İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi “Herkesin zulüm altında başka ülkelere sığınma ve sığınma olanaklarından yararlanma hakkı vardır.” demektedir.

Mülteci meselesi en temelde bir insan hak ve özgürlükleri meselesidir!

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi “Herkesin zulüm altında başka ülkelere sığınma ve sığınma olanaklarından yararlanma hakkı vardır.” demektedir.

Doğru, buraya kadar zaten denecek bir şey yok, fakat hak ve özgürlüklerin insanlar tarafından istismarı da çok ama çok sık gözlemlenen bir gerçekliktir.

Bu çerçevede yaşadığı ülkede herhangi bir zulüm görmediği halde başka bir ülkenin refah seviyesinden herhangi bir bedel ödemeden, herhangi bir sorumluluk taşımadan yararlanabilmek için o ülkeye göç etmek isteyen kitleler çağımızda çok ciddi bir sorun haline gelmiş bulunmaktadır.

Örneğin ülkemize mülteci olarak gelen pek çok kişi bayram gibi zamanlarda ülkelerine gidip sonra Türkiye’ye dönebiliyor. Bu durum onlar için bir tehdit ve zulüm görme olasılığı olmadığının, Türkiye’de kalma tercihinin sırf Türkiye’de göreceli olarak daha yüksek olan refahtan pay alma isteği olduğunun en önemli ispatı değil midir?

Diğer yandan mültecilerin bir ülkede bulunması belirli koşulara tabi olmalıdır! Mültecilerin kent, köy demeden istedikleri her yere dağılması, istedikleri her işte çalışması nerede görülmüş, nerde işitilmiş bir olgudur. Mülteciler ilke olarak devlet tarafından tahsis edilen mülteci kamplarında barınır ve yaşar, canları çektiği gibi ülkeye dağılamazlar. Mültecileri kabul eden devlet ise bu kamplarda onların barınma ve iaşesini temin etmekten sorumludur.

Mültecileri kontrolsüz bir şekilde kente köye yayarsanız ne olur?

Öncelikle sosyal dengeler bozulur, sonra asayiş zarar görür. Öncelikle birçok başka ülkede de görüldüğü gibi mülteciler o ülke vatandaşlarından daha düşük ücretlere çalışmaya razı olarak iş gücü piyasasını bozarlar.

İş gücü piyasasının bozulması çoğu zaman ucuz iş gücüne kavuşan patronları mutlu etse dahi ekmeğini kaybeden emekçiler açısından çalışma barışını dinamitler. Bunun asayişi bozması ise bir an meselesi haline gelir.

Birçok durumda mülteciler ile ülke vatandaşları arasında etnik ve dini farklar vardır, bu sık sık bir kültür çatışmasını ortaya çıkarır. Çok ciddi bir uyum çalışması yapılmadan mültecilerin ülke geneline yayılmasına izin vermek iki kitle arasında teması kontrolsüz bir şekilde arttırır ve çok ciddi bir çatışma ortamı doğurur.

Ortaya çıkan çatışma ortamı özellikle mültecilerde gettolaşma çabalarına yol açar ve bu da yerli vatandaşlar üzerinde işgal ediliyoruz hissi uyanmasına neden olur ki bu da çatışmayı şiddetlendiren bir unsur olur.

Diğer yandan iki halk arasındaki hukuk anlayışı ve siyasi kültür farkı genellikle çok fazladır. Özellikle de yoğun baskı altında yaşamaya alışmış ülkelerden kaçan insanların özgürlükleri hazmetmesi ve başka bireylerin özgürlüklerine saygı duyması öyle kolay olmaz.

Ayrıca Türkiye’de mültecilik ve göç politikaları çerçevesinde değerlendirilmesi gereken çok önemli bir sorun daha vardır. Kontrolsüz sınır politikaları yüzünden canı çeken herkes Türkiye’ye gelip kayıt dışı, kaçak olarak çalışmakta ve kazandığı parayı dövize çevirerek kendi ülkesine göndermekte ya da götürmektedir. Bunun sonucunda milyarlarca dolar döviz buharlaşmakta, ülke dışına çıkmaktadır. Zaten çok ciddi bir döviz krizi yaşadığımız bu günlerde bu durum döviz dengelerini daha da bozmaktadır.

İktidarın kayıt dışı, kaçak yabancı iş gücüne izin veriyor olması mültecilik ile de ilgili bir konu da değildir. Olsa olsa sermaye sınıfının ucuz iş gücü bulma talebine bir yanıt olarak kabul edilebilir.

Tarımdan sanayiye, inşaattan hizmetler sektörüne kadar birçok alanda istihdam edilen bu kayıt dışı, kaçak yabancı iş gücü yüzünden hem ücretler genel seviyesi aşağıya çekilmekte ve hem de işverenler arasında serbest rekabet ortamı bozulmaktadır. Serbest rekabet ortamı bozulmaktadır, çünkü bu yasa dışı bir istihdamdır ve cezası da ancak denetlenmeyeceğinden emin olan işverenlerin cesaret edebileceği kadar ağırdır. Bu durum sadece iktidara yakın işverenlere yaramakta ve onlara bir rekabet avantajı sağlamaktadır.

Bu sorun kısa zamanda çözülemezse demedi demeyin Türkiye çok ciddi çatışmalara sahne olacaktır.