En nihayetinde iktidar dediğimizi dinledi, insafa geldi, hayat pahalılığının dar gelirliler üzerindeki baskısını azaltacak bir karar aldı ve asgari ücrete ara zam yapılacağı açıklandı.
En nihayetinde iktidar dediğimizi dinledi, insafa geldi, hayat pahalılığının dar gelirliler üzerindeki baskısını azaltacak bir karar aldı ve asgari ücrete ara zam yapılacağı açıklandı.
Bu karar özellikle sabit gelirli çalışan kesimi enflasyonun yıkıcı ve yoksullaştırıcı etkisinden koruyabilmek için çok büyük bir gereklilikti.
Kamuoyunda oluşan baskıya dayanamayan iktidarın bu yönde bir adım atmış olması elbette ki olumludur. Bu olumlu adımın beklenen etkiyi yaratabilmesi için muhakkak ki Türkiye gerçeklerinin ve hakiki geçim şartlarının göz önüne alınması gerekmektedir.
Türk-İş tarafından yapılan hesaplamalara göre Haziran 2022 dönemi itibariyle:
- AÇLIK SINIRI 6.391 TL ile MEVCUT ASGARİ ÜCRETİN 2.137 TL ÜZERİNDEDİR.
- MUTFAK ENFLASYONUNDAKİ ARTIŞ AYLIK % 6,2 VE SON ON İKİ AYLIK %117,3 ORANINDADIR.
- YOKSULLUK SINIRI 20.818 TL’DİR
- BEKÂR BİR ÇALIŞANIN AYLIK YAŞAMA MALİYETİ 8.313 TL‘YE ULAŞMIŞTIR YAŞAYABİLMESİ İÇİN BİR KİŞİYE NEREDEYSE İKİ ASGARİ ÜCRET GEREKMEKTEDİR.
Şimdiden söyleyeyim yapılacak asgari ücret zammında sadece TÜİK tarafından hesaplanan TÜFE verileri kullanılırsa bu artış elbette çok ama çok yetersiz olacaktır.
Yüksek enflasyon, patronlara, para babalarına ve devlete yarar bu kesimler Türk Lirası yükümlülüklerinden kurtulur fakat gelirini Türk Lirası ile elde eden ücretli kesimi enflasyon yokluğa ve yoksulluğa sürükler.
Memur, emekli, dul ve yetim maaşlarına yapılacak zamlarda da gerçekçi olunması geçim koşullarının dikkate alınması gerekmektedir.
Bu noktada asgari ücret en az 6 bin 500 Türk Lirasına çıkarılmalı ve en düşük emekli aylığı eskiden olduğu gibi asgari ücretin altında olmamalıdır.
***
Diğer yandan iktidarın enflasyonu bilinçli olarak yükselttiğini biliyoruz!
Bu tercihin bilinçli bir şekilde yapıldığını ve enflasyonist politikaların taammüden uygulandığını Hazine Ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin “Dövizi düşürmek için yüksek faiz artışı yapabilirdik. Ama o zaman üretim bundan olumsuz etkilenirdi. Biz bir yol ayrımına gittik. Enflasyonla birlikte büyümeyi tercih ettik. Yoksa enflasyonu düşürmek için çok sert tedbirler alabilirdik. Yüksek faiz artışı yapardık. O zaman üretim dururdu. Kur korumalı TL’ye geçerek bir yandan doları frenledik. Diğer yandan üretimi ve büyümeyi tercih ettik. Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyorlar. Çarklar dönüyor. Büyümeyi tercih ettiğimiz için büyüme rakamları iyi geliyor, büyüme istihdama da olumlu olarak yansıyor.” Sözleri son derecede açık ve net bir şekilde ispatlamaktadır.
İktidarın çarklar dönsün diye bol keseden dağıttığı krediler borçlu firmalar tarafından rahatça ödenebilsin diye enflasyonist politikalar izlediği, yüksek enflasyon yarattığı ve bu şekilde nominal olarak sabit kalan borçların enflasyon tarafından buharlaştırıldığı görülüyor.
Demedi demeyin bu açıkça bir servet transferidir, milyarlarca lira tutarındaki paralar milyonlardan alınıp milyonerlere verilmektedir.
Sevgili okurlarım enflasyon bir orman yangınına benzer!
Bir orman yangını başlatmak çok kolaydır; elindeki kibrit ile oyun oynayan bir çocuk, söndürülmeden bırakılan bir piknik ateşi, anız yakılması ya da cam şişe kırığı bile bir orman yangınını başlatabilir.
Bir kere başladıktan sonra ise yangını kontrol etmek ve söndürmek çok zor olur. Hele hele birde vaktinde müdahale edilemezse koskoca ormanlar içindeki tüm canlılar ile birlikte yanar gider, kül olur. Bir orman yangınını söndürebilmek için binlerce insanın, yüzlerce kara ve hava aracının günlerce çalışması gerekir. Bu mücadele bazen can kayıplarına bile yol açar ve bu arada milyarlarca liralık masraf yapılır.
Enflasyon ile orman yangını arasındaki benzerlik önemlidir ve bu yüzden enflasyonu başlatmamak, başlamış bir enflasyon varsa hızlıca müdahale edip büyümeden söndürmek gerekir, yoksa iş çok zor olur…