Zaman zaman hepimiz şu cümleyi kurarız "sallandıracaksın meydanda bak bakalım bir daha yapabiliyor mu?"
İdam yanlısı ya da karşıtı değilim onu hukukçular bilsin ama benim bildiğim tek bir şey var, idam gelecekse eğer rüşvet suçu için gelmeli.
Son yaşadığımız ve acısını iliklerimize kadar hissettiğimiz yangın olayından tutun da, birkaç hafta sonra yıldönümü olan asrın deprem felaketine, özellikle Karadeniz’de yaşanan sel felaketlerinden, çöken yollara, tren kazalarından usulsüz çalıştırılan işletmelere ve öğrenci yurtlarına kadar yaşadığımız her şeyin sorumlusu rüşvet.
Yoksa İsveç gibi pırıl pırıl yönetmeliklerimiz, kanunlarımız var ama uygulamada Pakistan gibiyiz. Her şey yazıyor maşallah da, uygulayan olmasa gerek. Uygulamaya niyeti olan vardır da, imkân verilmiyor olsa gerek.
Çürük bina, yapı denetimden rüşvetsiz nasıl alır ruhsatı? Yangın yönetmeliğine uymayan otel, nasıl müşteri kabul edebilir? Her yağmurda taşan kanalizasyonu hangi müteahhit rüşvetsiz yapabilir? Milyar dolarlık yollar nasıl ortadan ikiye ayrılabilir, hangi çatı çökebilir? Yapan hırsızdır, yolsuzdur, suçludur da, izin veren, denetleyen, hataya göz yuman, yokmuş gibi davranan masum mudur?
Türkiye Cumhuriyetinde alan ya da veren olarak, rüşvetle tanışmayan kimse var mıdır? Kim inkâr edebilir bu gerçeği? En az 80 yıldır; adalet sisteminden, ihale kurullarına, trafik denetiminden gümrük sistemine kadar nerede rüşvet yok? Çocuğumuzu okula kaydettirmek için paramızı, bir tayin ya da terfi işi için oyumuzu rüşvet olarak vermiyor muyuz? İşimiz hallolsun diye, oraya buraya güya bağış yapmıyor muyuz?
Sadece para için değil, siyasi ikbal için, hatır - gönül için, bir sonraki adımda avantaj sağlamak, terfi almak, ailesini korumak için, ya isteyerek ya da zorunda kalarak kim çoğu şeye göz yummuyor?
Kim olursa olsun, unvanı ne olursa olsun rüşvet alan herkes ibret-i âlemlik edilmedikçe, büyükşehirlerden en ücra mezralara kadar herkes rüşvet almanın sonucunda başına neler gelebileceğini öğrenmedikçe daha çok başımızı vururuz oradan oraya.
İhmal ve göz yumma yüzünden, olan, senelerdir gidenlere ve geride kalanlara oluyor. O evlere düşen ateş hiç sönmüyor aksine harlanıyor. Başına bir şey gelmemiş bizler, sadece “ah vah” edip hayatımıza devam ediyoruz etmesine de, nereye kadar? Kalın sağlıcakla diyeceğim ama ne sağlık kaldı ne sabır. Başımız sağ olsun.