Pandemi bahane, yasaklar şahane; bir çok vatandaşımız artık iktidarın kendi yaşam ve inanç biçimi kitlelere dayatmak için salgın önlemlerini kullandığını düşünmeye başlamış bulunuyor.

Pandemi bahane, yasaklar şahane; bir çok vatandaşımız artık iktidarın kendi yaşam ve inanç biçimi kitlelere dayatmak için salgın önlemlerini kullandığını düşünmeye başlamış bulunuyor.

Malum çoğu iktidar mensubunun da benimsediği inanç yorumu, resim, heykel, müzik ve tiyatro gibi sanat faaliyetlerine en azından soğuk yaklaşıyor.

Yeme içme kültürlerinde de müzikli, eğlenceli, sazlı cazlı, danslı, içkili mekanlara yer olmadığını da biliyoruz.

Bu kesimin bırakın kağıt oyunlarını, okeyi, tavlayı, satranç gibi bir akıl oyununu bile günah, haram, vakit israfı olarak gören numuneleri var.

Bunların kahvehane kültürüne nasıl yaklaştığı da belli. Aralarında sarık ve cüppeleri ile kahvehaneleri dolaşıp okey oynayanların başına ekşiyen, bu yüzden kafasına okey ıstakasını yiyenleri bile yok mu?

En son uygulanan on yedi günlük sokağa çıkma kısıtlaması sırasında alkol satışına getirilen keyfi yasak da bu çerçevede değerlendirilmedi mi?

Bakın pandeminin başladığı günden bu yana nerede ise 14 aydır kahvehaneler, eğlence yerleri, tiyatrolar, konser ve sergi salonları kapalı. Sadece buralar değil müzikli, danslı, yeme içmeli düğünler de yasak.

Pandemi yasakları ve esirgenen destekler yüzünden sanat ve sanatçı yok olmak üzere, insanlar aç kalmamak için enstrümanlarını satmak zorunda kalıyor.

Fakat şunu biliyoruz kısa bir dönem hariç virüsün yayılmasına çok müsait olan, topluca ibadet edilen, kapalı ve kalabalık mekanlar olan ibadethaneler kapatılmadı. Üstelik buralarda çalışan, imam, müezzin ya da hafızların bir gelir endişesi de yok, hepsi devlet memuru namaz kıldırsalar da kıldırmasalar da, camilere gelen olsa da olmasa da maaşlarını tıkır tıkır alıyorlar değil mi? Ama iktidar buralara sıcak bakıyor, dahası cami üstüne cami açıyor, buralarda kalabalık törenler düzenliyor, kalabalık cenaze namazlarına katılıyor.

Sadece bu kadar mı? Birde siyasi parti kongreleri meselesi var, lebalep kongreler düzenlemediler mi? Bu kongrelerde binlerce kişiyi bir araya sıkış tıkış toplamadılar mı? Buralarda bağırış, çağırış sloganlar atılmadı mı?

Mitingleri de unutmamak lazım elbette.

Fabrika, maden gibi kapalı yerler ile, buraların binlerce kişilik yemekhaneleri açık değil mi? İşçiler buralarda burun buruna yemek yemiyor mu?

Birinin artık çıkıp kongrelerde, mitinglerde, ibadethanelerde, cenazelerde, yemekhanelerde bulaşmayan virüsün tiyatroda, konserde, sergide, kahvehanede nasıl bulaştığını anlatması gerekmiyor mu?

Bakın sanat bir ulusun ruhudur, bir ulusu öldürmenin en kolay yolu orada sanatı yok etmekten geçer. Sanatı yok olan bir ulus asimile olmaya, başka kültürler içinde erimeye mahkumdur. Siz sanattan hoşlanmıyor ve yaşam biçiminiz gereği sanata mesafeli olabilirsiniz, lakin siz sadece kendiniz gibi olanları yönetmiyorsunuz, ülkenin tamamını yönetiyorsunuz bu dayatmacı anlayışı bırakıp sanatı, yaşatacak ve destekleyecek yolları bulmanız gerekiyor.

Eğlenceye gelince; eğlence bir insan hakkıdır, insanlar başka insanlar ile bir araya gelip dilediğince eğlenmeye, neşelenmeye ihtiyaç duyar, keyfi gerekçeler ile bu ihtiyacı görmezden gelip engellemek kabul edilebilir mi?

Hele hele kahvehaneler, bu ülkenin en büyük kentinden, en ücra köyüne kadar kahvehanesi olmayan tek bir yerleşim yeri var mı? İnsanımız bu kahvehanelerde oturup sohbet etmeyi, iki el kağıt oynayıp, üç beş tur okeye dönmeyi, bu arada çayını kahvesini yudumlamayı sevmiyor mu? Kahvehaneler bu topraklarda yüzyıllara dayanan bir yaşam biçimi ve kültürdür pandemi bahanesi ile yasaklar getirip, bu kültürü yok etmeye çalışmak kabul edilebilir mi?

Yıllarca yasaklarla yaşam biçiminize müdahale edildiğinden sızlanıp durdunuz, bu tip müdahalelerde bulunduğunu iddia ettiğiniz odaklara çemkirdiniz, şimdi fırsat bu fırsat kendi yaşam biçiminizi başkalarına dayatmaya kalkmanız ya da bu anlama gelebilecek işler yapmanız kabul edilebilir mi?.

Sizin göreviniz bu ülkede yaşayan tüm vatandaşlara eşit ve adil bir şekilde hizmet etmek, onların yaşam biçimi ve tercihlerine saygılı olmaktır, bu bana uyuyor bu bana uymuyor şeklinde bir ayrımcılık yapmak demokratik bir ülkede asla kabul edilemez.