M. UMUT KARAKÜLAH

Ülkemizdeki sivil toplum kuruluşlarının kutup yıldızı haline gelen Türk Sanayici ve İşadamları Vakfı’nın (TÜSİAV) Yönetim Kurulu Başkanı Veli Sarıtoprak, her hafta önemli konu ve konuklarını ağırlamayı sürdürüyor.

VELİ Başkan’ın bu haftaki misafiri; merhum MHP Lideri Alparslan Türkeş’in “kara kutusu”, “sağ kolu” olarak bilinen, Değişim ve Yükseliş Derneği’nin Başkanı Rıza Müftüoğlu oldu.

Müftüoğlu sorularımızı içtenlikle yanıtladı:

- Veli Sarıtoprak: Siz eski bir politikacısınız. Kamuoyunda özellikle basında Alparslan Türkeş’in “kara kutusu”, “sağ kolu” olarak tanımlanıyorsunuz. Şimdi neden siyasete katılmak yerine bir dernek kurdunuz?

- Rıza Müftüoğlu: Siyaset sadece milletvekili olmak, iktidar olmak için yapılmamalı. Birlik beraberliği en üst seviyede sağlamak için de yapılmalıdır. Adaletli bir yönetimi tesis etmek için de yapılmalıdır. Biz Değişim ve Yükseliş Derneği olarak adaletli bir yönetime ve birlik beraberliğe ters ilkeler taşıyan bugünkü siyasi sisteme; bugünkü demokrasi anlayışına karşıyız ve bunun içindir ki yeni siyasi bir sistem öneriyoruz.

Çankaya'da kaderine terk edilmiş bir park
Çankaya'da kaderine terk edilmiş bir park
İçeriği Görüntüle

Değişim ve Yükseliş Derneği partiler üstü bir anlayışına sahiptir. Hiçbir siyasi partinin yanında ve yine hiçbir siyasi partinin karşısında değildir. Bugünkü siyasi yapının bir parçası değildir.

- Veli Sarıtoprak: O zaman derneğinizde bir siyasi partiye mensup kişi yok mudur?

- Rıza Müftüoğlu: Tam aksine hemen hemen her siyasi partiden üyelerimiz ve yöneticilerimiz vardır. Bu arkadaşlarımız da mensubu olduğu siyasi partilere derneğimizin amaçlarını anlatıyorlar. Fakat belirttiğiniz gibi sanırım bizi en iyi anlayacak olanlar takım tutar gibi siyasi parti tutmaya karşı olanlarla hiçbir siyasi partiye mensup olmayanlar olacaktır.

- Veli Sarıtoprak: Derneğinizin amaçlarını özetler misiniz?

- Rıza Müftüoğlu: Tam Derneğimiz adaletli bir yönetimin tesisi ve hızla kalkınıp gelişmiş ülkelerin önüne geçebilmek için;

1- Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin uzman bir meclis olmasını teklif etmektedir.

Ülkemiz altı sosyal dilime bölünebilir. İşçi, memur, esnaf, köylü, işveren ve serbest meslek mensupları. Bu her sosyal dilimin içinde birden çok meslek kuruluşları mevcuttur. İşte her mesleğin mecliste temsilcisi olmalıdır.

Toplumları ayakta tutan, toplumları yücelten meslek sahipleridir. Ülkemizdeki her temel sorun da aslında o sorunları meydana getiren, gören, yaşayan meslek sahiplerince çözülebilir.

Mesleklere dayalı uzman bir meclis oluşunca meclisten gerekli kanunların çıkması mutabakatla gerçekleşir. Bugün kanunları meclis değil bürokratlar hazırlamaktadır. Muhalefet partilerinin zaten hiçbir kanun teklifi nasıl olursa olsun asla ve asla iktidar tarafından dikkate alınmaz. Bununla birlikte iktidar milletvekilleri de izinsiz hiçbir kanun teklifini veremez. TBMM’nin bir adı da Yasama Meclisi’dir. Ama çıkarlan yasalar genelde bürokratların hazırladıkları metinlerdir.

Bir örnek olay verelim. Türkiye deprem bölgesidir. Her deprem olduğunda TBMM’de komisyonlar kurulur. Bu komisyonlarda bir tan Jeoloji Mühendisi ya görürsünüz ya da göremezsiniz. Halbuki her sorun erbabına bırakılmalıdır.

Mesleklere dayalı uzman bir meclis bütün sorunları kendi içinde çözer. Devlete yön verir. Topluma yön verir. Bilinmelidir ki TBMM bu milletin en üst kurumudur.

2- Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girene kadar siyasi partilerin yarışmaları ve milletten oy istemeleri çok doğal ve gereklidir. Milleti temsil edecek olan TBMM, elbette ki halkın oylarıyla oluşmalıdır. Ancak meclise girdikten sonra milletvekillerinin hepsi yönetimde ve denetimde birlikte olmalıdır. Bu nasıl olacaktır?

Cumhurbaşkanını halk seçmelidir, ancak seçilen cumhurbaşkanı mensup olduğu siyasi partiden hemen istifa etmelidir. Yani seçilen Cumhurbaşkanı bağımsız olmalıdır. Bağımsız Cumhurbaşkanı ülkeyi idare edecek kabinesini seçerken TBMM’de bulunan siyasi partilerden milletvekili sayıları oranında bakan belirleyerek hareket etmelidir. Yani milli koalisyonla ülke idare edilmelidir.

Şimdi siz bu parite oy veriyorsunuz? Neden oy veriyorsunuz? İktidara gelsin, ülkeyi idare etsin diye. Çünkü bu siyasi partiyi beğeniyorsunuz. Ama bir bakıyorsunuz sizin seçtikleriniz muhalefette, yani ülke yönetiminde değil. Bu durum doğru bir durum değildir. Bir ülke hızla kalkınmak istiyor ve gelişmiş ülkeleri yakalamayı hedefliyorsa mevcut olan bütün yetişmiş beyinlerden, tecrübelerden yararlanmak zorundadır. Ancak bugünkü siyasi sistemin elimize verdiği partizanlık, aşırı particilik ülkemizin yetişmiş beyinlerinden sadece yüzde kırkını faydalandırmaktadır.

Yönetimde liyakat, yönetimde istişare ancak “Birlikte Yönetim Birlikte Denetim” ile mümkün olabilir. Bugünkü siyasi sistemde hiçbir iktidar liyakati öne alamamaktadır. Particilik buna izin vermemektedir.

3- Bugün büyük firmaların yanı sıra ortak ölçekli firmalarda bile “İnsan Kaynakları” bölümü mevcut. İnsan Kaynakları bölümleri şirketlerinin amaçlarına uygun eleman istihdamını gerçekleştirmek için incelemeler, araştırmalar, mülakatlar yapmaktadırlar.

Ama biz Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girecek olanları, belediye başkanı olacakları, siyasi parti kurucuları olacak olanları hiçbir incelemeye ve araştırmaya tabi tutmuyoruz. Adamın 10 tane ağır cezada mahkemesi olsa bile dava sonuçlanmadığı gerekçesiyle “Sabıkasızlık belgesi” aldığından onu siyaset sahnesine çıkarabiliyoruz. Kanunlarımız böyle.

Biz onun için diyoruz ki kanunlarda belirtilen belli suçlardan hüküm giyenlerle birlikte bölücüler ve rejim düşmanları da siyaset sahnesine çıkarılmamaları gerekir. Bunun için yüksek Seçim Kurulu’nda ayrı bir birim veya kurum kurulmalı ve bu kurum gerekli incelemeleri, araştırmaları yapmalıdır. Her önüne gelen cumhurbaşkanı, milletvekili, belediye başkan adayı, siyasi parti kurucusu olamamalıdır.

- Veli Sarıtoprak: Son olarak belirtmek istediğiniz bir konu var mı?

- Rıza Müftüoğlu: Biz şu sıralar hem milli koalisyonun öncüsü olabileceği hem de bölücülere çok fazla taviz verilmemesi açısından AKP- CHP koalisyonunu gündeme getiriyoruz. Şimdi AKP- CHP koalisyonunun tam sırasıdır. Bu gerilim artık sona ermelidir. Milletimizi daha fazla kamplara ayırmaya gerek yoktur.

Editör: Uğurcan Bayrakdar