Millet olarak iyiyiz hoşuz amma ve lakin bir de kötü huyumuz var oda ne yazık ki para dendi mi tavla kokusu almış candarma beygiri gibi gemi azıya alıverir, önünü ardını düşünmeden koşarız…

Millet olarak iyiyiz hoşuz amma ve lakin bir de kötü huyumuz var oda ne yazık ki para dendi mi tavla kokusu almış candarma beygiri gibi gemi azıya alıverir, önünü ardını düşünmeden koşarız…

Konu nereden geldi derseniz, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi sonrası diğer pek çok oligarkın da başına geldiği gibi Chelsea’nin sahibi ünlü Rus oligark Roman Abramovich’in de varlıkları donduruldu. Rusya’ya ve Rus oligarklara yaptırım uygulayan ülkeler bunların gayrimenkullerine, lüks yatlarına ve uçaklarına el koymuştu. Rus oligarklar lüks Uçak ve yatlarını yaptırımlardan kurtarabilmek, el konulmasını engelleyebilmek için çare bulma derdine düşmüş, mal varlıklarını kaçıracak güvenli ülke aramaya başlamışlardı.

Görünen o ki bu çerçevede Rus oligark Roman Abramoviç Türkiye’yi güvenli bir liman olarak görmüş. Çünkü Abramoviç’in 140 metre uzunluğunda, 26 metre genişliğindeki Bermuda Adaları bayraklı, 430 milyon sterlinlik yatı My Solaris, Ege kıyılarına geldi. Marmaris ve Datça açıklarına gelen bu süper lüks yat, rotasını Bodrum’a çevirdi ve limana yanaştı. My Solaris’in peşi sıra Abramoviç’in ikinci bir süper lüks yatı da Türkiye’ye geldi. Solaris adlı süper yatı Bodrum’a demirleyen Rus milyarderin ikinci süper yatı The Eclipse’de Marmaris’e demir attı.

Bu arada Abramovich’in Türkiye’den Göztepe Spor Kulübü ile ilgilendiği iddiası da ortaya atıldı.

Bir takım zevat tamam işte Rus oligarkların paracıkları gelmeye başladı diye neredeyse zil takıp oynamaya, halay çekmeye başladı.

Bakın sevgili okurlarım herkesi aklıselim ile düşünmeye davet ediyorum!

Zaten ortada İran ambargosunu delmekten kaynaklanan bir takım çok ciddi sıkıntılar varken şimdi de Rusya ve Rus oligarklara yönelik ambargoları delme girişiminde bulunmak ne kadar akılcı bir iş olur oturup düşünmek lazım.

Saldırı başladığından bu yana özgür dünyanın gelişmiş ve demokratik toplumları Ukrayna’nın özgürlük ve bağımsızlığına karşı yapılan bu barbarca saldırıyı kınıyor, bu saldırıyı durdurabilmek için yoğun bir gayret gösteriyor. Bu ülkeler bir taraftan mağdura destek olmaya çalışıyor diğer taraftan da saldırgan faşist diktatör Putin’e Rusya’ya ve Rus oligarklara ağır yaptırımlar uyguluyor. Bütün dünya bu noktada birleşmişken saldırgan taraf için yaptırımları delebilecekleri güvenli bölge oluşturmaya çalışmak son derecede yanlış ve akılsızca bir tutum olacaktır.

Bu yanlışın iki boyutu var:

İlk boyutu Rusya ve müttefiki olan Belarus gibi ülkeler ile aynı kefeye konularak benzer yaptırımlar ile karşı karşıya kalabiliriz. Bu tip yaptırımlara muhatap olmak elbette zaten son derecede zorda olan Türk ekonomisini çok daha büyük ve derin bir krize sürükleyecektir.

İkincisi ise tamamen ahlaki, bu savaşta mazlumun değil saldırganın yanında olmak bu ahlaksızca işgali ve faşist bir diktatörün emperyalist hayallerini desteklemek ahlaki açıdan son derecede yanlış bir tutumdur.

Türk milleti her daim mazlumun ve haklının yanında olmakla gurur duymuştur. Hiç şüphe yok ki kadın çoluk çocuk, genç yaşlı demeden katledilen bir halkın, onların vatanlarını ve özgürlüklerini savunabilmek için gösterdikleri onurlu direnişin yanında olmak her insan için en doğru ve şerefli davranış biçimidir.

Diğer yandan faşist diktatör Putin’in emperyalist hayalleri Ukrayna bataklıklarına bu gün gömülemezse bu hayallerin ikinci ya da üçüncü adımı hiç kuşku yok ki Anadolu üzerine olacaktır. Rusların malum sıcak denizlere inme stratejisinin düğüm noktasının Türk Boğazları olduğunu hiç kimse unutmamalıdır.

Ayrıca Kazakistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan, Gürcistan, Macaristan, Bulgaristan, Romanya, Polonya, Letonya, Litvanya, Estonya ve Moldova da Rus emperyalizmine karşı topun ağzında olacaktır.

Türkiye tarafsızlık stratejisini sürdürse bile bu stratejiyi bozacak, yaptırımların delinmesine yol açacak adımlar atmamalı ve özellikle de Rus oligarklar için asla güvenli bir liman haline gelmemelidir.