Şiddetsiz Toplum Derneği, bundan böyle, ayda bir, demokratik kitle örgütleri, gönüllü kuruluşlar (STK) şeklinde tanımlanan dernek, vakıf, oda, sendika, baro, kooperatif, birlik, ağ, girişim, platform ile yazılı, görsel ve sosyal medya temsilcilerini buluşturmak, aralarındaki bağın güçlenmesine katkıda bulunmak kararı aldı.

İlk buluşma 29 Aralık 2023 Cuma günü, Ankara Yeni Meydan Tiyatro Sahnesi’nin yönetim bölümünde gerçekleştirildi. Hem STK ve hem de medya dediğimiz kesimlerden bu buluşmaya ilgi çok çok az oldu.

Üzülmemiz mi, düşünmemiz mi, kaygılanmamız mı, yeni yöntemler bulmamız mı gerekir, yoksa hepsi mi?

Aşağıda dile getirilen veya eklenebilecek diğer konularda, demokratik kitle örgütlerinin böyle buluşmalarla görüş ve önerilerinin alınmasının, yazılı, görsel  ve sosyal  medya, Türkiye ve Dünya’ya olumlu katkılar yapacağı kesin. İstenilen ilgi ve katılım olmasa bile buluşmalar mutlaka sürdürülmeli.

Derneğin, demokratik kitle örgütlerine, basın ve kamuoyu ile görüşlerini paylaşmaları önerisinde bulunduğu konuların en sonuna “Her konunun konuşulabileceği, tartışılabileceği özgür ortamlar…” başlığı yer aldı.

Çünkü, önemsenmesek de, Dünya’da geçmişe, bugüne ve geleceğe yönelik olarak tartışılmayacak, konuşulmayacak hiçbir konu ve kişinin bulunmadığına inanırım. Bazen bu inancımı, görüşümü söylerim, yazarım.

HÜDAPAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, TBMM’de, Türkiye’de “Federasyon ve özerklik” konusunun konuşulması gerektiğini belirtti.

Konu ile ilgili yorumlarda bulunmayacağım. Türkiye’nin ulusal bütünlüğünü ve tek devleti savunan, şiddete karşı olan siyasetçiler, hukukçular, gazeteci-yazarlar, birçok bilim insanı gerekli olan çağdaş ve gerekli yanıtları zaten verdiler.

Çağdaş ve gerekli yanıtları verenlerin yanında olmaktan onur duyuyorum.

Ancak, bu öneri üzerine yeniden, “Düşünce ve ifade özgürlüğü” konusunda ülkemizi ve Dünyayı irdelemeye başladım. Düşünce ve görüşlerini, yazılı veya sözlü olarak belirten birçok insan, siyasetçi, yazar, gazeteci, bilim insanı, hukukçu yargılanıyor, yargılandı, hapsedildi.

Keşke, “Türkiye Evimiz, Üstünde Yaşayanlar Ailemiz, Farklılıklar Doğal Zenginliğimiz” gerçeğini tam algılayabilsek, bu gerçeği yitirdiğimizde olabilecekleri bir görebilsek.

Şiddetsiz Toplum Derneği’nin belirlemeye çalıştığı konuları sunmadan önce, şu yorumu yapmak istedim.

Okurlarımızın ve herkesin katkı vermeye, itiraz etmeye ve eleştirmeye hakkı elbette var.

Sevgi ve dostluk içinde yaşanması, adaletsizlik yapılmaması, şiddet suçlarının hukukta caydırıcı karşılıklarının mutlaka bulunması, iyi hal, ceza indirimi ve denetimli serbestliğin uygulanmaması başta olmak üzere burada isimleri belirtilerek dile getirilen kuruluşların; insana, hayvana ve doğaya yönelik şiddetin önlenmesi konusunda ne kadar önem taşıdıklarını, yargıda ve siyasal alanlarda gördük, son günlerde. Ülkem adına, korkarak, üzülerek, “eyvah” diyerek.

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Tek Kişi Yönetimi? Bakanlar ve atanma yöntemi…

Siyaset alanındaki sözlü şiddet, siyasal partiler arasındaki gönüllü ittifak-uzlaşı zorunluluğu, örgütlenmeleri, halkla ilişkileri, adayların belirlenmesi, seçim barajı…  

Anayasal kuruluşlar (Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Hakimler ve Savcılar Kurulu, Sayıştay, Basın İlan Kurumu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, kamu bankalarının  yönetim kurulları, yargı,…..) ve demokrasi, iletişim…

Şiddet suçları ve yargı kararları… İyi hal indirimi, gizli tanık, denetimli serbestlik, şiddette hukuksal karşılık…

Siyasal partiler ve derneklerin  (Tüzel kişilik) kapatılmaması, suç işleyen bireylerin yargılanması…

Polis, Jandarma ve diğer kolluk kuvvetleri ile şiddetsiz eylem yapan, acılarını, korkularını, sorunlarını ve mutluluklarını paylaşmak, kamuoyuna duyurmak isteyen, hak savunucusu insanlar arasındaki olumsuz ilişkiler…

Belediyelere ve Türk Tabipleri Birliği'ne kayyum atanması…

Sanat ve kültür etkinliklerinin yasaklanması…

Çevre, doğa kıyımları, Türkiye'nin küllük ve çöplük haline gelmesini hızlandıran kirlilikler…

Sahiplerinin karşı olduğu kamulaştırmalar…

Köylerin mahalleye dönüştürülmesi, kentsel dönüşüm, TOKİ binaları…

Kanal İstanbul Projesi ve annelerin gözyaşları…

Sağlıktaki eşitsizlikler, adaletsizlikler, sağlık hizmetlerinin parasız olması…

Sağlık politikaları, devlet, üniversite, özel ve vakıf hastaneleri…

Devlete, vakıflara, derneklere, özel kişi ve kuruluşlara ait üniversiteler…

Sağlıkta şiddet, doktor açığı, doktor sayısının dört yıl sonra iki katına çıkması…

YÖK, Üniversiteler, okullar, eğitim hizmetlerinin parasız olması…

Milli Eğitim Bakanlığı’nın ÇEDES Projesi, STK’larla!..yapılan protokoller…

Hayvan hakları, hakaret yapılırken, hayvan isimlerinin kullanılması, canlıların düşünme, karar verme ve uygulama yetilerinin bulunduğu gerçeğinin anlaşılması…

Geçmiş kültürlere, yapıtlara, farklı dillere, ırklara, kökenlere ve inançlara saygı…

Diyanet İşleri Başkanlığı, demokratik özerklik ve laiklik…

Azınlıklar yerine farklılıklar kavramının kullanılması…

Engelliler mi, farklılıklar mı?…

Ekonomik şiddet,  asgari ücret, emekliler, işsizler, kira artışları ve yaptırımlar, enflasyonun düşmesi için yıl veya yıllar gösterilmesi…

Kadın cinayetleri… 

Şiddetten korunma ve koruma…

Komşuluk ilişkilerinin zayıflaması, insanlar arasındaki güven düzeyinin azalması…

Barış akademisyenleri…

Taksim Meydanının barışçıl etkinliklere açılması…

Beyin gücü mezarlığı ve faili meçhuller…

Hapisteki gazeteciler…

14 ve 28 Mayıs seçimlerindeki yalan, iftira ve sahtecilikler ve hukuk, yargı…

Kanun hükmünde kararnameler, torba kanunları (yasalar)…

Komşularımızdaki ve dünyanın diğer bölgelerindeki silahlı çatışmalar...

Şehitler ve toplum…

Türk vatandaşlığına alınma süreci ve koşulları…

Her konunun konuşulabileceği, tartışılabileceği özgür ortamlar…”