DepremlerTürkiye, 6 Şubat 2023 tarihinde, saat 04.17’de, uyku saatinde, merkezi Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan 7.7 şiddetindeki...
Depremler
Türkiye, 6 Şubat 2023 tarihinde, saat 04.17’de, uyku saatinde, merkezi Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan 7.7 şiddetindeki ağır bir depremle sarsıldı. Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Osmaniye, Malatya, Adıyaman, Adana, Diyarbakır, Kilis ve Şanlıurfa ve Elazığ etkilendi. Aynı gün saat 13.24’te Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesi merkezli olarak ve bu kez 7.6 şiddetinde bir deprem daha yaşandı. Binlerce artçı sarsıntı kaydedildi.
Türkiye, kurtarma ve depremzedelere yardımla uğraşırken yine aynı ay içinde, Malatya ve Hatay’da daha düşük şiddette depremlerle karşılaştı.
Televizyonlar, 6 Şubat Pazartesi sabahı ilk haberlerinde can kayıplarını çift rakam olarak duyurdular. Sonra birkaç yüzü, daha sonra ise birkaç bini geçti yitirdiğimiz canların sayısı.
Bu canlara, kırsal alanlarda ve kentlerde yitirilen, küçük baş ve büyük baş hayvanlar, diğer canlılar dahil değil. Oysa, o canlar da bizim gibi canlılar. Onlara ekonomik olarak değil can olarak bakmak gerekir.
10 Şubat tarihli yazımda, dört bini geçti bilgisini vermiştim. Daha sonra, yazılarımı Gazeteme gönderdiğim bir gün öncesindeki sayının, yayınlandığı güne göre çok düşük kaldığını, elbette büyük bir üzüntü ve korku ile gördüm. Bugün ise resmi açıklamalara göre 45 bini aştı. Bilim insanları ve uzmanlar, insan kayıplarının açıklananın çok üstünde olduğunu söylüyorlar, yazıyorlar.
Türkiye, her türlü olasılığın düşünüldüğü, çocuklar ve farklı insanlar dahil, her bireyin ne yapması gerektiği konusunda hazırlıksız yakalandı. Varolan hazırlıklar ve güç, yeterince değerlendirilemedi, kullanılamadı.
Depremden dolayı değil, insan soyunun hataları yüzünden can verenler, sağlıklarını yitirenler, canları yananlar, hak etmediler bu felaketi, bu dehşeti, bu vahşeti, bu şiddeti. Hatta, neden olanlar bile hak etmedi.
Bu konuda yazı yazmak, söylemde bulunmak ve öneri yapmak için bilim insanı veya uzman olmaya gerek diye düşünüyorum. Bilim insanları ve uzmanlar olmazsa olmazlardan elbette, ancak bizim gibilerin söyledikleri de değerlendirilmeli mutlaka.
Türkiye, öncelikle, deprem, yer sarsıntısı, sel, yangın, göç, sığınmacı, kaçakçı, savunma amaçlı silahlanma, bireysel silahsızlanma, şiddetten korunma ve koruma konularında, her türlü olumsuz olasılıkları kapsayan ve herkesin bilgi sahibi olduğu yazılı politikalar üretmelidir.
Depremler, dünyanın yaradılışı ve oluşumu ile ilgili değişken yer altı hareketleridir. Zamanı değil, ancak mutlaka olacağı önceden bilinmektedir. Depremler, kader, yazgı değildir. Uygunsuz ve doğa ile uyumsuz kentleşme, yapılaşma kader olamaz. Uygunsuz ve uyumsuz, bilime aykırı davranan yetkili insanların neden olduğu olaylardan dolayı can kayıpları asla yazgı, kader olamaz. Bir kesimin çok güvendiği ve inandığı siyasetçilerin, gazetecilerin, isimlerinin önünde profesör, doçent, doktor, gazeteci, din insanı yazan insanların, depreme değil de, yapıların yıkılmasına ve canların yitirilmesine kader demeleri, Türkiye insanı açısından büyük bir talihsizliktir.
Afet diye nitelenen doğa olaylarına karşı dayanıklı yapılaşma ve bu yapılaşmanın yer seçimleri, bilim insanlarının önerilerine göre, halkın da oluru alınarak yapılmalıdır.
Afet çeşitlerine göre, herkesin korunma ve afet sonrası yapılacaklarla ilgili bilgiler, köy ve kent ayırımı yapmaksızın, örgün ve yaygın eğitim programlarında yer almalıdır. Herkes, korunma, kurtarma ve yardım konularında güçlendirilmelidir. Gerekli araç, gereç, teçhizat ve bütçe hazır olmalıdır. Asker, polis ve gönüllü insanların, ne zaman, nereden, nereye ve nasıl gidecekleri planlanmalıdır. İletişim, barınma, ısınma, içecek, yiyecek, giyecek, ulaşım, temizlik, sağlık, çöplerin biriktirilmesi ve toplanması, enkaz veya çöplerden geri dönüştürülebileceklerin ayrılması, yardımların toplanması ve dağıtılması, depremzedelerin kayıtlarının tutulması, yaralı veya sağlıklı olarak kurtarılanların ve canlarını yitirenlerin kaybolmaması, kamu, özel, yerel, medya ve gönüllü kuruluşlar arasında dayanışma sağlanması gibi temel konularda yönetilemeyecek sorun yaşatılmamalıdır.
Bir Çocuk, Bir Büyükanne ve Bir Tane Muz
Şimdi de Ankara’da benim yaşadığım bir depremden söz etmek istiyorum.
Bir alış veriş merkezinde, sebze ve meyve bölümündeyim. Muz aldım ve tartı aletine doğru yürüdüm. Arkamdan bir kadın sesi geldi. “Muzun bir tanesi kaç lira?” Soru bana değildi, ancak bu sorunun içimde bir öncü deprem yaratacağını hissetim. Döndüm, babaanne veya anneanne olduğunu sandığım bir kadın, önünde çocuk arabası, arabada 3-4 yaşlarında bir erkek çocuk. Büyükanne olduğuna inandığım kadın, tezgahtaki görevliye sordu, bir tane muzun kaç lira tutacağını. Belli ki torununa yedirecek.
Hiç tahmin edemezdim, depremlerden dolayı büyük acılar yaşarken, bir veya tek muzdan dolayı içimde başka bir deprem yaratılacağını. Elbette bir tane muz yaratmadı içimdeki depremi. İnsan soyunun adaletsizliğidir içimdeki depremin nedeni.
Kadın, çocuk! Bizim insanımız, bizim çocuğumuz, bizim büyükannemiz, bizim torunumuz. Bizim kardeşimiz. İçimdeki öncü deprem gitti, hiç hazır olmadığım bir anda şiddetini ölçemeyeceğim bir deprem bedenimi sardı. Beynimi, yüreğimi saran ve göremediğim farklı bir enkazdan bir saniyede çıktım. Büyükanneden izin isteyerek torununa muz hediye etmek istediğimi söyledim. Öyle bir sesle söyledim ki, doğal, yalın, gönül büyükbabası, gönül ağabeyi gibi. Başı ile hayır yüreği ile kabul etti. Evim için aldığım muzları tartıya götürdüm ve ücretini ödeyerek hediye ettim. Kendisine de kabul ettiği için teşekkürlerimi sundum.
Depremler…Topraktaki, sudaki, denizdeki, okyanustaki ve göldeki depremler. Onlar hep olacak. Ne olur, can gitmeden, hiçbir canlı ölmeden, acı çekmeden olsun artık bu depremler! Ne olur ey insan soyu, içimizde de ne öncü, ne deprem, ne de artçının olmadığı bir dünyada yaşayalım birlikte, ne olur!
Bir muz, tek muz, bende öncü deprem yarattı. Ardından ölçemeyeceğim şiddete bir depremi getirdi. Şimdi… Şimdi, bir tane, tek muz artçılarını göndermeyi sürdürüyor bedenime.
Ey insan soyu, depremleri değil, acıları önlemelisin. Kader, yazgı diyerek geride kalanların içlerindeki depremleri engelleyemezsin.
İçimizde deprem olmadan yaşanacak bir Dünya diliyorum.