sonra siyanürün yeraltı sularına karışmasını engellemek pek de mümkün görünmemektedir.
Bu noktada siyanür kullanılarak altın elde etme yöntemi hakkında çok basitte olsa biraz teknik bilgi paylaşmanın konunun daha rahat anlaşılabilmesi açısından faydalı olacağını düşünüyorum:
Altın çıkarılan kayaçların arasında gözle görülür büyüklükte ise siyanür kullanmadan ayrıştırılabiliyor. Düşük yoğunluklu maden potansiyeline sahip yataklarda ise siyanür ile süzme yöntemi kullanılıyor. Siyanür, kayaçtaki altın ve gümüșü çözüp sıvı hale getiren (sıvı faza geçmesini sağlayan) nadir kimyasallardan birisidir. Bu nedenle altının ve gümüșün ayrıștırılmasında 1887 yılından beri siyanür liçi (siyanürle ayrıștırma) yöntemi kullanılmaktadır
Siyanür liçi tabiri İngilizce leaching - süzme kelimesinden geliyor. Yığın liçi olarak bilinen yöntemde, maden bulunduğu düşünülen kayalar uygun boyuta kırılıp öğütülerek küçük parçacıklar haline getiriliyor. Bu cevher kaya karışımı sonra, sıvı geçirmez bir katman yani membranlar üzerine yığın şeklinde konuluyor ve bu parçacık yığınına borularla siyanürlü su enjekte ediliyor.
Bilindiği altın suda çözünmez. Fakat öğütülmüș altın içeren kayaçlar yani cevherler 10 000 damla kireçli su içine 2-5 damla siyanür ilave edilip su ile karıştırılırsa cevherin bünyesindeki katı haldeki altınlar, tıpkı katı haldeki tuzun suda çözünüp sıvı hale geçmesi gibi, çözünerek yani sıvı faza geçerek kayalardan ayrışmaktadır.
Altın siyanürle birleşerek kaya parçalarından kolayca ayrılıyor çünkü liç aşamasında kullanılan siyanür, altını çözerek iyon halinde kendine bağlıyor. Oluşan bu çözelti zemine döşenen borularla rahatlıkla toplanıyor.
Sonra yığındaki kaya parçalarından ayrılan suyun içinde çözünmüș haldeki altın siyanür kompleks bileşiğini [Au (CN)- 2 ] sudan ayrıștırmak için mercimek büyüklüğündeki aktif karbon denilen kömür taneleri kullanılır.
Bu şekilde ayrıştırılan altın iyonları elektroarıtma veya elektrokazanım ile katı forma dönüştürülüyor. Katı forma dönüştürülen altın ise tekrar ergitilerek külçe altın üretimi tamamlanıyor.
Altın çözeltideki siyanürden de ayrıştırıldıktan sonra geriye kalan siyanürlü atıklar su ile arındırılıyor ve atık havuzunda tekrar kullanılmak üzere tutuluyor.
Bu işlemlerden geriye ise siyanürlü su ile çamur haline gelmiş dev bir toprak yığını kalıyor işte iddiaya göre çöken işte bu çamur yığını…
Binali Yıldırım konu ile ilgili olarak yaptığı açıklamada "Bu konuda da özellikle ben arkadaşlara sordum. Aslında bu ayrıştırma yapılan kimyasal ayrı bir yerde depolanıyor. Orada herhangi bir şey yok, ne heyelan ne de başka bir hareket. Kayan yer açık kazının yapıldığı yerden çıkarılan ve madenin ayrıştıktan sonra yığılan toprak kayıyor. Bu toprakta olmadığı düşünülüyor ama 'ola ki zehirleyici bir madde olabilir' diye, binde bir ihtimal bile olsa arkadaşlar membranla tedbir alıyor" ifadelerini kullanmış. Bu açıklama aslında benim yukarıda dile getirdiğim endişeyi de doğruluyor. Yoksa kimse siyanürlü suyun depolandığı atık havuzunun çöktüğünü söylemiyor! Söylenen siyanür ile işlem görmüş toprak yığınının çöktüğü. Bu yığında siyanür kalıntısı olmadığını iddia etmek ise elbette ki pek mantıklı değildir, yani Binali Yıldırım işi laf kalabalığına getirip ört bas etmeye çalışıyor.
Bakınız Fırat nehri hem ülkemiz ve hem de komşu ülkeler Suriye ve Irak için çok ama çok önemli bir su kaynağıdır. Hem tarımsal sulamada kullanılır ve hem de insanlar su ihtiyaçlarını buradan karşılar bu suyun zehirlenmesi milyonlarca insanın yaşamını ve tarımsal üretimi etkileyecektir. Bunun uluslararası hukuki sorunlara bile neden olabileceği düşünülmelidir.
AKP iktidarı döneminde pek çok insani ya da doğal olay büyük birer felakete dönüşmüştür bunun tek nedeni bilime, teknolojiye ve hukuka saygı göstermeyen kafa yapısıdır, korkarım ki İliç felaketi de tarihe bu şekilde geçecektir…