AKP Genel Başkanı Erdoğan, katıldığı televizyon programında ağustos ayı ile birlikte enflasyonda düşüşün görüleceğini belirterek; “Ekonomideki öncü göstergelere baktığımızda büyüme eğiliminin sürdüğünü görüyoruz. Yüzde 7’nin üzerinde bir büyümeyi yakalayacağız. Bundan böyle enflasyonun daha yukarı çıkması mümkün değil. Faiz oranlarında da düşüşe geçiyoruz, yüksek faiz yok. Çünkü yüksek faiz, bize yüksek enflasyonu getirecektir. Bunu da özellikle buradan bir yerde ben de sinyalimi belli yerlere herhalde vermiş oluyorum, çünkü bundan böyle enflasyonun daha yukarı çıkması mümkün değil, zira faiz oranlarında da bir defa düşüşe geçiyoruz” dedi.
Bu sözler sonrasında Dolar/TL kuru sıçrayarak 18 Haziran’dan sonraki en büyük haftalık yükselişine doğru ilerledi…
Doların diğer para birimlerine göre güçlenmesi ve Erdoğan’ın faiz indirimi yorumları sonrasında Türk lirası dolar karşısında hafta başından bu yana yüzde 1,28 değer kaybederken gelişen ülke para birimleri arasında bu hafta en çok değer kaybeden dördüncü para birimi oldu.
Bu tarihlerde Türkiye’nin kredi temerrüt risk priminin (CDS) 389 baz puan civarında ve 2 yıllık gösterge tahvil faizinin ise yüzde 18,80 seviyesinde seyrettiğini hatırlatmak isterim.
Erdoğan “yüksek faiz, bize yüksek enflasyonu getirecektir” sözünde samimi ise ve bu teoriye gerçekten de inanıyorsa neden sinyal vermekle falan uğraşıyor, açıkçası anlamıyorum!
Talimatı versin, faizleri öyle 1 – 2 puan falan da değil, bir 10 puan kadar düşürsün, enflasyon da yarı yarıya insin, halkımız hayat pahalılığından kurtulsun, bir rahat yüzü görsün. Madem kural bu bunu neden yapmıyor anlamak gerçekten de mümkün değil…
Eğer Merkez Bankası başkanı bu talimatı dinlemiyorsa, yazarsın bir kararname yerine yeni birini atarsın, yapılmadık bir şey değil ki…
Elbette televizyonlarda yandaş kanallarda biri çıkıp efendim niye sinyalle minyalle uğraşıyorsunuz, neden talimat vermiyorsunuz diye soramaz, sormaya kalksa adamı anında kapının önüne koyar, üstüne üstlük birde soruşturma açarlar. Allah bilir cumhurbaşkanımıza soru sormak senin ne haddine diye cumhurbaşkanına hakaret ve halkı kin ve nefrete sürüklemekten dava bile açarlar…
Neyse ki hala özgür basın ve sosyal medya var, çok zor şartlar altında olsa da buralarda bu sorular soruluyor, verilen kararlar sorgulanıyor…
Elbette bir ülke sultanlık değilse ve demokrasi ile yönetiliyorsa vergi ödeyen vatandaşlar, ödedikleri verginin nereye, ne için harcandığını sorgulama ve eleştirme hakkına sahip olacaktır. Enflasyonun bir tür gizli vergi olduğunu, hükümetin bu sayede borçlarından kurtulduğunu, ödemelerini yapabildiğini bilenlerin, hükümetlerin uyguladığı enflasyonist politikaları ve bu politikalar sonucunda ortaya çıkan enflasyon olgusunu sorgulaması bu yüzden normaldir.
Daha faiz enflasyon ilişkisini doğru analiz edemeyenlerin, para ve faiz politikalarını belirlemesinin sonuçta enflasyonun kontrolden çıkmasına ve en nihayetinde paranın işlevini tamamen yitirmesine neden olacağı aşikârdır.
Ben buradan bir ekonomist olarak uyarımı yapmış, sözümü yazıp tahtaya asmış olayım. Ekonomi tarihi, bilimin uyarılarını dinlemeyen politikacıların sebep olduğu ekonomik felaket ve yıkımlar ile doludur.
Ekonomi ile ilgilenenler ve özellikle de yatırımcılar bu konuları gayet iyi bilir, halk ise para konusunda geçmişte yaşadığı deneyimlerden ve nesiller boyu aktarılan hikâyelerden edindiği bilgiyi kullanır. Kimse parasının servetinin yatırımının eriyip gitmesine rıza göstermez, kendince önlemini alır. Türkiye için halk tarafından büyük ölçüde benimsenen bu önlem nakdi altın ve dövizde tutmak, fırsat bulursa arazi ve bina gibi gayrimenkul yatırımlarına yönelmektir.
Neticede bu topraklar paranın keşfedildiği topraklardır, halk altın ve gümüş paranın ayarı ya da gramajı ile oynayan, böylece enflasyonu yaratan iktidarları bile görmüştür, bilir!
Bu yüzden tilki uykusundadır, en ufak bir anormallik hissettiğinde kendi bildiği önlemi alır, kimseyi de dinlemez…