İnsan yaşamı uyku ve uyanık olma durumu diye ikiye ayırırsak ve uyanık olma halin güzelliklerle anlamlandırırsak, türkü, şiir, sanatın herhangi bir dalı, yediğimiz, içtiğimiz, okuduğumuz, yazdığımız, cinsel yaşamımız, sevinçlerimiz, dostluklarımız, bunların bizde bıraktığı etkiler ve geri dönüşleri de dahil. Uykuda olduğumuz zamanı da olumsuzluklarla anlamlandırırsak, hırs, kin, nefret, riya, yalan, savaş çığırtkanlıkları, kıskançlıklar, korkuları ve para diyebiliriz.

İnsan yaşamı uyku ve uyanık olma durumu diye ikiye ayırırsak ve uyanık olma halin güzelliklerle anlamlandırırsak, türkü, şiir, sanatın herhangi bir dalı, yediğimiz, içtiğimiz, okuduğumuz, yazdığımız, cinsel yaşamımız, sevinçlerimiz, dostluklarımız, bunların bizde bıraktığı etkiler ve geri dönüşleri de dahil. Uykuda olduğumuz zamanı da olumsuzluklarla anlamlandırırsak, hırs, kin, nefret, riya, yalan, savaş çığırtkanlıkları, kıskançlıklar, korkuları ve para diyebiliriz.

Uyku ve uyanıklık halini değişik bakış açılarıyla anlatabiliriz, örneğin; Bir film izleriz, kitap okuruz, haber dinleriz. O eylem bittiğinde, gözümüzü ve zihnimizi o ortamdan ayırdığımızda, başka bir dünyaya, değişik bir yaşama geçeriz. Saraydan gecekonduya, sıcaktan soğuğa geçmek gibi.

İnsan olarak eğer bu değişimi fark etmiyorsak doğal karşılıyorsak (kendi içinde değil ama) ve ruh halimizi etkilemiyorsa, duygu dediğimiz şey bizde ne kadar var diye sorgulamamız gerekmez mi?

Peki bir robottan ne farkımız kalır o zaman?

Eğer gerçek ve yalan, iyi ve kötü aynı beyin tarafından yönetiliyorsa, uyku uyanıklık hali gibi aklımızın kötü tarafını hep uyur tutsak hiç uyandırmasak, hatta öldürsek. Bize ve içinde yaşadığımız topluma ne zararı olur ne faydası olur.

Aşık Veysel “Topraktandır cümle beden, nefsini öldür ölmeden” derken bunu anlatmaya çalışmış olabilir mi?

Toplumun ilerlemesi için ve yanlış insanların, yönetimlerin halkın aleyhine, yanlışlarına dikkat çekmek için sanatçılara, yazarlara, şairlere çok iş düşmektedir. Bu konuda yüzyıllar öncesinden bugüne kadar halk ozanlarının ciddi anlamda görev üstlendiğini görmekteyiz.

Bu haftaki konuğum yukarıdaki sözünü ettiğimiz konularda aklını ve dilini yeri geldiğinde de kalemini kullandığına inandığım ozan dostum Ahmet Şahinoğlu.

(Yanık Ahmet) 15 Mart 1959 yılında, Kırşehir’in Mucur ilçesine bağlı Dalakçı Köyünde doğdu. İlköğrenimini 1965 yılında Kırşehir Aşıkpaşa ilkokulunda bitirdi. Birçok Anadolu genci gibi Şahinoğlu’da eğitimine devam edemedi. 1979’da askere gitti. Askerde mahlasını (Şıklık Diploması) aldı. Yanık Ahmet olarak askerden terhis oldu. 1983 yılında Ankara’ya taşındı. YHS li olarak bir kamu kuruluşunda çalışmaya başladı. Herkes okul dışı diyor ama Şahinoğlu Akıl dışı diyor. Ortaokul ve Meslek lisesi diplomasını alarak hizmet içi eğitim sonucu, Teknisyen kadrosuna terfi etti. Emeklik süresi dolduğunda emekli oldu. 1983 yıllarında Ankara Kuşcağız Mahallesinde komşusu Halk bilimci Metin TURAN aracılığıyla Kısa adı OZAN-DER olan Halk Ozanları Kültür Derneği ile tanıştı. Ozan-Der’de Aşık Kul Ahmet, Kul Hasan, Hüseyin ÇIRAKMAN, Çoban Hüseyin ÇEMREK, Aşık Mahzuni, Aşık Emini DÜŞTE, Muharrem YAZICIOĞLU, Aşık Mihnet Baba, Aşık Devrani, Gönüllü Coşkun, Ozan Özveri gibi Daha adını sayamadığım pek çok değerli ozanla tanıştı. Sözünü ettiğimiz ozanlarımızla birlikte olduğu dönemlerde çok şeyler öğrendi. Üstat olarak Aşık Mihneti’den etkilendi. (Aşık Miheneti) Vehbi POLAT ustam der. Çok sayıda TV, radyo, konser, panel programlarına katıldı. Bazı programlara sunucu, bazılarına da konuk olarak katıldı. Sanatı ve şiirleri üzerinden bazı üniversitelerde okul bitirme tezleri olarak çalışıldı. Uzunca bir zaman Arkadaşlarıyla birlikte “Sizlerden Sizlere Şiir ve Türkü Dinletisi” düzenledi. Kardeşi şair Deniz Şahinoğlu’na ustalık yaptı.

Halk şairi Hatçe Ana’nın oğludur. Kardeşleri Eğitimci Gürsel ve Ozan Deniz ŞAHİNOĞLU ile ortak çalışmaları, (ANA ve ÜÇ OĞLU 2008 yılında Ay Yayınlarından Deniz ŞAHİNOĞLU imzası ile yayınlandı.

Ozan Yanık Ahmet Şahinoğlu’nun, İçim Cız Etti 2007 ve Şeker Dikeni 2010’da iki adet yayınlanmış kitabı vardır.

Türkmen Halk Ozanı Yanık Ahmet Şahinoğlu’nun Kırşehir ve Dalakçı köyü hakkında arşivi vardır.

Yanık Ahmet Şahinoğlu, Evli, iki kız çocuk ve üç torunu vardır. Halen Ankara’da yaşıyor ve sanat çalışmalarını da Ankara’da sürdürüyor.

Toplumsal ağırlıklı şiirler yazan Ozanın şiirlerinde aşk, din, insan, vefa, dostluk gibi temalar öne çıkar.

Ozan Şahinoğlu’nun taşlama türü şiirde çok başarılı olduğu ve espri dilinin kuvvetli olduğunu da eklemeliyim.

Benim de çok beğendiğim şiirlerinden bir tanesini siz okuyucularımla paylaşmak işretim.

YAKLAŞTIM

Aşkın çıtasını çoktan atladım

Kendimden koşarak sana yaklaştım

Katsayıyı bilmem kaça katladım

Ben benden aşarak sana yaklaştım

Hal bilmeze anlatamam halimi

Gah çıkışlı gah inişli yolumu

Zapt edemez oldum duygu selimi

Bendimden taşarak sana yaklaştım

Deryalardan derin olsa da yerim

O yüce dağlara rest çeker serim

Seninle oluşup gelişti durum

Çağlayıp coşarak sana yaklaştım

Gönlümün sultanı, gönlüyün eri

Oldum olmalısın gelmişken yeri

İk’adım ileri bir adım geri

Peşinden koşarak sana yaklaştım.

Olan nesnelerde hep seni gördüm

Gördüklerim sensin kararı verdim

Kendi ellerimle defterim dürdüm

Kabrimi eşerek sana yaklaştım

Gönül kundağında idim kucakta

Randımanı hayli derin sıcakta

Yanık Ahmet oldum kızgın ocakta

Yanıp da pişerek sana yaklaştım.