Asalet bir altın idi pul oldu… Bir gece ki, seğmen, bacıeren ve türkü doluydu!
Asalet bir altın idi pul oldu
Türlü türlü bedenlere çul oldu
İmanın yolunu keseden geçeli
Kimi pula kimi kula kul oldu
Kim biliyor ilim ile irfanı
Hamiyeti vicdanı vatanı
Endamın güzel kesen doluysa
Sensin herkeslerin beyi sultanı
Oku, dön dolaş tekrar oku! Bu müthiş sözlerin kaynağı Yağcıoğlu Fehmi Efe…
1919’un Aralık ayının son günleriydi. Bilen bilir ayazını, yine ayaza kesmişti Ankara. O gün başkaydı, hava ısınacaktı! 5 ay kadar önce rütbelerini sökmüş, bir o kadar sonra da koca imparatorluğun idama mahkûm edeceği Mustafa Kemal ve arkadaşları geliyordu. İçlerinde Yağcıoğlu Fehmi Efe’nin de olduğu Ankaralılar o günü Kızılca Gün’e çevireceklerdi.
Ankara Kulübü Derneği her Çarşamba ferfene düzenler. Efsane başkanı Dr. Bülent Kalıpçı ‘ uzun yıllardır’ der gururla. Efsane başkanların yanında yer almaya aday Dr. Metin Özaslan da sürdürüyor bu geleneği. Yerli yabancı misafirlerinizi götürün, ‘İşte bizim türkülerimiz işte bizim oyunlarımız’ diyebilir, bir de üzerine kulübün ikramı çay içirirsiniz.
Geleneksel Ankara Ezgileri
Ankara Kulübü Derneği durmuyor! Popülerleşen Ankara türkülerinin, ezgilerinin havasının, ritminin ve elbet kalitesinin bozulmaya başlamasından rahatsızlık söz konusuydu. Yılların emeği bir albüm çıkardılar, Geleneksel Ankara Ezgileri. Seğmen tezenelerinden bacıeren oyunlarına…
Özaslan’la birlikte Atilla Saka, Naşit Tosun ve Selim Öztürk koordine etmiş. Özaslan’ın ‘olmasaydı olmazdı’ dediği İsmail Işık sanat yönetmenliğini yapmış.
Rıfat Balaban (rahmetle ve sevgiyle anıyorum), Gülşen Kutlu, Emine Koç, Ümit Arslan Yılmaz, Celal Sezer ve Selami Başer gibi değerli sanatçılar söylemiş; Ahmet Gökhan Coşkun, Mücahit Işık, İsmail Işık, Arif Balaban, hatta Özaslan bizzat bağlamalarıyla eşlik etmiş. Kemane, gitar, zurnalar, ritimler… Pek çok değerli sanatçının katkısıyla ortaya müthiş bir eser çıkmış.
Geleneksel Ankara Ezgileri 4 CD, 56 eser, 17 sanatçı… Seğmen Tezeneleri 1 Seğmen Divanı, Seğmen Tezeneleri 2 Seğmen Meydanı, Bacıeren Kınası 1 Ankara Kadın Oyunları, Bacıeren Kınası 2 Ankara Kına Türküleri, Ağırlama Halayları…
Gala gecesinin tamamının yayınlanacağı derneğin televizyonu Kızılca Gün TV youtube kanalında daha önceden yüklenen bazı eserlerin bağlantılarını da paylaşalım:
"Saçları pul pul” için,
"Ankara Divanı" için,
"Oyalı da yazma" için,
Gala
Geleneksel Ankara Ezgileri için düzenlenen gala ücretsizdi, salon hınca hınç doluydu. ‘Ücretsiz olunca böyle olur’ diye düşünebilirsiniz, bir saatin sonunda 15 dakika ara verildi, ardından tek koltuk boş değildi. Saatler ilerlemiş, programın sonu gelmişti ama kimsenin gitmeye yok gibiydi. Üçer hoş bir jest yaptı, salonun yarısı ayaklanmış giderken sahneye gecenin mimarı Işık’ı sahneye davet etti, Işık da tüm sanatçıları hatta konuklardan isteyenleri… Sahne dolup taşarken, kimse salondan ayrılamamıştı! Kimi yerine geri dönerken, yerinden uzakta olanlar olduğu yerde, ayakta kalıvermişti…
Galayı, Ankara Kalesi’nin Büyük Ağabeyi dediğim Şevket Bülend Yahnici ve Anadolu Çiçeklerinin Babası Prof.Dr. Mecit Vural ile izledik. Yahnici, Ankara Kulübü’nün kadim üyelerinden… Vural ise aramızda bir anlaşma büyüğüm; o beni çiçeklere, ben onu sanatçılara götürüyorum!
Türkü dolu gece
Sahnenin köşeleri…
İki seğmen, iki köşede, Anıtkabir’in nöbetçileri gibi, Mustafa Kemal’in askerleri olduklarını gösterircesine, gece boyu kıpırdamadan, Türk ve Dernek bayraklarıyla saygı duruşundaydılar…
GAMDER… Sahnenin iki köşesinden ortasına dek, kavis çizerek dizili gelen müthiş koro, siyahlı beyazlı özenli kıyafetleriyle şık hanımlar ve beylerden oluşuyordu. Geleneksel Anadolu Müzikleri Derneği’nin (GAMDER), 70 kadın, 30 erkek, arkalı önlü ikili sırada, yüz şık kişiden oluşan dev korosuydu onlar... Koristler, geceyi ayakta geçirenlerin en büyük grubuydular. Topluca türküler söylediler, solo çıkanlara eşlik ettiler, geceyi güzel sesleriyle, şık ve disiplinli görüntüleriyle doldurdular ve sonuna dek hak ettikleri alkışları, topluca kabul ettiler.
Yanlarında bacıerenler ve seğmenler... Koronun önünde, saz heyetinin yanında oturdular. Sıraları geldi, kalktı oynadılar, alkışlarla oturdular.
Saz heyeti… Onlar da dev koronun önünde yerlerini almışlardı. Bağlamalar, gitarlar, üflemeli ve vurmalı çalgılar... Her sanatçıyla uyum içinde çaldılar, türkülerin, oyunların sonunda gelen alkışları yerlerinde ve alçak gönüllükle kabul ettiler.
Emel Koç… Galaya davet ederken de heyecanlıydı, gece boyu koşuştururken de. Enerjisine hayran olmamak elde değil, maşallah demek istiyorum. Galanın özetini de bir çırpıda yapıverdi:
“Ankara Kulübü Derneği Seymen ve Bacıeren tezenelerinin yapıldığı CD lansmanının güzel geçmesinden büyük mutluluk duydum. Yaklaşık üç ay öncesinden bu gecenin hazırlıkları başlamıştı.”
Ve Sevgili Üçer Çifti…
Biri köşeden, diğeri sahnenin tam ortasından, geceyi başından sonuna dek çekip götürdüler. Konser sonrası Antalya yolunda görüştüğümde yanlarındaki Sevgili kızları Özge de sahnede olsaydı, geceyi ailece götürdüler diyecektim!
Müthiş koronun mimarı Mehmet Üçer sahnede şefken, Neslihan Tekin Üçer billur sesiyle sunucu kürsüsündeydi. Galanın ardından düşüncelerini sordum,
“Ankara Kulübü’nün albüm tanıtımı konserinde GAMDER korolarımızla sahnede olmak, kültürümüze sahip çıkan bu denli önemli bir etkinlikte görev almak bizleri çok mutlu etti.” diyerek geceyi özetlediler…
Dr. Metin Özaslan
Türkü dolu gecenin baş mimarı, Ankara Kulübü Genel Başkanı Dr. Metin Özaslan,
“Ankara’mız pek çok konuda olduğu gibi müziğin de başkenti olmuştur” dedi, pek dikkat çekmeyen mekânsal bir birlikteliği anlattı.
Sıhhiye’deki Radyo Evi ve arkasındaki Hamamönü ve Hamamarkası yakınlığının altını çizdi. Radyo, türkülerin derlenip söylendiği yerken, anılan semtler Radyo Evi’ne çok yakındı ve saz yapımcılarıyla bağlamanın standartlaşmasına ciddi katkı sağlamışlardı…
Fethi Yaşar
Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar da geceye damgasını vuranlardandı.
Neslihan Tekin Üçer’in davetiyle kürsüye geldi,
“Memleketin her kenti güzel elbette” dedi ve ekledi,
“Ankara başka. Burası Ulu Önder Atatürk’ün emaneti başkent.”
Bunun üzerine başlayan alkış tufanı konuşmasının sonuna dek kesilmedi. Yaşar da durmadı, sanatçıların sazları arkasına alması misali alkışı fon yaptı. Ankara’yla başlayan, Ankara’yı baş tacı yapmamamız gereken cümleler kurduğu konuşmasını yaparken heyecanlıydı. Heyecanına tüm dinleyenleri kattı, demem o ki, harika konuşması, hiç kesilmeyen alkışlara karıştı…
Yaşar, galada konuşma yaptı, plaket verdi, bir de gecenin sonunda bir kez daha sahneye çıktı. Bu kez farklıydı! Özaslan’la karşılıklı Hüdayda oynadı. E, yine harikaydı!

Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar, bir kez daha geceye damgasını vuruyor
Sanatçılar
CD’de türküleri seslendiren sanatçılar sahnede canlı müzik ziyafeti sundular. Onlar türküleri söylerken Fehmi Efe, Rıfat Balaban, Ünal Türkben, Sadık Ergun ve Genç Osman (Gençtürk) gibi Türk halk müziğine can vermiş değerler, gece boyunca dev perdeye yansıtıldı. Hüzünlü veya neşeli, türküleri dinlerken, oyunları seyrederken, fondaki fotoğraflara bakıp, dalıp dalıp gitmedim desem yalan olur. Vefa önemli vesselam…
Rıfat Balaban
Fehmi Efe, Rıfat Balaban, Ünal Türkben, Sadık Ergun ve Genç Osman (Gençtürk) gibi Türk halk müziğine can vermiş değerler, gece boyunca dev perdeye yansıtıldı.
Yazıya Yağcıoğlu Fehmi Efe’nin yazdığı ‘Asalet bir altın idi pul oldu’ türküsünün sözleriyle başlamıştık. Türkünün bestesi ve derlemesi de Rıfat Balaban’a ait. Balaban, Fehmi Efe’nin yanında sazın inceliklerini öğrenen, pek çok başka Ankara türküsünü de memlekete kazandıran, sazı yapan, çalan ve söyleyen bir değerimizdi, yakın zaman da kaybettik…
Andığımız türkü dışında başka türküleri de derliyor, memlekete mal ediyordu. Üretkendi, çalışkandı… Birlikte katıldığımız bir Gecenin İçinden programında,
‘Derlemeleriniz bitti mi?’ diye sormuştum. Hiç unutmam,
‘Bitmedi, bir kısmını da oğluma bıraktım’ demişti.
Oğlu, Arif Balaban, Rahmetli Balaban gibi TRT sanatçısıdır. CD’nin kapağında bağlamalar arasında adı var. Bir başka Gecenin İçinden programında baba-oğul birlikte konuk etmiştik. Onu, amca çocukları Çınar Seğmen Haluk Balaban’ı ve beni haftalar öncesinden geceye davet eden, Van’da yaşayan ama Ankara ve halk müziği sevdalısı Burhan Öralay’ı da gecede gözlerim aradı ama göremedim. Buradan selam yazayım, sahne alan birbirinden değerli sanatçılardan tanış olduklarımı birkaç cümleyle anayım.
Selami Başer
Başer, Ayaş’ın ünlü domatesini ata tohumundan yetiştirme çabasında olması vesilesiyle tanıdığım bir değer. Ankara Kulübü Derneği’nin de Ayaş Şube Başkanı.
Başer galada, CD’de olduğu gibi, ‘Bir gemim var’ türküsünü söyledi. Ayaş da başarılı koro çalışmaları yaptığını da biliyorum. ‘Vatanın domatesini de ezgisini de korumada varım!’ dercesine sahneyi güzel sesiyle doldurmayı bildi dersem yanlış olmaz!

Büyük Dede Yağcıoğlu Fehmi Efe fondaki perdeden, torunu Yekta Yılmaz’ı gururla seyrediyor
Yekta Yılmaz
Yılmaz da tüm sanatçılar gibi CD’de okuduğunu, sahnede canlı olarak seslendirdi. Yılmaz’ı izlerken büyük dedesi Yağcıoğlu Fehmi Efe geldi aklıma! Bilenler için hatırlatma gereksiz ama yazının başında Efe’den söz etmiştik.
Şimdi bu satırdan okumaya devam etmeden önce, galada Yılmaz’ı, fonda Büyük Dedesi Yağcıoğlu Fehmi Efe ile çektiğim üstteki fotoğrafa bakmanızı istiyorum. Sonra aşağıdaki cümleleri okuyabilirsiniz!
Efe, torununu gökyüzünden seyretti bence…
Torunu sahnede ‘Höyüklü’nün edirafı köşk olsun’ türküsünü gümbür gümbür söylerken, seğmenler oynarken Özaslan’la birlikte eşlik ederken, Hüdayda’nın ritmiyle sahnenin ahşabını titretirken, Efe de Çankaya’ya, Sarı Paşa’sının huzuruna çıkışını hatırlamış, torunuyla gurur duymuştur mutlaka.
Galadan ayrılırken düşünmeden edemedim
Gala, Yenimahalle Belediyesi’nin Nazım Hikmet Kültür Merkezi’ndeydi. Önünde memleketin en güzel Nazım heykellerinden Aslan Başpınar imzalı heykelin bulunduğu salonda. Mecit Hoca ile bir fotoğraf çektirip, Sevgili Başpınar’a göndermeyi de ihmal etmedik!

Mecit Hoca ile Nazım Hikmet heykelinin önünde çektirdiğimiz bu fotoğrafı, heykeltıraşı Aslan Başpınar’a gönderdik
Türkülerimiz, oyun havalarımız, öz be öz kültürümüz, mekan, gala ve onca çaba...
Sahip çıkmada zayıf kaldığımız o güzel ozanımızın adına yapılan merkezin, bir haberde salon bulmakta zorlandığını okuduğumu hatırladığım Değerli Genco Erkal’ın adı verilen salondan ayrılırken, açılışta da andığım türküde vurgulanan örnekteki gibi, değerlerimizin kullanıp atılan pula dönmemesi yolunda, canım türkülerimize, oyun havalarımıza sahip çıkmada zayıf kalmıyoruz diye düşünmeden edemedim…
Geceden birkaç kareyle yazıyı bitirelim…



