Canlıların ağlamasının ve gözyaşı dökmesinin sayılara sığdırılamayacak kadar örnekleri varTürkiye topraklarında ve ülkemiz dışında, elbette çok uzun tarih boyunca. İnsanın ve diğer canlıların ortaya çıkışı veya dinlerin açıkladığı gibi  söyleyeyim, yaradılıştan itibaren yerin üstünde kan ve gözyaşının döküldüğü kanısındayım.

İnancıma göre, canlılarla birlikte yaşanmaya başlamıştır kan ve gözyaşının dökülmesi süreci.

Yine görüşüme göre, kan ve gözyaşı, insan soyunun yeryüzüne gelişi ile birlikte artmış, yaşadığı alanlara yayılmıştır. Toprakta veya suda. Milyonlarca, milyarlarca  yıldır, suyun ve toprağın, başta insan olmak üzere  her canlı türünün  kanları ve gözyaşları ile sulandığını, hiçbir bilimsel veri kullanmadan, rahatlıkla söyleyebilirim.

Kanların ve gözyaşlarının suya ve toprağa karıştığı, canlılara, hepimize bir şekilde, görünmeden de olsa geri döndüğü kesin. 

Merak ettiğim şu. Kan ve gözyaşı döken insanların, canlıların çığlıkları, ağlamaları, “imdat, yanıyorum, boğuluyorum, ölüyorum, kimse yok mu, kurtarın”  diye haykırmaları, havaya karışıyor mu, uzayın derinliklerine gidiyor mu, kayıp mı oluyor, yoksa sonsuzluk dediğimiz bir yerde kayıt altına mı alınıyor?

Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında,  Afrika’nın güneyinde, ortasında ve kuzeyindeki yabancı askerlerin yaptıkları kıyımlarda dökülen kanlar, gözyaşları ve atılan çığlıklar nerede? Asya’nın farklı yerlerinde, Afganistan’da, Hindistan’da, Pakistan’da, Wietnam’da,  Kore’de, Kuzey ve Güney Amerika’da, Balkanlarda, Baltık ve yakınlarında, Avrupa’da, burada yazılmayan başka yerlerde dökülen kanlar, gözyaşları ve çığlıklar nerede?

İkinci Dünya Savaşında, Japonya’ya Atom bombasının atılması veya 100 yıl önce  bir yerlerin bombalanması emrini verenler şimdi neredeler? İnananlara duyduğum saygı içinde  yazıyorum, soruyorum, cehennemdeler mi?

Yakın tarihlerde ve günümüzde bir yerlerin bombalanması komutunu verenler, yarınlarda nerelerde olacaklar? İnananlara saygı içinde soruyorum, cehennemde mi, cennette mi?

Libya’da, Irak’ta, Suriye’de, Ürdün’de, Lübnan’da, Filistin’de dökülen kan ve gözyaşları nerede, kan ve gözyaşına neden olanlar yarınlarda nerelerde olacaklar?

Yazımın başlığı “Türkiye’nin Gözyaşları”. Bu topraklar Cumhuriyetten önce de, sonra da çok acılar çekti. Silahlı şiddet, çok kan ve gözyaşı döktü.

Ana yurdum olan bu topraklarda, depremlerde, sellerde, yerleşim yerleri veya orman yangınlarında, tren, otobüs, uçak ve maden kazalarında, savaşlarda, silahlı şiddet çeşitlerinde, çocuklara, kadınlara, hayvanlara ve doğaya yönelik cinayetlerde oluşan acılara, dökülen kanlara, gözyaşlarına ve atılan çığlıklara ne oluyor? Kanlar, gözyaşları ve çığlıklar nerede kayboluyor, yoksa bir yerlerde birikiyor mu? Göremediğimiz bir yerlerde sonsuz flaş bellekleri mi var?

20 Ocak Pazartesi gününü 21 Ocak 2025 Salı gününe bağlayan gece yarısı Bolu’nun turistik yöresi Kartalkaya’da bir otelin dördüncü katındaki lokantasında yangın çıktı. Tam bir felaket yaşandı ve çoğunluğu çocuk 78 insanımızı aramızdan aldı.

Yanan veya dumandan boğulan çocukların, annelerin, babaların yardım isteyen sesleri, çığlıkları, korkuları, bu yazının yayımlandığı gün neredeler? Onlarla birlikte toprağa verildiklerine inanmıyorum. Ailelerinin, yakınlarının, dostlarının ve bizler gibi acıları ve ateşleri yüreklerinde hisseden iyilerin üzüntüleri, gözyaşları nerede? Televizyon  karşısında döktüğüm  gözyaşlarım, hıçkırıklarım nerede?

Bolu’nun Cumhuriyet Halk Partili Belediye Başkanı Tanju Özcan’a ve arkadaşlarına yönelik olarak  yazılı, görsel ve sosyal basında yapılan iftiralar, hakaretler, ve üretilen yalanlar nerede? Hatta, Türkiye ağlarken, Türkiye gözyaşı dökerken, iyi insanlar “ahhh” derken, “ohh” anlamında konuşanların sesleri nerede? Yarın, ömür bittiğinde, o seslerin sahipleri, toprağın altında nerede olacaklar? Onların da, “iyi” hale gelmelerini diliyorum yine de.

Bir önerim var Cumhurbaşkanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığına. 

Yargı süreci kesin sonuca ulaşana dek Otelin yıkılmaması. Sonrasında iki katın olduğu gibi korumaya alınması, Otelin, yangında yaşamlarını yitirenlerin ve kurtulanların anılarını yaşatacak fotoğraflı müze haline getirilmesi, çevresinin de  örnek bir “Anıtpark”, ziyaret ve dinlenme yeri haline dönüştürülmesi. 

Bu konuda, ailelerin ve kamuoyunun görüş ve önerileri mutlaka alınmalıdır.

Ey insan türü, vahşilikten gerçek insanlığa gel, kan ve gözyaşı dökme, döktürme artık.

Türkiye topraklarında yaşayan iyi ve melekleşmiş insanlar, bu ülkenin, kan ve gözyaşının dökülmediği  yerin üstündeki gerçek cennet olması için, haydi, kadın, erkek birlikte, dayanışma içinde. Haydi…