Depremde Annesini, babasını kaybeden Güneş’in halasının da desteğiyle hayata tutunma mücadelesi ve Tarık, Onur, Elif, Ayşen,...

Depremde Annesini, babasını kaybeden Güneş’in halasının da desteğiyle hayata tutunma mücadelesi ve Tarık, Onur, Elif, Ayşen, Yazgı, Selim ve Şeyma’nın çevresinde olup biten kıskançlıklar, hırslar, ilişkiler, çelişkiler…

Mağaza çalışanlarının bir taraftan kişisel hırsları, kendilerine ekonomik olarak katkı sağlama çabası diğer taraftan mağaza sahibinin/sermayedarın daha çok kazanma hırsıyla çalışanlarını ve altındaki müdür, müdür yardımcılarını adeta meta/robot gibi görerek sömürme içgüdüsü.

Tekül Arı; bir taraftan edebiyat dünyasına yeni bir eser katmaya çalışırken bir taraftan da Güvenpark’taki patlamadan, 15 Temmuz’a yaşanan bazı olayları hafızamızda tazeleyerek okuyucusuna aktarıyor. Sadece bunlar mı elbette Ulus bölgesinde gezinirken, Kültür Müdürlüğünden, Eski Meclise, Suluhan’dan, PTT Müzesine pek çok yeri de hafızalarımız kazıyor.

Güneş; kendini yalnız hissetmesinin de etkisiyle, insanlara daha pozitif yaklaşıyor ama gerek kişilerin kazanma hırsı gerekse bilinçli olmamalarından kaynaklı Güneş’in düşüncesini boşa çıkarıyorlar. Elli, yüz lira gibi bir pirim için olmadık davranışlar sergiliyorlar. Tekgül Arı, bunun nedeninin sınıf bilinci olmayan, sendikasız çalışma koşullarının dayatıldığı emekçilerin ne denli sömürüye ve çatışmaya açık olduğunu gözlere sokmadan okuyucusuna anlatıyor.

Güneş’in yalnızlığını Halası ve Tarık paylaşmaya çalışsa da zaman zaman öylesine yalnız hissediyor ki kendisini, bir taraftan Akköprü’deki Selçuklu döneminde yapılan köprü ile söyleşirken bir taraftan da kendi içsesini ile acılarını suya söylüyor.

Arı, bir taraftan mağaza çalışanlarının çalışma koşullarını müşteri/çalışan ilişkisini ortaya koyarken diğer taraftan da hem çalışanlara eğitici/öğretici bilgiler veriyor hem de müşteri konumundaki insanlara alışveriş konusunda tüyolar veriyor.

Şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim. Tekgül Arı, akıcı Türkçesi ve birikimiyle herkesin rahatlıkla okuyabileceği, lafı dolandırmadan ama imgelerle, betimlemelerle ve metaforlarla harika bir roman ortaya koymuş. Ayrıca, mağaza çalışanları üzerinden, tüm insanlara yaşadığımız dünyadaki acı/tatlı olayları, kadına, işçiye, hayvanlara ve doğaya hatta aşka dair insanların bakış açılarını gözler önüne sererek hayat dersi vermiş.

Edebi olarak baktığımızda ise; Olayları ve insanları yine mağaza çalışanları üzerinden öylesine güzel anlatmış ki; yeri geliyor müdüre küfrediyorsunuz, yeri geliyor bu kadar da olmaz diyorsunuz. Bazen kendinizi alışveriş mağazasının içinde hissediyor, giysilere uzanıyor, etiketlere bakıyor, deneme odalarına girip çıkıyor, satış danışmanları, mağaza müdürü ile yüz yüze geliyorsunuz.

Arı, OFF GÜNÜ’nde de her zaman olduğu gibi ezilenlerin, sömürülenlerin sorunlarına ışık tutuyor. Sadece roman olarak AVM çalışanlarının sorunlarına değil, aynı zamanda hayat içinde hayatlara, kendi tanıklığıyla tercüman olmuş.

AVM çalışanlarının yaşamını yazmaya karar verdiğinde, kısa süreliğine de olsa bir mağazada çalışması; her yazısında, romanında olduğu gibi gerçeklere tanıklık edip kalemini, edebi birikimini ve hayal gücünü kullanarak kitabına aktarma çabasıdır. Bu çaba aynı zamanda; yazarlığına ve okuyanlarına olan saygının da göstergesidir.

Arı’nın daha önceki kitapları gibi, OFF GÜNÜ’nü de bir çırpıda okudum. Gerek roman kahramanları/mağaza çalışanlarının hikayelerini, gerekse mağaza müdürü Güneş’in hikayesini okuduğumuzda; AVM’lere girdiğimizde, dikkatimizin öncelikle çalışanlara odaklanacağını, yani OFF GÜNÜ’nün farkındalık yaratacağını rahatlıkla söyleyebilirim.

Son olarak: OFF GÜNÜ için ne söylesem ne yazsam anlatamam. OKUMAK GEREK…

Özgeçmişi;

Ankara doğumlu ve Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olan Tekgül Arı, bir dönem Firma Analisti olarak çalıştı. Finansal Muhasebe konusunda eğitmenlik yaptı. 2020 yılında Anadolu Üniversitesi AÖF Felsefe lisansını tamamladı.

2003 yılından itibaren öykü yazımına ağırlık veren yazarın: öyküleri, kitap inceleme, söyleşi ve araştırma yazıları birçok edebiyat ve sanat dergisinin yanı sıra çeşitli gazetelerde yayınlanmaktadır. “Balkan Writers in Action” kitabında bir öyküsünün İngilizce çevrisi yer aldı. 2007 yılında Arta ve 2013 yılında Matriks edebiyat dergisinde öyküleri Almanca yayınlandı. Dünyanın Öyküsü Dergisi’nde bir yıl, Yeni Adana Gazetesi’nde üç yıl “Düşler Düşünceler” köşesinde yazdı.

2007 yılında Maden Mühendisleri Odası ilk Madenci Öyküleri yarışmasını düzenlenmesine önayak oldu ve Madenci Edebiyatı’na üç kitap kazandırdı. Bir dönem yönetiminde de yer aldığı Edebiyatçılar Derneği’nde ve diğer kurumlarda; gençlere yönelik yazın atölyelerinde “Metin Yorgunluğu” ve “Öykü Yazıyoruz” konusundaki çalışmalarını gönüllü olarak katılımcılara aktardı. Hastaları toplumla, toplumu hastalarla barıştırmak için AŞDER’de şizofrenlerle yazın atölyesi çalışmalarını sekiz yıl yürüttü. Ayrıca Ankara ve İzmir’de iki onkoloji hastanesinde, kanser hastaları için başlattığı “Gülümsüyoruz” etkinliği kapsamında iki yıl öykü ve müzik etkinlikleri düzenledi. 2016 yılı Ekim ayında “Mazı Köyü Kadınları Tekgül Arı ile öykülerini yazıyor” etkinliğini gerçekleştirdi. Kadın çalışmalarına yönelik olarak “Zamansız Düşler Zamansız Kadınlar” Fanzini’ni hazırladı.

Eserleri:

Bedenim Tetikte- Öykü/Postiga Yayınları-2010

Aşk Susmadan Git- Roman/Notabene Yayınları 2015

Nişa Kaybolmaya Hazır Değilim- Roman/ Notabene Yayınları 2017

Yayına Hazırladığı Kitaplar:

Ankara Öyküleri Öykü/Minval Yayınevi-2014 (Tolga Aydoğan ile birlikte hazırladı)

Taşa Fısıldayan Öyküler Öykü/ Notabene Yayınları 2015

Çığlık – Öykü- 2007, Korkunun Tırnakları – Öykü, deneme, şiir- 2014, Yanık Rüzgârın Sesini Duydum – Öykü, deneme, şiir- 2016 (Üç kitap, Maden Mühendisleri Odası yayınlarından çıktı.)

Katıldığı Seçkiler:

Öyküden Çıktım Yola, Hazırlayan Remzi Karabulut, Aylak Adam Yayınları 2014

Yola Çıkan Öyküler Kars, Heyyamola Yayınları, 2015

Elma Şekeri- Kaynana Şekeri, Hazırlayan Nalan Çelik, Artshop yayınları 2019

Yakından Geçen Mülteci Öyküler, Hazırlayan Handan Gökçek, Yakın Kitapevi 2018