Yazının başlığını Cevad Memduh Altar’dan ödünç aldım. Oğlu Ahmet Altar tarafından yayımlanan kitabın adı yazımın başlığı...

Yazının başlığını Cevad Memduh Altar’dan ödünç aldım. Oğlu Ahmet Altar tarafından yayımlanan kitabın adı yazımın başlığı oldu. Kitabın alt başlığı ise “Atatürk’ün Önderliğinde Türkiye’nin Çağdaş Sanat Mücadelesi”

Altar, 14 Eylül 1902 de İstanbul’da doğmuştur. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nden mezun olmuştur. Almanya’da müzik ve sanat tarihi eğitimi almıştır. Türkiye’ye dönünce Ankara’da Musiki Muallim Mektebinde müzik teorileri öğretmenliği yapmıştır. Bu okulun Devlet Konservatuarına dönüştürülmesinde büyük katkıları olmuştur. Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nün kuruluşunda da Büyükelçi Selim Sarper’le birlikte görev almış, burada Radyo Dairesi müdürlüğü yapmıştır. Devlet Tiyatroları ve Operası Genel Müdürlüğü ve Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğünde de bulunmuştur. 23 Mart 1995 günü İstanbul’da aramızdan ayrılmıştır.

Kitap adından da anlaşılacağı gibi sanatla dopdolu geçen Altar’ın 78 yıllık anılarını anlatıyor. Kitabın önsözü, aynı zamanda kitabı yayımlamaya hazırlayan Ahmet Altar tarafından yazılmış. Yine kitabın başında Doğan Hızlan, İdil Biret ve Cihat Aşkın’ın Cevad Memduh Altar hakkında kısa düşünceleri yer alıyor.

78 yıllık anıları içerdiği için kitap oldukça kalın. Dizinle birlikte 822 sayfa. Kitapta o dönemde sanatın içinde olmuş hemen herkes var. Ünlü şairler, yurtdışından gelen müzisyen, mimar ve heykeltraşlar ve onların çağdaş sanatımıza yaptığı katkılar anlatılıyor. (3 Ocak tarihli Cumhuriyetin Mimarları yazımda kitapta adı geçen üç mimarı anlatmıştım.)

Atatürk’ün direktifyle Musiki Muallim Mektebi olarak açılan, daha sonra Devlet Konservatuarına dönüştürülen kurumun tarihçesi de anlatılanlar içinde. Atatürk’ün başlattığı kültür ve sanatla ilgili reform çalışmalarının bir kuyumcu inceliğiyle işlendiği bu kitabı, müzikle ilgili olsun olmasın, tüm çağdaş sanata gönül verenlerin okuması gereken bir başucu kitabı olduğunu düşünüyorum.

Daha önce Altar’ın “Opera Tarihi” adlı dört ciltlik eserini okumuştum. Ancak ben bu kitapla genç müzisyen arkadaşımız Dorukhan Ersin aracılığıyla tanıştım. Mülkiyeliler Birliğinde Celal İlhan ve Nazım Mutlu ile buluştuğumuzda Dorukhan da orada idi. Müzikle ilgili konuşurken bu kitabı bize tavsiye etti. Oradan çıktıktan sonra İş Bankası Kültür Yayınlarına uğrayarak aldım ve iki gün sonra okumaya başladım. Okumaya başladığımda bir hazineyle karşı karşıya olduğumu anladım. Buradan Dorukhan kardeşimize teşekkür ediyorum.

Kitabın arka kapağından yararlanarak size C.M. Altar’ı ve kitap hakkındaki yazıyı paylaşmak istiyorum. “Müzikolog, müzik ve sanat tarihçisi, yazar ve çevirmen, araştırmacı, eğitimci ve yönetici olarak Türkiye’de sanat ve kültür yaşamına 20. yüzyıl boyunca ciddi katkılarda bulunmuş, Cumhuriyet döneminin önemli aydınlarından biridir Cevad Memduh Altar.

Altar, çocukluk dönemine denk gelen Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarıyla başlayan uzun ve üretken yaşamı boyunca, Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet’in kuruluşu, kültür devrimleri, İkinci Dünya Savaşı, soğuk savaş dönemi ve sonrasına tanıklık etmiştir.

Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, yerli ve yabancı birçok devlet adamı ve kültür insanı ile tanışma ve çalışma fırsatı yakalamıştır. Yazar, çevirmen ve eğitmen olarak da akademik çalışmalarını yaşamının sonuna dek, ara vermeden sürdürmüştür.”

İngiliz Başbakanı Lloyd George’un Atatürk hakkında tarihe geçen bir sözü vardı. Bunu ne zaman söylediğini hep merak etmişimdir. Kimi kaynaklarda Çanakkale savaşından sonra söylediğine rastlamıştım. Ama Altar’ın anılarında bu sözü, verilen bir soru üzerine İngiliz Parlamentosunda söylediğini öğrendim. Sizinle de paylaşmak istiyorum. (Kitabın 129. sayfasındaki dipnottan da yararlanarak.)

“Büyük yenilginin, İngiliz Parlamentosunda yarattığı şaşkınlık nedeniyle muhalefetteki İşçi Partisi’nden Mac Donald Başbakan Lloyd George’a cevaplaması için şu soruyu soruyor: “Hükümete şunu sormak isterim. Hükümet, Anadolu’yu galip devletler arasında paylaşmak amacıyla hazineden binlerce sterlin tutarında para aldı. İstanbul ve Boğazlar Büyük Britanya’nın, İzmir Yunanlıların, Antalya İtalyanların, Adana ve yöresi de Fransızların olacaktı. Bu bölüşüm projesini Mustafa Kemal’in süngüleri altüst etti. Bu konuyu hükümetin açılamasını istiyorum.”

Lloyd George kürsüye gelerek uzun uzun açılamada bulunur. Konuşmasının sonunda; “…arkadaşlar, insanlık tarihi birkaç yüzyılda ancak bir dâhi yetiştirebiliyor. Şu talihsizliğe bakın ki beklenen o dâhi bugün Türkiye’de doğmuştur, hem de bize karşı. Mustafa Kemal’in dehasına karşı elimizden ne gelebilirdi?”

Cumhuriyet döneminin başında gerçekleştirilen ve bin bir güçlükle başarılan, ülkemizin çağdaş sanat mücadelesini zevkle okudum. Sizlerin de okumasını dilerim.