Cumhur ittifakı ortaklarından HÜDA PAR Mersin milletvekili Faruk Dinç’in Kemalizmi “zehir” olarak tanımlaması ve “Biz bu zehri yutmayacağız.” Demesi gündeme bomba gibi düşmüş, çok konuşulmuş ve çok da büyük bir infial yaratmıştı...
Ben 21 Şubat 2025 tarihli Sonsöz gazetesinde bu zehir ithamına gerekli cevabı verdim, ***sayfa linki şöyle okumanızı hararetle tavsiye ederim : https://sonsoz.com.tr/makale/23811528/murat-ozbulbul/kemalizm-zehir-mi
Zehir ithamına gerekli cevabı verdim amma ve lakin Kemalizm konusunda bir çok kişinin kafası epeyce karışık, sanırım bunun en önemli sebebi bazılarının 12 Eylül darbesini yapan Kenan Evren ve onun uyguladığı baskıcı politikaları Kemalizm zannetmeleridir.
Oysa Kemalizm ideolojisinin kurucusu Mustafa Kemal ordudan önce meclisi kuran, koskoca bir Kurtuluş Savaşını anayasal düzen çerçevesinde ve meclis çatısı altında yürütüp, zaferi de bu şekilde kazanan bir önderdir.
Kenan Evren ise Mustafa Kemal’in savaş şartlarında kapatmadığı gazi meclisi kapatan, anayasal düzeni emperyalist güçlerin gomonizm ile mücadele hedefi doğrultusunda berhava eden gayrimeşru bir şekilde iktidara el koymuş bir darbecidir.
Herkes şunu çok iyi bilmelidir ki Anayasal düzeni ortadan kaldırıp Türkiye Büyük Millet Meclisini kapatan memleketi bir cunta yönetimine mahkum eden Evren ile Kemalizmin adı aynı cümlede bile anılamaz, Kenan Evren ve şurekasının bol bol yaptığı Atatürk vurgusu suçlarını örtbas edebilmek için kullandıkları bir kılıftır sadece!
Tam da bu yüzden Kenan Evren cuntasının yaptığı icraatlar ve uyguladığı politikaların günahı vebali de asla Kemalizme yazılamaz! Yani Kemalizm darbeci cuntacı bir diktatörlük rejimi dayatmaz hak ve özgürlükleri kısıtlamaz bu açıdan bir eleştiri getirilemez...
Peki, Kemalizm nedir?
Kemalizm en temelde Aydınlanma devriminin takipçisi, antiemperyalist ve halk egemenliğinin tesisini hedefleyen yapıda bir düşünce sistemi ve ideolojidir.
Kemalizmin bu ana felsefesi “Hakimiyet bila kaydı şart Milletindir” ilkesi ile özetlenebilir.
Kemalist ideolojinin öncelikli hedefi Milli Egemenlik ilkesi üzerine bina edilmiş tam bağımsız Türkiye Cumhuriyetini kurmak ve yaşatmaktır.
1921 Anayasasında yazılı “Hâkimiyet bilâ kaydü şart milletindir. İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir.” İfadesi bunun çok açık bir göstergesidir.
Kemalist düşünce sistemine göre kurulan Türkiye Cumhuriyeti ne emperyalizme boyun eğen ve ne de emperyalist hayaller güden bir devlettir.
Kemalist ideoloji ve fikriyat Milli egemenlik hak ve özgürlüklerini ortadan kaldıracak her türlü sultani, dini ya da feodal hükümranlığı ortadan kaldırmıştır. Bu yüzden Osmanlı sultanının egemenliğine son verilmiş, hilafet ve şeriat kaldırılmış, ağalık, şeyhlik, şıhlık gibi arkaik feodal yapılar etkisiz hale getirilmiştir. Kemalist ideoloji eşit ve özgür vatandaş ilkesini hayata geçirmeyi, kişiler ve sınıflar arası imtiyazları ortadan kaldırmayı hedeflemiştir.
Kemalizmin diğer bir önemli özelliği aydınlanmacı karakteridir, bu çerçevede toplumun karar alma mekanizmalarından geleneksel ve dini doğmalar ile hurafeler çıkarılmış, toplumsal kararların rasyonel aklın ve bilimsel yöntemin rehberliğinde alınması vazedilmiştir.
Kemalizmin ekonomik modeli de kendine özgüdür, hem vahşi kapitalizmin ve hem de komünizmin sakıncalı taraflarını ortadan kaldıran, faydalı taraflarını bir araya getiren karma ekonomi modeli geri kalmış bir ülkenin gelişmiş ülkeleri ve çağdaş üretim modelini yakalayabilmesi için bugüne kadar bulunmuş en doğru reçetedir. Bu çerçevede de Kemalizm çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmayı ve hatta bu seviyeyi aşmayı hedefler.
Kemalizmi eleştirenler çoğunlukla İslamcı taifedir bunlar genellikle hilafet ve şeriatın kaldırılmasını kullanarak, dini ibadetlerin yasaklandığını ve hatta camilerin ahır yapıldığını falan iddia eder ama iddialarını kanıtlamaktan hep aciz kalırlar. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ne bir cami kapatılmış, ne dinin öğrenilmesi ve ne de ibadet edilmesi yasaklanmıştır. Cumhuriyet döneminde yapılan dinin, dini kullanarak halkın istismarı ve din kaynaklı hükümranlık heveslerinin yasaklanmasıdır bu kadar açık ve net.
Kemalizme getirilen eleştirilerden biri de Türkçü karakterde olmasıdır. Kemalizmi ayrımcılık ve ırkçılık ile itham eden bu tip eleştiriler genellikle bölücü Kürtçü taife tarafından kullanılır ama son derecede yanlıştır.
Bu iddiayı ortaya atanlara öncelikle Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk kavramını nasıl tanımladığını hatırlatmak gerekir. Mustafa Kemal Atatürk’e göre Türk milleti 1924 anayasasında tanımlıdır. Bu tanımda ırk ve din reddedilir. Bu tanıma göre "Türkiye ahalisine, din ve ırk farkı gözetilmeksizin vatandaşlık itibarıyla Türk denilir" denmektedir.
Bakın bu topraklar bin küsur yıldır Türkiye olarak bilinir, Mustafa Kemal Atatürk kurduğu devlete Türk Cumhuriyeti değil Türkiye Cumhuriyeti demiş ve bu coğrafyada yaşayanları da vatandaşlık bağı itibariyle Türk olarak tanımlamıştır.
1930 yılında Afet İnan'ın adıyla basılan, Mustafa Kemal Atatürk'ün yazımında bizzat yer aldığı iki ciltlik yurttaşlık bilgisi kitabında Türk milletini "Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” şeklinde tanımlayan Atatürk'ün, "Ne mutlu Türk'üm diyene" sözü ile, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, mensup olduğu köken fark etmeksizin Türkiye coğrafyası üzerinde yaşamaktan ve ortak bir ideal uğruna verilen mücadeleyi kutlamaktan duydukları mutluluğu ifade ettiği vurgulanır. Yani ortada bir ayrımcılık ya da ırkçılık yoktur Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana da vatandaşları arasında din, dil, ırk ve cinsiyet ayrımcılığı da yapılmamıştır. Bu çerçevede etnik kökenler üzerinden Kemalizme saldırıp, ayrımcılık yapıldığını iddia etmek hiçbir şekilde doğru değildir.
Sonuç olarak Kemalizmi olduğundan farklı bir şey olarak tanımlamak ve bunun üzerinden saldırmak asla kabul edilemez bir haldir.