Kapitalist dünyanın gözünü kâr hırsı bürümüş şirketleri tarafından üretilen aşılar, kapitalist devletler arasında paylaşım krizine dönüşmüş ve adeta bir aşı savaşları başlamışken “AŞI KARDEŞLİĞİ” başlığı elbette size absürt gelmiş olabilir.
Kapitalist dünyanın gözünü kâr hırsı bürümüş şirketleri tarafından üretilen aşılar, kapitalist devletler arasında paylaşım krizine dönüşmüş ve adeta bir aşı savaşları başlamışken “AŞI KARDEŞLİĞİ” başlığı elbette size absürt gelmiş olabilir.
Lakin ben doğru olanı söyleyeyim, kenara koyayım da isteyen dinler, isteyen dinlemez, tarih nasılsa kimin haklı kimin haksız, kimin doğruyu kimin yanlışı savunduğunu ortaya çıkarıp kayda alacaktır.
Unutmayın insan olmak; yaşamı, ahlakı ve adaleti savunmayı gerektirir!
Doğal hayatta zaten evrim süreçleri işliyor; güçlüyü güçsüzden, uyumluyu uyumsuzdan seçerek zayıfı yok ediyor! İnsan uygarlığı ise, doğadaki bu yok edici süreçleri, bilimsel yöntem ve ahlak kuralları ile kontrol altına alıp, yaşamı desteklemek üzerine bina edilmiştir.
21. Yüzyılın içinde bulunduğumuz günümüzde kadim bir düşman olan salgın ile yüzleşince insanlığın en ilkel tepkilerinin ortaya çıkıvermesini, bilimi ve ahlakı bir kenara bırakıp arkaik savaş yöntemlerine dönülmesini anlamak gerçekten de mümkün değildir.
Bakınız, bilim insanları görevlerini yerine getirdi, gereğini yaptı. Bu salgını önleyebilmek için gerekli olan aşıları geliştirdiler. Tedavi için ise hem yeni ilaç ve yöntemler üzerinde çalışıyorlar ve hem de hastahanelerde yaşamlarını dahi tehlikeye atan olağan üstü bir gayret ile hastaları iyileştirmeye çalışıyorlar.
Salgın ile mücadelede sorunu yaratanlar ise politikacılar ile ekonominin kâr peşinde koşmaktan başka bir derdi olmayan bazı aktörlerdir.
Unutmayın son bir yıl içinde yaşanan bu salgında tüm dünyada 115 milyon 584 bin kişi bu hastalığa yakalandı ve 2 milyon 568 bin kişi de yaşamını yitirdi. En fazla ölüm yaklaşık 520 bin kişi ile dünyanın en gelişmiş, en güçlü ülkesi ve en büyük ekonomisi olarak kabul edilen Amerika Birleşik Devletlerinde oldu.
50 Bin kişi ve üstü ölümlerin kayıtlara yansıdığı ülkeler şu şekilde sıralanıyor:
Covid-19 pandemisine bağlı 2 milyon 568 bin ölüm vakasından 1 milyon 890 bin adedi ya da yüzde 73,5’i bu 14 ülkede meydana gelmiş ve kayda geçmiş bulunmaktadır.
Elbette kayda geçmiş olmasını vurguluyorum, çünkü biliyoruz ki bir çok ülkede kayıtlar sağlıklı tutulmuyor, raporlar bilimsel yöntemler ile hazırlanmıyor, hatta bazı ülkelerde hiç kayıt tutulmuyor.
Gelelim bu salgını durdurabilmek için elimizdeki en güçlü silah olan aşılama çalışmalarına:
Dünyada çok ciddi bir aşı sıkıntısı yaşandığı ortada, üretim yetmiyor, üretilen aşılar ise kapışılıyor. Aşılar genellikle en zengin ve aşı üretiminde en önde olan ülkeler tarafından paylaşılıyor.
Nüfusa göre en çok Covid-19 aşısı yaptıran ülkelerin başında ise yüzde 53,1 oranı ile İsrail geliyor. İsrail’i İngiltere yüzde 30,7 oranı ile izliyor. Aşılama oranı ABD’de ise yüzde 15,6 oranına ulaşmış bulunuyor.
Türkiye’de ise Corona Virüsle mücadelede kapsamında 14 Ocak günü başlatılan aşı uygulaması kapsamında 5 Mart 2021 verilerine göre 9.776.569 doz aşı yapıldı. Toplam 7.455.581 kişi en az bir doz aşı alırken, yaklaşık 2.320.988 kişi de iki doz Covid-19 aşısı yaptırmış bulunuyor. Her iki doz aşıyı yaptırarak bağışıklık kazanan nüfus ise Türkiye nüfusunun sadece ve sadece yüzde 2,80’i kadar. Toplum bağışıklığı kazanabilmek için gerekli oran ise nüfusun en az yüzde 60’ı, daha yolun çok başında olduğumuz ortada, üstelik aşılama hızı da çok düşmüş bulunuyor.
Çoğu ülkede sağlık hizmetlerine ulaşma sıkıntısı çeken yoksul kesim ile az gelişmiş yoksul ülkelerin aşıya ulaşımı ise mümkün olmuyor.
Bakın bu yazının başlığı aşı kardeşliği çünkü eğer dünyada eş zamanlı ve bilimsel verilere göre bir aşılama çalışması yapılamazsa gelişmiş ve zengin ülkelerin aşılama çalışmaları da boşa gidecektir.
Çünkü; aşının yapılmadığı, bağışıklığın oluşmadığı havzalarda mutasyon geçirecek virüs dönüp aşılamanın yapıldığı bölgeleri yeni bir salgın dalgası ile kasıp kavurabilir. Yahut aşının bağışıklık sağladığı sürenin sonunda eğer bu virüsü yerkürede toptan yok edemediysek salgın yeniden alevlenebilir aşı olmuş insanları da tekrar tekrar aşılamamız gerekebilir.
Bu yüzden aşı kardeşliği çok önemli; tercihimizi “aşı savaşları” yerine “aşı kardeşliğinden” yana kullanarak, zengin fakir, gelişmiş gelişmemiş demeden her yerde eşgüdümlü bir aşılama çalışması yapmalıyız…