Çok paralı derken elbette zenginlikten, paranın miktarının çok olmasından değil yerel para yanında yabancı paraların da dolaşımda olduğu ekonomilerden bahsediyorum.

Çok paralı derken elbette zenginlikten, paranın miktarının çok olmasından değil yerel para yanında yabancı paraların da dolaşımda olduğu ekonomilerden bahsediyorum.

Türkiye çok paralı bir ekonomidir günlük ekonomik aktivitelerde yerel para birimi Türk Lirasının yanı sıra dolar ve euro başta olmak üzere hemen her türlü döviz nakit ödemelerde, birikim ve hesaplamalarda bol bol kullanılır. Üstelik sadece döviz değil altında aynı şekilde dolaşımdadır, özelliklede hesaplama ve birikim amacı ile kullanılan bir kutup yıldızıdır.

Bunun yanı sıra Türk ekonomisinde kişilerin ya da firmaların dolaşıma soktuğu, aslında bir nakit ödeme aracı olan çek vadeli olarak düzenlenmekte ve adeta şahsa özel bir para birimi olarak ödeme işlerinde kullanılmaktadır. Vadeli çek keserek alış veriş yapmak hemen hemen başka hiçbir ekonomide görülmeyen bir özelliktir.

Türkiye’de vadeli işlemler ve taksitlendirme de çok yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Türkiye’de özellikle de dayanıklı tüketim mallarında hemen hemen hiçbir malın peşin fiyatı yoktur. Perakende sektöründe bile peşin fiyatına üç beş taksit yapılması çok sık görülen bir uygulamadır.

Türk ekonomisinin diğer birçok önemli özelliği kayıt dışılığın hemen hemen her sektörde çok ama çok yaygın olmasıdır. Bu kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin çok büyük bir kısmı devletin saldığı aşırı vergiler yüzünden ortaya çıkan gelir ve servet gizleme eylemleridir. Kişiler ve kurumlar ya ekonomik faaliyetlerini fatura keserek belgelendirmemekte ve yahut da düşük fatura keserek gerçek alım satım fiyatının çok altında rakamları devlete beyan etmektedirler. Bu durumda elde edilen geliri banka ve benzeri finansal kurumlara yatırmak riskli olduğu için gelir mecburen döviz ve altına çevrilmekte, nakit olarak kasada tutulmaktadır. Elde tutulan nakit belirli bir seviyeyi aştığında ise geleneksel olarak Türk halkının çok itibar ettiği bir yatırım aracı olan gayrimenkul yatırımlarına dönüşmekte, üretime değil toprağa bağlanmaktadır. Türk ekonomisinde gayrimenkul sektörü kayıt dışılığın en yüksek olduğu sektördür. Bu sektörde tapu kaydı çok sağlamdır fakat tapuya beyan edilen rakamlar çoğu zaman gerçek alım satım fiyatının dörtte, beşte biri kadardır.

Türk ekonomisinin bütün bu yapısal özellikleri bir arada düşünüldüğünde bu ülkede enflasyonu yaratmak çok kolay ve lakin kontrol altına almak diğer ülkelere göre çok ama çok zordur.

Birçok durumda Türkiye’de ekonomik faaliyetler sırasında kullanılan birincil para birimi dolar ya da eurodur!

Türk Lirası sadece ve sadece kısa vadede kullanılan bir ödeme aracına dönüşmüş bulunmaktadır, eline Türk Lirası geçen bu para ile tasarruf yapmayı falan hiçbir şekilde düşünmemekte durup bekleyip paranın erimesini seyretmektense mümkün olduğu kadar kısa sürede bu paradan kurtulmaya çalışmaktadır.

Paradan kurtulmanın iki yolu var; ilk yol nakit ihtiyaçlar için döviz ya da altına çevirmek, ikinci yol ise ihtiyaçları biran evvel almak gayrimenkul ve benzeri bir yatırımı bir an önce yapmak.

İlk yol zaten çok yüksek olan döviz ve altın talebini, ikinci yol ise menkul ve gayrimenkul yatırım araçları ile tüketim maddelerine olan artırıyor. İnsanlar yarın fiyatlar daha da yükselmeden biran önce ihtiyacımı alayım psikolojisine girince talebi kontrol edebilmek mümkün olmuyor.

Türkiye’de Türk Lirası tutmak elde ateşten bir top tutmaya dönüşünce de doğal olarak herkes bu toptan kurtulmaya çalışıyor ve işler büsbütün kontrolden çıkıyor.

Böyle bir ekonomide işleri kontrol altına alabilmek için çok bilgili, liyakatli ve güvenilir bir ekonomi yönetiminin iş başında olması gerekiyor.

Bu noktada güven konusu özellikle çok önemli!

Türkiye kadar dünya ile bütünleşmiş bir ekonomide ise sadece içeride güven duyulması da yetmez, dış piyasalarda da ekonomiyi yöneten otoriteye güven duyulması itibar edilmesi gerekir.