Evet, tamı tamına 90 gün oldu…
Kahramanmaraş merkezli depremlerin üzerinden tam 90 gün geçti ve ne yazık ki deprem konusu medyada gündemden düştü, sohbetlerin konusu olmaktan uzaklaştı.
Oysa bundan sadece ve sadece üç ay evvel olan depremlerde 50 binden fazla insanımız canını kaybetti, çok daha fazlası yaralandı, kaç kişinin kayıp olduğu ise bu gün bile belli değil.
Dahası, daha da kötüsü deprem oldu bitti, tehlike geçti de değil!
Anadolu coğrafyası her an hemen hemen her bölgesinde deprem tehdidine açık bir coğrafya.
Büyük kentlerimiz: İstanbul, İzmir, Adana her an büyük, çok büyük bir deprem ile sallanabilir, gene insanlarımızı kaybedip ağır bir yıkıma uğrayabiliriz.
Seçim ile geçim konusu ağırlık kazanıp depremin unutulması ve yahut da medyada geri plana düşmesi, konuşulmaması deprem gerçekliğini ortadan kaldırmıyor o tehdit orada tüm gerçekliği ve yıkıcılığı ile hazır bekliyor.
Biz umursamaz bir tavır takınıp görmezden gelirken başka yıkıcı depremler yaklaşıyor, zaman doluyor, vakit hızla akıp geçiyor tabiri caizse kum saati işliyor!
Birçok defa yazdım, çizdim, anlattım; en nihayetinde depremler sık sık tekrarlanan doğal olaylardır.
Depremlerin bir felakete dönüşmesi, can ve mal kaybına yol açması bu doğal olayın bir gün muhakkak olacağını bildiğimiz halde gerekli önlemleri almamakta ısrar etmemizdir.
Üstelik depremler beklenmedik ya da bilinmedik doğal olaylar da değildir! Depremlerin nerede, ne zaman aralığında ve ne şiddette olacağını bu gün bilim bize söylüyor. Bilim sadece ne zaman olacağı hususunda gün ve saat veremiyor ama bir zaman aralığı verebiliyor. Bilimi ve bilim insanlarını dinlememekte ısrar edip, deprem gerçeğini görmezden geldiğimiz için de depremlerde çok büyük hasar alıyor, ağır bir şekilde can ve mal kaybına uğruyoruz.
Bir ülkede bu tip doğa olayları ile mücadele edecek, halkı deprem ve benzeri doğa olaylarından koruyacak stratejileri oluşturmak, plan program yapmak ve uygulamak doğal olarak devletin görevidir. Anadolu gibi birçok doğal tehdide açık coğrafyalarda devleti yönetenler gerekli önlemleri almaz, plan ve programları doğru düzgün yapmazsa bu doğanın umurunda bile olmaz vakti saati geldiğinde deprem olur, su basar, heyelan oluşur ve ortaya büyük bir yıkım çıkar. En nihayetinde böyle bir yıkımın ortaya çıkmasından can ve mal kaybından tamamen ülkeyi yöneten iktidarlar sorumludur.
Recep Bey Kahramanmaraş depremlerinden sonra çıkmış yitik canları geri getiremeyiz ama “yıkılanı yapacağız” diye nutuk atıyor.
Adama kardeşim 20 küsur yıldır iktidardasın, nerede deprem olacağı belli, deprem olunca nerelerde, hangi binaların yıkılacağı da üç aşağı beş yukarı belli değil mi?
Bu binalar yıkılınca birçok insanın öleceği, yaralanacağı ve sakat kalacağı da ortada. Binalar depremde yıkılınca bunu en nihayetinde devletin yapmak zorunda kalacağını da hepimiz biliyoruz.
Peki, neden bekledin?
Bu gün deprem sonrasında devlet olarak yapmak zorunda kaldığın binaları vakti zamanında yapsaydın da hiç değilse insanlar ölmese, yaralanmasa olmaz mıydı?
İşte dediğim tam da bu iktidar ıvır zıvır işlerle uğraşıyor, boş beleş işlere para harcıyor, sağa sola durmadan asfalt döşeyip beton döküyor amma ve lakin asıl yapması gereken işi yapmıyor sonuçta insanlar beton tabutlarda depremi beklemek zorunda kalıyor.
Evet, önümüzde bir seçim daha var şunun şurasında bir hafta kaldı dostlarım; oy verirken kimin deprem için gerekli hassasiyeti gösterip, gerekli önlemleri almakta titiz ve hassas davranacağını, kimin gene kulağının üstüne yatacağını muhakkak dikkate alın derim.