Bu tabiri çok fazla duymadığınız, hatta belki de ilk kez duyduğunuz için şaşırmış olabilirsiniz, lakin Kurtuluş savaşı sadece işgalci yabancı güçlere karşı değil işgalciler ile işbirliği içinde olan ve işgalciler tarafından desteklenen saltanat ve hilafet yanlısı silahlı güçlere karşı da yürütülmüş ve kazanılmıştır.

İşgalci güçlere karşı kazanılan zaferin gölgesinde kalan, Türk iç savaşı ya da Türk Osmanlı savaşı bu yüzden pek bilinmez, pek fark edilmez ve üzerinde çok fazla da konuşulmaz, geçiştirilir.

Aslında Cumhuriyetimizin yüzüncü yaşını kutladığımız ve ikinci yüzyılına adım attığımız bu günlerde ben de bu konuyu gündeme getirmeyi istemezdim ve lakin Cumhurbaşkanının sembolik bir anlamı olan Vahdettin köşkünden donanmayı selamlaması bazı zevatın ise Cumhuriyeti Osmanlı’nın devamı olarak takdim etmeye kalkması beni bu makaleyi yazmaya zorladı.

Evet, sonuç olarak biz bu Cumhuriyeti bir iç savaşı da kazanıp Osmanlı ordusunu yenerek Türk Milletinin egemenlik hak ve özgürlüklerini Osmanlı Hanedanından söke söke alarak kurduk!

Gelelim Osmanlı Türk ordusu arasındaki savaşa, Türk iç savaşını aslında iki temel kategoride incelememiz gerekir bunlar:

1- Resmi Osmanlı güçleri ile Türk Ordusu arasında vuku bulan savaşlar.

2- İstanbul hükûmeti ile işgalcilerin azmettirdiği ve desteklediği silahlı güçler ile Türk Ordusu arasında vuku bulan savaşlar.

1- Resmi Osmanlı güçleri ile Türk Ordusu arasında vuku bulan savaşlar.

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin Sivas Kongresi'nde kurulduktan sonra hızla güçlenmesi ve yeni bir siyasal ve askeri güç odağı olarak ortaya çıkması İngiltere ve İstanbul hükûmetini kaygılandırıyordu. 1919 yılında Anzavur isyanı çıkarıldı. İstanbul Hükûmeti eski bir jandarma subayı olan Anzavur Ahmed’i de Kuzey Ege ve Marmara bölgelerindeki direnişi kırmakla görevlendirdi. Boğazları koruyacak tampon bölgeler oluşturmak için din, mezhep ve etnik ayrılıklar kullanılmaya çalışıldı.

El altından desteklenen yerel ayaklanmaların sonuç getirmeyeceği ve Kuvâ-yi Milliye'yi bastıramayacağı anlaşılınca, düzenli bir askeri gücün oluşturulmasına girişildi.

Sadrazam Damat Ferit hükûmeti kurduktan 2 gün sonra 7 Nisan 1920 tarihinde Britanya Yüksek Komiseri Amiral John de Robbeck ile Kuvâ-yi Milliye güçlerine karşı alınacak tedbirleri görüştü.

Sağlanan mutabakat üzerine İngiltere, İstanbul hükûmetine 7 Nisan 1920 tarihinde Kuvâ-yi Milliye güçlerine yani Türk Ordusuna karşı savaşmak, İzmit ve çevresini millicilerden temizlemek ile görevlendirilecek Osmanlı Hilafet Ordusu'nun kurulması için izin verdi.

İstanbul hükûmeti bu süreçte hukuki olarak elini güçlendirebilmek için 11 Nisan 1920 tarihinde Kuvâ-yi Milliyecilerin eşkıya olduğu ve öldürülmelerinin sevap ve vatani bir yükümlülük olduğuna dair Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi'nin bir fetva çıkarmasını sağladı.

Osmanlı Hilafet Ordusu 18 Nisan 1920 tarihinde yayınlanan bir kararname ile resmen kuruldu. Türk Ordusuna karşı kurulan bu ordu Kuvâ-i İnzibâtiyye ya da Hilafet Ordusu olarak bilinir, Kurtuluş Savaşı'nda iç savaşın tarafı olan, İstanbul Hükûmeti'nin Kuvâ-yi Milliye'ye karşı kurduğu silahlı çatışmaya giren ve Türk iç savaşının tarafı olan resmi bir ordudur.

Bahse konu kararname, Kuva-yi İnzibatiye'nin görevinin ve amacının Düzce, Hendek, Adapazarı dolaylarında Kuvâ-yi Milliye'ye karşı ayaklanmış olanları desteklemek, bu bölgeleri İstanbul Hükûmeti'nin etkisi altına alarak Kuvâ-yi Milliye güçlerini etkisizleştirmek olduğunu açıkça ortaya koyuyordu. Kuva-yi İnzibatiye, üç piyade alayı ve bir topçu taburundan oluşan 4.000 kişilik bir tümendi.

Osmanlı Hilafet Ordusunun silah ve cephanesini ise elbette İngilizler sağladılar. Britanya Yüksek Komiseri Amiral John de Robbeck Damat Ferit'e Birleşik Krallık'ın aktif bir iş birliği yapamayacağını ama silah ve mühimmat konusunda destek olacağını bildirdi. Birleşik Krallık Hilafet Ordusu'nun erlerine 30, teğmenlerine 60 ve alay komutanlarına 150 lira maaş bağladı. Lojistik ihtiyaçlarını silah, araç ve gereçlerini de temin etti. Hilafet Ordusuna komutan olarak Süleyman Şefik Paşa atandı.

Hilafet Ordusu birlikleri Nisan ve Mayıs aylarında İzmit bölgesinde yığınaklanmalarını bitirdiler. İngiliz birlikleri de Hilafet Ordusunun arkasında mevzi aldı. İzmit körfezine demirleyen İngiliz savaş gemileri ise mevzileri top ateşi ile destekleyebilecek şekilde konuşlandılar.

Nisan 1920 sonunda karargâhıyla birlikte İzmit'e gelen Süleyman Şefik Paşa, İstanbul Hükûmeti'yle beraber hareket eden ve Adapazarı-Düzce yöresinin önde gelen Abhaza beylerinden Ahmet Anzavur'la anlaşmazlığa düştü ve görevinden istifa ederek İstanbul’a döndü.

Yerine kendisine mirimiranlık (sivil paşalık) verilen Ahmet Anzavur Osmanlı Hilafet Ordusunun komutanlığına getirildi.

Osmanlı Hilafet Ordusu, Türk Ordusuna karşı ilk harekâtını Ahmet Anzavur komutasında Adapazarı'na düzenledi. 10 Mayıs 1920'de kenti işgal eden Anzavur kuvvetleri iki gün sonra da Kandıra'ya girdi. Amaç Geyve Boğazı'nı aşarak Eskişehir yolunu açmaktı. 15 ve 17 Mayıs'ta Geyve'ye üst üste iki saldırı düzenleyen Anzavur, Ali Fuat Paşa'nın Ankaradan gönderdiği 20. Kolordu birlikleri ile takviye edilen Çerkez Ethem komutasındaki Kuva-yi Seyyare karşısında ağır bir yenilgiye uğradı ve Adapazarı'na çekilmek zorunda kaldı.

20. Kolordu birlikleri 23 Mayıs'ta bir karşı saldırı düzenleyerek Adapazarı ve Sapanca'yı Kuva-yi İnzibatiye'nin elinden aldı. 14 Haziran'da yeni bir saldırı düzenleyen Osmanlı Hilafet Ordusu yine yenilgiye uğradı.

Bunun üzerine İstanbul Hükûmeti Osmanlı Hilafet Ordusunun başarısızlığını kabul ederek İstanbul'a çekilmesini kararlaştırdı.

Böylelikle Türk iç savaşının resmi Osmanlı kuvvetleri ile olan savaşını Kuvâ-yi Milliye güçleri kazanmış oldu.

2- İstanbul hükümeti ve işgalcilerin azmettirdiği ve desteklediği silahlı güçler ile Türk Ordusu arasında vuku bulan savaşlar:

Türk iç savaşı elbette bu kadarla kalmadı, hem işgalcilerin ve hem de İstanbul Hükûmetinin azmettirmesi ve desteği ile Anadolu’nun dört bir yanında iç savaşın birçok cephesinde, birçok çatışma yaşandı.

Kurtuluş Savaşı sırasında yaşanan iç savaşın kronolojik sıralaması aşağıdaki gibidir:

1.Ali Batı Olayı (11 Mayıs 1919 – 18 Ağustos 1919)

2.Ali Galip olayı (20 Ağustos 1919 – 15 Eylül 1919)

3.Birinci Bozkır Ayaklanması (29 Eylül 1919 – 4 Ekim 1919)

4.İkinci Bozkır Ayaklanması (20 Ekim 1919 – 4 Kasım 1919)

5.Birinci Ahmet Anzavur ayaklanması (25 Ekim 1919 – 30 Kasım 1919)

6.Birinci Düzce Ayaklanması (13 Nisan 1920 – 31 Mayıs 1920)

7.İkinci Düzce Ayaklanması (19 Temmuz 1920 – 23 Eylül 1920)

8.Şeyh Eşref Ayaklanması (Hart Olayı) (26 Ekim 1919 – 24 Aralık 1919)

9.Kızılkuyu Olayı (28 Ekim 1919 - 29 Ekim 1919)

10.Apa Çarpışması (28 Ekim 1919)

11.Dinek Çarpışması (1 Kasım 1919)

12.Demirkapı Çarpışması (15 Kasım 1919)

13.İkinci Ahmet Anzavur Ayaklanması (16 Şubat 1920 – 19 Nisan 1920)

14.Üçüncü Ahmet Anzavur Ayaklanması (10 Mayıs 1920 – 22 Mayıs 1920)

15.Birinci Yozgat Ayaklanması/Birinci Çapanoğlu Ayaklanması (15 Mayıs 1920 – 27 Ağustos 1920)

16.İkinci Yozgat Ayaklanması ya da ikinci Çapanoğlu Ayaklanması (5 Eylül 1920 – 30 Aralık 1920)

17.Zile Ayaklanması (25 Mayıs 1920 – 21 Haziran 1920)

18.Aynacıoğulları Ayaklanması (1918 - 21 Kasım 1923)

19.Milli Aşireti Ayaklanması (1 Haziran 1920 – 8 Eylül 1920)

20.Cemil Çeto Olayı (20 Mayıs 1920 – 7 Haziran 1920)

21.İnegöl Olayı (20 Temmuz 1920 – 20 Ağustos 1920)

22.Çopur Musa Ayaklanması (Afyon'da) (21 Haziran 1920)

23.Kula Olayı (27 Haziran 1920 – 28 Haziran 1920)

24.Konya Delibaş Ayaklanması (2 Ekim 1920 – 22 Kasım 1920)

25.Demirci Mehmet Efe Ayaklanması (1 Aralık 1920 – 30 Aralık 1920)

26.Çerkez Ethem Ayaklanması (27 Aralık 1920 – 23 Ocak 1921)

27.Koçgiri/Koçkiri İsyanı (6 Mart 1921 – 17 Haziran 1921)

28.İntikam Alayı Ayaklanması (Temmuz 1920)

29.Pontus Ayaklanması (Aralık 1920 - 6 Şubat 1923)

Türk Ordusu girdiği bu savaşların hepsinden de zafer ile çıkmış, saltanat ve hilafet taraftarı olan askeri güçleri yenmiş ve Türk iç savaşını kazanmıştır.

Demedi demeyin Cumhuriyetimiz kolay kurulmadı, Kurtuluş savaşı kolay kazanılmadı, Milli Egemenlik kolay tesis edilmedi, işgal kuvvetleri yenilip Anadolu’yu terk etmiş olsa dahi maalesef işgalciler ile işbirliği yapmış olan, iç savaşın mağlubu hilafet ve saltanat yandaşları hali hazırda bu topraklarda pusuda beklemektedirler.