Baba RTE, oğlu Bilal’in yönetiminde bulunduğu TÜRGEV vakfının nasıl türediğini birden bire yıldızının nasıl parladığını en iyi bilenlerdendi.

Ama yandaş medya RTE’ye TÜRGEV ile ilgili hiçbir soru sormadığı gibi “17 Aralık Yolsuzluk Operasyonunun” da “darbe uydurmasıyla” üzerini örtmeye çalışıyorlardı.

Öte yandan Cumhuriyet Gazetesi 30 Ocak 2014 tarihli haberinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun TÜRGEV ile ilgili ileri sürdüğü iddialara ulaşmıştı. O haberde şöyle deniliyordu:

“…Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısında okuduğu hesap numarası TÜRGEV’in Vakıfbank’taki ilk hesabı. İşte bu hesaba yatırılan 99 milyon 999 bin 990 Dolar, daha sonra aynı bankadaki “TR 0800 0150 0158 0380 1344 6974” numaralı diğer hesabına aktarılmış. 

Ancak sıcak para hareketi durmamış. Paranın 50 milyon USD’si yaklaşık 1 ay sonra, 28 milyon USD’si de 4 ay sonra tekrar ilk hesaba dönmüş.

Vakfa ait olduğu ileri sürülen hesaplardaki hareketlilik öylesine karmaşık ki kimin, hangi hesap numarasından ve ne karşılığında para transferi yaptığının yanıtı yok. 

Ancak örneğin ilk hesapta toplanan paradan 26 Eylül 2012’de yüklü bir miktar çıkış olmuş. Bu çerçevede Ensar Vakfı-TÜRGEV ortak girişimi olarak Fatih Kültür ve Ticaret Merkezi satış bedeli açıklamasıyla 42 milyon 400 bin TL, KDV 7 milyon 632 bin TL, damga pulu 209 bin 880 TL, gazete ilan bedeli 10 bin 691 TL olmak üzere toplam 50 milyon 252 bin 571 TL ödeme yapılmış.

Bu ödemelerden sonra paranın yaklaşık 50 milyon TL’lik bölümü bazı farklı hesaplarda gezdikten sonra 2 Temmuz 2012’de Albaraka Türk Bankası’nın TR 3600 2030 0001 6848 2700 0005 numaralı IBAN hesabına yatırıldı.”

İşte tam bu noktada “17 Aralık 2013 Operasyonunun” 2. dalgası yapılıyordu ki AKP iktidarı bu operasyona bir “darbe” vuruyordu.

Operasyon durduruldu. Operasyonu yürüten savcılar görevlerinden alındılar.

RTE kamuoyuna ilan etti: “Bu paralel devletin iktidarımıza karşı yaptığı bir darbedir!” dedi.

Oysa bu “organize işler” RTE’nin “kadim dostum” dediği Yasin El Kadı ile ilgili ve bağlantılı olduğu biliniyordu. 

Bu para ile ilgili tartışmalarda, para transferinin 2. dalga yolsuzluk operasyonu gözaltı listesinde adı geçen Suudi Arabistanlı işadamı Yasin El Kadı ile bağlantısı olduğu ileri sürülüyordu. 

2. dalga operasyon dosyadaki para trafiği anlatımlarında kullanılan “Royal Protocol” ifadesi Suudi Arabistan’a işaret ediyordu. 

Royal Protocol’ün Suudi Arabistan Krallığı Kraliyet Protokol Dairesi olduğu belirtiliyordu. 

Doğrudan Suudi Arabistan kralına bağlı olan birimin Protokol Genel Müdürlüğü gibi çalıştığı ifade ediliyordu. 

Ancak Suudi Arabistan Devleti’nin bu biriminin para transferindeki rolüne ilişkin basında yer alan soru işaretlerini bir açıklama getirmiyordu.

Kılıçdaroğlu’nun, TÜRGEV’in banka hesabına yatırıldığını belirttiği 99 milyon 999 bin 990 dolardaki 10 dolarlık kesinti soru işareti yaratmıştı. 

Rakamın muhtemelen 100 milyon dolar olacağına dikkat çekiliyordu. Ancak hesaba başka bir yerden havale yapılmış olması halinde kesintinin 10 dolardan daha yüksek olacağına işaret ediliyordu. Kesintinin başka bir nedenden kaynaklanmış olabileceği ancak bunun için de banka hesap belgesinin görülmesi gerektiğine vurgu yapılıyordu. İşin püf noktası Bilal Erdoğan’ın vakfı TÜRGEV türemişti. İşin ucu nereye varacaktı? (Sürecek) &&&