Malum ülkemizde yapılan son anayasa değişikliği ile çağdaş demokrasilerin temeli olan güçler ayrılığı ilkesi ile denge ve denetleme mekanizmaları toptan berhava edildi ve tüm iktidarın tek bir kişide toplandığı BAAS tipi bir tek adam rejimi kuruldu.
Malum ülkemizde yapılan son anayasa değişikliği ile çağdaş demokrasilerin temeli olan güçler ayrılığı ilkesi ile denge ve denetleme mekanizmaları toptan berhava edildi ve tüm iktidarın tek bir kişide toplandığı BAAS tipi bir tek adam rejimi kuruldu.
Lakin konumuz bu gün için Türkiye değil, Türkiye’ye de emsal olması bakımından Rusya.
Malum 91 yılında SSCB çökmüştü bu siyasi yapıdan birçok yeni devlet doğmuştu. Hepimiz biliyoruz ki SSCB’nin rejimi sosyalist bir diktatörlüktü tek bir partinin ve o partinin başkanının şahsında iktidarın tekilleştiği, üretim araçlarının mülkiyetinin kontrolünün de o partide olduğu bir rejimdi. Bu saatten sonra yıkılıp gitmiş olan SSCB’yi ve onun rejimini oturup tartışmak belki entelektüel açıdan fayda sağlayarak haz verebilir ama bugün için çok ciddi bir faydası olmaz. Bu yüzden esas olarak SSCB’nin yıkılmasından sonra kurulan Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ve bu topluluğa üye olan devletlerin siyasi ve ekonomik rejimlerine odaklanmak gerekmektedir.
SSCB’nin dağılmasından sonra bu coğrafyada kurulan en büyük ve en güçlü devlet hiç şüphe yoktur ki Rusya Federasyonu (RF) olmuştur. 2021 yılı itibariyle Rusya Federasyonunun da 146 milyon kişi yaşamaktadır ve Rusya nüfusunun dünya nüfusuna oranı %1,86 kadardır. Rusya’nın yüzölçümü ise 17.098.246 km2’dir ve Rusya Federasyonu Avrasya kıtasının % 31,2’sini ve tüm kıtanın kuzeyini kaplamaktadır. Dünyanın toplam karasal alanının 148.940.000 km2 olduğu düşünülürse Rusya Federasyonu yeryüzündeki karaların da yaklaşık % 11,5’unu kaplamaktadır.
Ekonomik açıdan değerlendirmek gerekirse Rusya Federasyonu IMF tahminlerine göre 1,65 trilyon dolarlık ekonomisi ile dünya ekonomileri arasında 11. Sırada bulunmaktadır. Bu hali ile ABD ekonomisinin ancak % 7,1’i, Çin ekonomisinin % 9,77’si ve üçüncü sıradaki Japon ekonomisinin % 33’ü kadar bir büyüklüktedir.
Diğer yandan Rusya Federasyonu SSCB’nin hemen hemen tüm nükleer ve askeri gücünü devralmıştı, bu yüzden birçok analiz Rusya Federasyonunun ABD’nin ardından dünyanın en büyük 2. Askeri gücü olduğu konusunda hemfikir bulunmaktadır.
2006’dan beri 142 modern askeri güce ilişkin analitik veri gösterimi sağlayan GlobalFirepower (GFP) Nihai Küresel Ateş Gücü sıralaması, belirli bir ülkenin PowerIndex puanını belirlemek için askeri güç ve finanstan lojistik kapasiteye ve coğrafyaya kadar değişen kategorilerde 50’den fazla bireysel faktör kullanmaktadır. Bu sıralamaya göre de Rusya ABD’nin arkasından ikinci sırada bulunmaktadır.
Bu verileri dikkate alırsak Rusya Federasyonunun askeri ve coğrafi bir dev olmasına rağmen ekonomik olarak bir cüce olduğu dikkatimizi çekecektir.
Can alıcı soru şu: Çok geniş ve her türlü doğal kaynağa sahip bir coğrafyada bulunmasına, makul sayıda yüksek eğitimli nüfusa sahip olmasına, menfaat ve haklarını herkese karşı koruyabilecek askeri olanakları bulunmasına rağmen Rusya neden ekonomik açıdan gelişememiş ve bir refah toplumu yaratamamıştır?
Bunun tek bir sebebi var; Rusya bunca muazzam olanağa rağmen insan hak ve özgürlüklerini öncelleyen demokratik bir rejim yaratamamış, bir diktatörlüğe dönüşerek oligarkların kamu kaynaklarını sömürdüğü bir ahbap çavuş kapitalizmine savrulmuştur.
İşin açığı 91’de SSCB çöküp Rusya Federasyonu kurulduğunda bu coğrafyada bir demokrasinin doğacağı umut ediliyordu, gelişmiş ülkeler de bu şansı kullanabilmesi için Rusya’ya her türlü desteği verdiler. Fakat ne yazık ki başta Putin olmak üzere sisteme yön verenler kendilerine verilen bu desteğin kıymetini anlamadılar. Bu kesim kişisel ve sınıfsal iktidar ve zenginlik hırsları ile Rusya’yı bir diktatörlüğe dönüştürmeyi ve diktatör olmayı tercih ettiler.
Gelişmiş demokrasilerin Rusya’ya verdiği destek ise elbette elinde bunca askeri gücü olan bir devletin sisteme entegre olarak, özgür dünyanın demokrasilerine tehdit oluşturmasını engelleyebilmek içindi.
Gelinen noktada Ukrayna saldırısı bardağı taşıran son damla oldu atalarımızın “Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” özdeyişinde olduğu gibi şimdi Rusya yaptırımlar ile terbiye edilmeye, hizaya getirilmeye çalışılıyor.
Bu süreçte Rus halkının çok acı çekeceği, yoksullaşacağı ve muhtemelen bir iç şiddet sarmalına savrulacağı öngörülmektedir, bunun tek sebebi ise Rusya’daki tek adam diktatörlüğüdür. Rusya’da yaşananlar Türkiye için de bir ders niteliğinde olmalı, demokrasinin olmadığı yerde bir refah toplumu yaratılamadığı asla unutulmamalıdır.