Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kritik dönüm noktalarından biri olan 1946 Genel Seçimleri'nin yıl dönümü.
Ülkenin tek partili rejimden çok partili hayata geçişinin ilk büyük sınavı olan bu seçimler, 21 Temmuz 1946 Pazar günü gerçekleşti. Her ne kadar açık oy ve gizli sayım gibi dönemin demokratik standartlarına uymayan uygulamalarla gölgelenmiş olsa da, Türk siyasi tarihinde "demokrasiye geçişin ilk adımı" olarak kabul edilir.
Bu tarihi süreç, İkinci Dünya Savaşı sonrası değişen dünya konjonktürü, iç dinamikler, önemli siyasi figürler ve az bilinen pek çok ilginç detayı barındırır.
TEK PARTİLİ DÖNEMİN SONU
Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren Türkiye, Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde ve ardından İsmet İnönü döneminde tek parti (Cumhuriyet Halk Partisi - CHP) yönetimiyle idare edilmişti. Ancak İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle birlikte hem iç hem de dış dinamikler, çok partili hayata geçişi zorunlu kılıyordu.
- İkinci Dünya Savaşı'nın Etkisi: Savaş sonrası uluslararası düzende demokrasi ve özgürlükler ön plana çıkmıştı. Türkiye'nin Batı dünyasıyla entegrasyonu ve ABD'den ekonomik yardım alabilmesi için demokratikleşme adımları atması gerekiyordu. Tek partili rejimler, savaşın galipleri tarafından hoş karşılanmıyordu.
- İç Dinamikler ve Muhalefet İhtiyacı: Tek partili yönetimin getirdiği ekonomik sıkıntılar, bürokratik baskılar ve halkın farklı seslerini duyurma isteği, içeriden de muhalefet ihtiyacını ortaya çıkarmıştı. Özellikle köylerde ve kasabalarda CHP'nin yönetim anlayışına karşı birikmiş bir memnuniyetsizlik vardı.
Az Bilinen Bir Bilgi: İsmet İnönü, çok partili hayata geçiş konusunda hem istekli hem de endişeliydi. Tek parti rejiminin ülkeyi savaş yıllarında bir arada tuttuğuna inanıyordu. Ancak uluslararası baskı ve iç talepler karşısında dönüşümün kaçınılmaz olduğunu görüyordu. İnönü'nün bu süreçteki rolü, genellikle "demokratikleşmenin mimarı" olarak anılsa da, aynı zamanda rejimi kontrol altında tutma çabalarıyla da eleştirilmiştir.
- Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu (1945): Çok partili hayata geçişi hızlandıran önemli bir dönüm noktası, 1945'te çıkarılan Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu oldu. Bu yasa, büyük toprak sahiplerinin arazilerinin topraksız köylülere dağıtılmasını öngörüyordu. Bu durum, CHP içindeki büyük toprak sahibi ve liberal milletvekillerini rahatsız etti ve partiden ayrılmalarına yol açtı.
DEMOKRAT PARTİ'NİN KURULUŞU
Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu'na tepki olarak CHP'den ayrılan dört önemli isim, Demokrat Parti'yi (DP) kurarak siyasi sahneye adım attı.
- "Dörtlü Takrir" ve Demokrat Parti'nin Doğuşu (1945): Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan, TBMM'ye verdikleri ve "Dörtlü Takrir" olarak bilinen önergeyle daha fazla demokrasi ve özgürlük talep ettiler. Bu önergenin reddedilmesi üzerine dört milletvekili CHP'den ayrılarak 7 Ocak 1946'da Demokrat Parti'yi kurdu. DP, kısa sürede büyük bir halk desteği kazandı.
İlginç Bir Bilgi: Demokrat Parti'nin kurucularından Celal Bayar, aslında Mustafa Kemal Atatürk'ün son Başbakanı ve eski bir CHP'liydi. Bu durum, çok partili hayata geçişin "yukarıdan" kontrol altında bir süreç olduğu iddialarını güçlendirmiştir. Bayar'ın bu hareketi, İnönü'ye karşı bir başkaldırıdan ziyade, sistem içinde bir reform çabası olarak da yorumlanmıştır.

- Hükümetin Aceleci Kararı ve Erken Seçim: DP'nin hızla artan popülaritesi, CHP Hükümeti'nde endişe yarattı. Başlangıçta 1947'de yapılması planlanan seçimler, 1946'ya çekildi. Bu aceleci karar, DP'ye örgütlenme için yeterli zaman tanımama ve halk desteğini sınırlama amacı taşıyordu.
Az Bilinen Bir Gerçek: Erken seçim kararının alınmasında, CHP'nin DP'nin giderek güçlendiği algısı ve DP'nin iktidara gelmesi halinde mevcut bürokrasi ve kadroların tasfiye edileceği endişesi de etkili olmuştur.
AÇIK OY, GİZLİ SAYIM
1946 seçimleri, Türkiye'nin ilk çok partili seçimi olmasına rağmen, demokratik standartlar açısından büyük eksiklikler taşıyordu.
- Açık Oy, Gizli Sayım: Seçimin en tartışmalı özelliği, oyların açık olarak kullanılması (işaret parmağını kaldırarak) ancak sayımın gizli yapılmasıydı. Bu uygulama, seçmenler üzerinde büyük bir baskı oluşturdu ve oy kullanma özgürlüğünü kısıtladı. Halkın kimseye görünmeden oy kullanamaması, iktidar partisinin lehine bir durum yarattı.
İlginç Bir Bilgi: O dönemde "Demokrat Parti'ye oy verenlerin fişleneceği" gibi dedikodular yayılmış, bu da özellikle taşra bölgelerindeki seçmenleri korkutmuştu. Bu durum, seçim sonuçlarının manipülasyonuna dair güçlü şüpheler yaratmıştır.
- Seçim Kanunu'nun Eksiklikleri: Seçim kanunu, adil bir rekabet ortamı sağlamaktan uzaktı. Oy pusulalarının hazırlanması, sandık kurulları ve sayım işlemleri, iktidar partisine avantaj sağlayacak şekilde düzenlenmişti. Muhalefet partilerinin seçim güvenliği konusunda ciddi endişeleri vardı.
- Seçim Sonuçları ve Tartışmalar: Seçim sonucunda CHP, beklenenin üzerinde bir oy alarak sandalyelerin büyük çoğunluğunu kazandı. Resmi sonuçlara göre CHP 395 milletvekili çıkarırken, DP 61 milletvekili kazandı. Ancak DP, seçimlerde büyük hile yapıldığını iddia etti ve sonuçları tanımadı. Özellikle Doğu ve Güneydoğu'da CHP'nin elde ettiği ezici zaferler, muhalefet tarafından inandırıcı bulunmadı.
Az Bilinen Bir Gerçek: Seçimlerde o kadar çok usulsüzlük yapıldığı iddia edilmiştir ki, o dönemde "açık oy, gizli sayım" yerine "açık oy, açık sayım" uygulaması olsaydı sonuçların çok farklı olabileceği konuşulmuştur. Bazı kaynaklar, DP'nin aslında daha fazla oy aldığını ancak hilelerle engellendiğini öne sürer.
TARTIŞMALI SEÇİMİN ARDI
1946 seçimleri, Türkiye'de çok partili hayata geçiş sürecinin başlangıcı olsa da, yolun daha başında olduğunu gösterdi.
- DP'nin Muhalefeti ve Yeni Seçim Talebi: Demokrat Parti, seçim sonuçlarına itiraz ederek, yeni bir seçim kanunu çıkarılmasını ve adil seçimlerin yapılmasını talep etti. Meclis içinde ve dışında güçlü bir muhalefet sergilediler.
- 1947 Demokratikleşme Adımları: 1946 seçimlerinin ardından İsmet İnönü, eleştirileri dikkate alarak bazı demokratikleşme adımları attı. 1947 yılında Cumhurbaşkanlığı yetkilerinin kısıtlanması, seçim kanununda değişiklikler ve basına daha fazla özgürlük tanınması gibi adımlar atıldı.
- 1950 Seçimlerine Doğru: 1946 seçimlerinin yarattığı gerginlik ve DP'nin kararlı muhalefeti, 1950'de yapılacak bir sonraki seçimlerin çok daha önemli olacağının sinyallerini verdi. CHP, 1950 seçimleri için seçim kanununda önemli değişiklikler yapmak zorunda kaldı ve böylece tam demokratik seçimlerin yolu açıldı.
İlginç Bir Bilgi: 1950 seçimleri öncesinde CHP, 1946'da yaptığı hatalardan ders çıkararak, seçimleri serbest ve adil bir şekilde yapma sözü verdi. Bu, Türk demokrasi tarihinde büyük bir adımdı ve 1950'de Demokrat Parti'nin ezici zaferiyle sonuçlanacaktı.

GÜNÜMÜZE ETKİSİ
1946 seçimleri, eksikliklerine rağmen Türk demokrasisi için bir dönüm noktasıdır.
- Çok Partili Hayatın Başlangıcı: Bu seçimler, Türkiye'de çok partili siyasi sistemin resmen başladığını gösterdi. Artık tek bir partinin ülkeyi yönetme tekelinin kalmadığı anlaşıldı.
- Muhalefet Geleneğinin Oluşması: Demokrat Parti'nin kuruluşu ve seçimlere katılması, Türkiye'de güçlü bir muhalefet geleneğinin oluşmasının ilk adımıydı. Muhalefetin varlığı, iktidarın denetlenmesi ve hesap verebilirliğin artırılması açısından hayati önem taşıyordu.
- Demokrasiye Geçişin Zorlukları: 1946 seçimleri, bir ülkede demokrasiye geçişin sancılı ve zorlu bir süreç olabileceğini gösterdi. Seçimlerde yaşanan usulsüzlükler, demokratik olgunluğun henüz tam olarak sağlanamadığının bir işaretiydi.
- Devam Eden Tartışmalar: 1946 seçimleri, Türk siyasi tarihinde hala tartışılan bir konu olmaya devam etmektedir. Seçim sonuçlarının ne kadar adil olduğu ve yaşanan usulsüzlüklerin boyutu, tarihçiler arasında farklı yorumlara neden olmaktadır.
1946 Genel Seçimleri, Türkiye'nin demokrasi yolculuğunda attığı ilk ve en önemli adımlardan biriydi. O gün yaşananlar, hem başarıları hem de eksiklikleriyle Türk siyasi hafızasında silinmez bir yer edinmiştir ve gelecek nesillere demokrasinin değerini anlatan önemli bir ders niteliğindedir.





