İrili ufaklı yeryüzünde 197 devlet bulunduğu biliniyor. Bu ülkelerin her birinin kendine özgü bir yöntemi biçimi var. Ben antidemokratik sistemi uygulayan ülkelerden söz etmek istemiyorum.
Türkiye’den ve yerleşmiş organize terörist örgütlerden söz etmek istiyorum.
Her seçimde organize suç örgütlerinin liderleri siyasi açıklamalar yapıyordu. Çünkü güç aldığı yerler vardı.
Ama şimdi aynı cesareti gösteremiyorlar. Önceki AKP’nin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile birlikte fotoğraf çektirenler, şimdiki İçişleri Bakanı Yerlikaya’nın bırakın makam birlikte fotoğraf çektirmeyi, Bakanlığın önünden bile geçemiyorlar.
Şunu unutmamak gerekir. Bir ülkedeki yer altı dünyasının suç örgütleri destek buldukça çoğalır ve soygunlar artar.
Türkiye’de suç örgütleri de öyle büyümüşler ki, uluslararası, ulusal, bölgesel, yerel düzeyde çeteler faaliyet yürütüyor. Uluslararası düzeyde hakkında yakalama ve tutuklama müzekkeresi niteliğinde “kırmızı bülten” çıkarılan yabancı uyruklu kişiler, yine AKP’li Soylu döneminde Türk vatandaşı olmuşlardı.
Yani Türk vatandaşı olanlar kurtuluyordu.

Türkiye’de hızla büyümüş olan suç örgütlerine ve toplumsal silahlanmalara iyi bakmak öncelikle İçişleri Bakanlığı’nın ve bu bakanlığa bağlı faaliyetlerini sürdüren Emniyet Müdürlüklerine ve jandarma teşkilatına görevleri arasında bulunuyor.
İyi de bu kadar çete lideri, uyuşturucu baronu ülkemize giriyor ve bunlara bir de vatandaşlık veriliyor! Ülkemiz vatandaşı yapılanın da artık arandığı ya da eskiden vatandaşı olduğu ülkeye iadesi mümkün olmuyor.
Yani kişi ülkesinde ne suç işlemiş olursa olsun, bizim vatandaşımız yapıldığı için vatandaşınızı göndermiyorsunuz. Kişi tüm suçlardan yırtıyor. 

Bu tür kişileri para karşılığı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapmadan önce incelemek, vatanlık özellikleri var mı, araştırmak gerekmiyor mu? Pek tabii ki gerekiyor.
Ama bunlara destek olan siyasiler acaba vatandaşlık özellikleri olmayan kişileri vatandaş yaptıkları ortaya çıkınca hiç utanmıyor mu?

Belli ki utanmamışlar… Şunu hemen anımsatmak istiyorum. İçişleri Bakanlığı’na Ali Yerlikaya’nın getirilmesinden sonra İnterpol’ün kırmızı bültenle aradığı tam 264 kişi ülkemizde yakalandı. Acaba önceki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu döneminde bunlar niçin yakalanmadı?
Öte yandan “Irak-Şam İslam Devleti” yani IŞİD (DEAŞ) olarak ortaya çıkan dinci terör örgütü Türkiye’de nasıl büyüdü? IŞİD’in karargâhını Türkiye’ye taşıdığı öne sürülüyor.
Artık “DEAŞ için temel hedefin Suriye ve Irak olmadığı, DEAŞ’ınE; Türkiye devletinin reflekslerini ölçtüğünü, toplumun içine yerleştiğini, olaylara devletin nasıl refleks verdiğini izlediği ileri sürülüyor.
Yurtdışından, Türkiye’ye günde ortalama 1.000 kişi geliyor. Bunların arasında terörist, uyuşturucu kaçakçısı, çoğu askerlik yaşına gelmiş yabancılar Türkiye için büyük bir tehdit değil mi? Gelenlerin bir bölümü Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya, Adana gibi büyük kentlere gidiyor. Bunların poliste, devlette kaydının olmadığı biliniyor.

Halen DEAŞ’ın Türkiye’de güvenli evleri, güvenli ağı, gizli cephaneliklerinin olduğu ifade ediliyor.
Rusya’yı kana bulayan ve 180 kişiyi öldüren DEAŞ’ın, hedefleri arasında Türkiye var. Önceki dönemde DEAŞ’ın üzerine yeterince gidilmediği de biliniyor. Eğer gidilmiş olsaydı, Ali Yerlikaya’nın bakanlığı döneminde bu kadar DEAŞ’lı kısa sürede yakalanmazdı. Demek ki önceki İçişleri Bakanı, TBMM’de elini göğsüne götürüp “Oohhhh” çekmekten, DEAŞ’ın üzerine gitmeye zaman bulamamış!

Ali Yerlikaya’nın İçişleri Bakanlığı’na getirildiği 1 Haziran 2023’den, 25 Mart 2024 tarihine kadar DEAŞ’a yönelik toplam bin 329 operasyon yapıldı.
Bu operasyonlarda iki bin 919 şüpheli yakalandı. Bunlardan 692’si tutuklandı, 531’i hakkında adli kontrol kararı verildi.
Tüm bu gelişmeler karşısında şaşırmamak elde mi?
Türkiye’nin içine 23 yıllık AKP döneminde yerleşen suç örgütlerini ve teröristleri temizlemek görüldüğü kadar kolay olmuyor. Sıkıntısı halk çekiyor. Değil mi?