Şiar Yalçın, cumhuriyet tarihimizin ilginç isimlerinden birisi. Bir yetim, bir evlatlık, bir komünist, bir cumhuriyet aydını, bir “dönek”. 1926 yılında babası Cavit Bey, İstiklal Mahkemesi tarafından idam ettirildiği zaman henüz 2 yaşında bir çocuktu. Cavit Bey, İttihat ve Terakki Partisi’nin güçlü maliye bakanı idi. İzmir Suikastı ile irtibatlandırılarak tutuklandı. Beraat etti. Sonra tekrar tutuklandı. Ankara’da güya yargılandı ve bu sefer idamdan kurtulamadı. Cavit Bey’in idam edilmemesi için İnönü’nün çabaları fayda vermez ve 33. Derece Mason olan Cavit Bey, Masonlardan gelecek tepkiye de aldırış edilmeden asılır. Suçu ise İzmir Suikastı filan olmayıp güçlü bir İttihatçı olmasıdır. Mason olmasına rağmen asılmış ve gerçekten denildiği gibi hiçbir şey olmamıştır.

1926 yılında İdam edildi ama cesedinin nereye defin edildiğini ailesi bile bilmiyordu. 1950 yılından sonra mezarının yerini Cumhurbaşkanı Celal Bayar buldurdu ve Cebeci Asrî Mezarlığı’na naklettirdi.

Şiar Yalçın’ın annesi Çerkes asıllı Aliye Nazlı Hanım, Şehzade Burhanettin Bey’den ayrıldıktan sonra Cavit Bey ile evlenecektir. Bu evlilikten doğan Şiar Bey, Burhanettin Efendi’nin oğlu Şehzade Osman Ertuğrul Efendi ile anne bir; baba ayrı kardeşidir.

Cavit Bey, oğlu Şiar doğunca anılarını yazmaya başlamış ve 20 aylık notları oğluna miras kalmış ve o da babasının bu anılarını kitap olarak bastırmıştır.

20 aylık oğlu ile dul kalan saraylı Aliye Nazlı Hanım’a İttihatçılar sahip çıkarlar. Akşam Gazetesi’nin sahibi Kazım Şinasi ve Hüseyin Cahit Yalçın bu yardım edenlerin başında gelmekteydi. Hüseyin Cahit, bu yetimi koruması altına aldı, evlatlığı olarak nüfusuna geçirdi ve ona Yalçın soyadını verdi.

Cavit Bey’in arkadaşlarından olan Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın girişimi ile annesine maaş bağlanır. Aliye Hanım zaman zaman Amerika’ya giderek büyük oğlu Şehzade Osman Ertuğrul ile görüşür. 1974 yılında Osmanlı hanedan mensupları için af kararı çıkar ve yurda dönerler. Ancak Aliye Hanım 1976 yılında vefat ettiği için büyük oğlunun İstanbul ve Kuşadası’nda tatil yaptıklarını göremez.

Şiar Yalçın babasının idam edildiğini 6-7 yaşında iken öğrenir. Ancak kendisinin Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı olmaması için büyük çaba gösterilir. Öyle anlaşılıyor ki bunda da başarılı olunmuş ve Şiar babasını haksız yere astıranlara karşı hiçbir düşmanlık gütmemiştir.

Tesadüflerin bile çok ötesinde babasını astıran İstiklal Mahkemesi üyelerinden Kılıç Ali’nin oğlu Altemur Kılıç’la birlikte aynı okulda, aynı sınıfta, aynı sırada okumuştur. Nişantaşı’ndaki English Hig School’un yöneticileri Cumhuriyet’in şahsi kin ve düşmanlıklara kapalı olduğunu göstermek istercesine Yalçın ve Kılıç’ı aynı sıraya oturtmuşlardır. Aliye Hanım bu tesadüfe karşı çıkmışsa da sonuç değişmemiş ve o da daha fazla ileri gitmemiştir.

Şiar Yalçın, babası idam edilmiş de olsa Cumhuriyet döneminin elitlerinden birisidir. 1939 yılında Robert Kolej’de Bülent Ecevit ve Ahmet İsvan’la birlikte okur. Hazırlık okumadığı için onlardan bir sene önce 1945 yılında Robert Kolej’i bitirir.

Babasının idamından etkilenmesi dolayısıyla önceleri hukuk okuyup hakim olmak hevesindedir. Babalığı Hüseyin Cahit Yalçın’ın etkisi ile Türkoloji okumaya başlar. Sonra Hukuk Fakültesine geçer ve 1949 yılında Osman Örek ve Coşkun Kırca ile birlikte İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirir.

1953 yılında Pınarhisar Sorgu Hakimidir. 1950 seçimlerinde Demokrat Parti’yi destekler. Sandık müşahitliği yapar. Kısa bir süre sonra, belki de babalığı Hüseyin Cahit Yalçın’ın saf değiştirmesine paralel olarak Şiar da Demokrat Parti aleyhine döner. Buna rağmen babasının arkadaşı olan Fatin Rüştü Zorlu’nun desteğiyle doktora yapması için Avrupa’ya gönderilmeyi kabul etmekte bir sakınca görmez. Yine Zorlu’nun desteği ile NATO Türk Daimi Delegeliği’nde ataşe olarak görev yapar. Ama 27 Mayıs İhtilali olunca kendisini “Fatinist” yani Fatin Rüştü Zorlu’nun adamı olarak ilan ettiklerinde “hararetli bir CHP taraftarı”, “İsmet Paşa’cı” olduğunu savunur. “Dönek” damgası yemek pahasına da olsa 27 Mayıs tsunamisinden kurtulur. Doktorasını tamamlayamadan İstanbul’a çağırılır ve 1961 yılında İsmet Paşa’nın aracılığıyla İstanbul Cumhuriyet Savcı Yardımcılığına getirilir. Ancak İstanbul Savcısı ile geçinemeyince kendisini tek tabanca olacağı Finike Savcılığına tayin ettirir.

Şiar Yalçın gerçekten Paris’te bir Demokrat Partili gibi değil süzme bir komünist gibi yaşamıştı. Bu yüzden Finike’de kendisine uygun ortam bulamaz, şikâyet edilir. Koyulhisar Savcılığı’na gönderilir. Akşam Gazetesi’nde bizzat kendi imzası ile yayınlanan yazılarında komünizm propagandası yaptığı gerekçesi ile 6 ay hapis cezası alır. Meslekten ihraç edilir. Daha sonra kendisi de “haklıydılar” diyecektir.

1970- 1971 yılları TRT’de aşırı solun yığınak yaptığı yıllardır. TRT Dış Yayınlar Müdürü ünlü komünistlerden Emil Galip Sandalcı’dır. Sandalcı, bu değerli ismi hemen mütercim olarak kadroya alır. Gerçekten de Şiar hem komünisttir, hem de 4-5 dili iyi derecede bilmektedir. Ama onun komünistliği de tıpkı demokratlığı gibi uzun sürmeyecektir. 12 Mart’tan sonra aşırı solcular takip edilmeye başlayınca Şiar yine “dönek” damgası yemeyi göze alarak bir keskin dönüş yapar. Artık bir devrimcidir, ama kesin olarak komünist değildir. Dünyada “iflas eden bir rejimi” tutacak hali yoktu ya. Ama bir süre sonra aşırı sol eğilimleri yüzünden TRT’den de uzaklaştırıldı.

1996 yılında Refah Partisi’nden bir milletvekilinin İzmir Suikastı sebebiyle idam edilenlerin itibarlarının iadesi için yaptığı başvuruya, “Atatürk’e zarar geliyor” diyerek katılmadı. Daha sonra bu kararından pişman olacak ve “babam için isterim tabii” diyecektir.

Kendisi sıkı bir Galatasaray taraftarı idi. Ama dinle, diyanetle bir ilgisi yoktu. Babasının da yoktu. Babası Mason olduğu için inançlı olması gerekir. Ama Şiar babasını bir ateist olarak gösteriyor. Babasının Yahudi asıllı bir dönme olduğu düşünülürse inançsız olması pek mümkün gözükmüyor. Ama annesi Aliye Nazlı Hanım, hiçbir zaman oğlu kadar hoşgörülü olmamış ve kocasını haksız yere idam edenleri affetmemiştir.

Şiar Bey, ikisi resmi nikâhlı olmak üzere 5 kez evlilik yaşamıştır. İlk evliliğini babalığı Hüseyin Cahit’in uzaktan akrabası Nihal Hanım ile yapmıştı. Üçüncü evliliğini Fransız Sefaretinde çalışan Remide Hanım ile yapmış ve 1967- 1983 yılları arasında onunla yaşamıştır. Şiar’ın bu beş evlilikten hiçbir çocuğu olmamıştı. 19 Ekim 2010 tarihinde Ankara’da öldü. Kocatepe Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Cebeci Asrî Mezarlığı’nda annesi Aliye Nazlı Hanım’ın mezarına gömülmüştür.

Evinde Osmanlı hanedanından kişilerin fotoğrafları arasında II. Abdülhamit ile Atatürk’ün fotoğraflarını yan yana asmıştı. Soranlara da şöyle diyordu: “Onları barıştırıyorum şimdi ben”.

İttihatçı, mason, teşkilatçı bir Maliye Bakanı’nın 2 yaşında yetim kalan oğlunun bu trajik hikâyesi sıradan bir kişinin değil bir Cumhuriyet seçkinin zikzaklarla, çelişkilerle, “dönekliklerle” dolu hikâyesidir. Çoğumuzun hiç bilmediği ilginç bir hikâye ( Cemal A. Kalyoncu, “Babamın Mezarını Celal Bayar Buldu”, Aksiyon, Yıl:10, Sayı: 499, 30 Haziran 2004”, Biyografi.net: Şiar Yalçın Biyografisi).