İnsan başta olmak üzere canlıların Dünya adı verilen gezegende varoluşlarından itibaren yaşanan acıları, şiddeti anlatmak için bu üç kelimeyi başlık olarak seçtim. Çok daha ekleme yapılabilir elbette.

            Gerçekten, Dünya, her gün bir yerinde patlayan silahlara ve bombalara aldırmadan dönmeyi, yaşamayı başarıyor da,  hayretler içindeyim, insan soyu neden çok ağır ve utanç duyulması gereken şiddet çeşitlerinden sevgi, şefkat, saygı ve dostluğa, gerçek insan olmaya dönemiyor.

            İnsan soyu, bana göre Evrendeki en vahşi canlı türü olmaktan neden kurtulamıyor, kurtulmuyor, halkların çoğunluğu suskun ve ilgisiz kalırken, neden sadece az sayıdaki kadın-erkek insan çaba gösteriyor.

            Her anı, korku, kan ve gözyaşı ile dolu olan Dünya’ya doğan ve batan Güneş, daha çok ısıtarak veya  Dünya ile ısı bağını bir süre askıya alarak, tek kelime ile soğutarak canlı veya cansız gibi gördüğümüz varlıklara yönelik şiddeti neden engellemiyor?

            Şiddet çeşitlerini mutlaka önlemeli veya önlenmeli.

            Kim önlemeli, kimler tarafından önlenmeli?

             Varlığını bilemediğimiz bir güç milyarlarca yılda şiddeti önlemedi veya önleyemedi ise bundan sonra da önlemez veya önleyemez. İnançlara, algılara ve görüşlere, içinde şiddet yoksa büyük saygı duyan bir insanım. Şiddetin cezasının öteki dünyada mutlaka karşılığının olacağına, bu karşılığın da cehennemde ödeneceğine inanmak kişiye göre değişir.

            Suçların, şiddetin hukuktaki karşılığı mutlaka yerin üstünde verilmelidir. İnsan soyu, insan türü mutlaka suç işlenmeyen, suçların en ağırı olan şiddetin yaşanmadığı bir dünyayı başarmalıdır.

            Şiddeti düşünen, planlayan, uygulayan ve sürdüren insan. Şiddeti insan önlemeli, şiddet, insanlar tarafından önlenmelidir.

            İnternet dünyasında gördükleri; insana, hayvana ve doğaya yönelik şiddet çeşitlerinden üzülen, utanan insanlar “Ben ne yapabilirim, benim gibi düşünen, üzülen ve utanan insanlarla nasıl buluşabilirim, birlikte neler yapabiliriz” diye düşünmeli, kıpırdamalıdır. Çözümü, sadece başkalarından, kamu kuruluşlarındaki insanlardan beklememeli, sorunların çözümünde ve şiddet sorunu olmayan bir sürecin içinde yer almalıdır.

            İnternet dünyasında çok kan, çok gözyaşı, çok sayıda şiddet fotoğrafı görmek çok kolay. Hatta, çok sayıda annenin, kadının çığlıklarını, ah’larını duymak da çok kolay. Ancak, gerçek insan yüreğinin bu görüntülere, çığlıklara dayanması hiç kolay değil, çok zor.

            Doğanın katledilişini gösteren fotoğraflardan birinde insan aklı ve insan yüreği şöyle diyor.

            “Kurban olduğum Allah’ın mucizesi resmen. Daha önce yanan yerlerde doğa kendisini çok kısa sürede tatil köyü olarak yeniliyor.”

            Deniz kıyısında veya iç kesimlerde yanan, yakılan ormanların, canlı canlı katledilen hayvanların, ağaçların, bitkilerin üzerine kurulan beton yapılar. Katliam, yeni bir katliam türü ve kirlilikle sürdürülüyor.

            Bir başka fotoğraf, NOW Televizyonundan. Sevgili Selçuk Tepeli akşam haberlerini sunuyor. Arkada, tarlaları işgal edilen, ağlayan, gözyaşı döken, korkan, şaşıran kadın, erkek köylüler, anneler, babalar.

            “Köylünün Tarlasına Bir Gece Ansızın Altın Madeni.”

            Bir fotoğraf daha, yine NOV Haberden. Fotoğrafta bir bölüme koyu kırmızı renk verilmiş. Bakınca, insanı içinden yakan, sanki alevler üreten bir fotoğrafın alt yazısı şöyle.

            “Dava Bitmeden Yaptıklarına Bakın. Gökçeyazı ve Sarıalan Arasındaki Bölgede Bulunan Yeşil Alan Maden Sahasına Döndü.”

            Cumhurbaşkanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, bu katliamları, işgalleri, ağır şiddet çeşitlerini uygun gören, onay veren, yargının durdurma kararlarına uymayan bilim insanları (!), bakanlar, genel müdürler, uzmanlar, taş ve beton yapıları üstlenenler,  şiddetsiz tepki gösteren o toprakların gerçek sahiplerini durdurmaya çalışan, iten kakan güvenlik görevlileri, gerçekten huzur içindeler mi? Orada yaşayacaklar, sahipleri, çalışanlar huzurlu olabilecekler mi, yanan, yakılan yeşillikleri ve canlıları anımsayabilecekler mi, vicdanları sızlayacak mı?

            Nasıl bir akıl, nasıl bir vicdan var, şiddet üreten insanlarda?

            Çok güçlü birer akıl, sevgi dolu birer yürek var, doğanın ve hayvanların katledilmesine, tarım arazilerinin ve orman alanlarının işgal edilmesine şiddetsiz tepkilerle karşı çıkan gerçek ve güzel insanlarda. Ancak işleri çok zor. Çünkü, hem şiddeti önlemek, hem de şiddet üretenleri “iyi”leştirmek gibi ağır görevleri var.

            Dünyayı cennet haline getirmeyi mutlaka başaracaksınız, korkmayın ey insan melekler.