Geçtiğimiz günlerde Sakarya’nın Hendek ilçesi Yukarıçalıca mevkiinde Büyük Coşkunlar havai fişek fabrikasında 3 Temmuz 2020’de meydana gelen ve 7 kişin hayatını kaybettiği 120 kişinin yaralandığı patlamaya ilişkin açılan davanın ikinci duruşması Sakarya 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Geçtiğimiz günlerde Sakarya’nın Hendek ilçesi Yukarıçalıca mevkiinde Büyük Coşkunlar havai fişek fabrikasında 3 Temmuz 2020’de meydana gelen ve 7 kişin hayatını kaybettiği 120 kişinin yaralandığı patlamaya ilişkin açılan davanın ikinci duruşması Sakarya 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşmada söz alan sanık avukatlarından Mehmet Mangıroğlu, yaşanan kazayı ve ölümleri, “işin fıtratında var” diyerek, olağan bir durum haline getirmeye çalıştı. Mangıroğlu, “Maalesef işin fıtratında var. 30 yıldır bunu gördüm. Önceki kazalarda anlaşarak helalleştik, bu kazada da helalleşmek istedik, 250 bin lira değerinde ev vermek istedik ama akıllarını çelenler oldu. Müvekkilim Ali Rıza beyin iş yerinde fiilen bir çalışma durumu yoktur. Kendisinin bu olaylar nedeniyle sorumlu olmaması kanaatini taşıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de maden çöker, grizu patlar, onlarca işçi göçük altında kalır, karanlık sularda boğulur savunma hemen “Maalesef işin fıtratında var” der. Tren raydan çıkar, devrilir bebe belik param parça olur kimse sorumluluk üstlenmez yetkili merciler hemen “Maalesef işin fıtratında var” gerekçesine sarılır…
İş kazası olur, patron gerekli yatırımı yapmamış, alınması gereken tedbirleri almamış, verilmesi gereken eğitimleri vermemiş ama hemen ortada “Maalesef işin fıtratında var” lafları dolanmaya başlar, ölen öldüğü, yaralanan sakatlanan, yaralandığı ve sakatlandığı ile baş başa kalır.
Oysa fıtrat kelimesi Arapça “yarmak, ikiye ayırmak; yaratmak, icat etmek” mânalarına gelen fatr kökünden isim olup “yaratılış, belli yetenek ve yatkınlığa sahip oluş” anlamında kullanılır.
Bu manada değerlendirirsek esas olarak kazalar fıtrattan değil; iş görenin fıtrat eksikliğinden ve işin fıtratına uygun davranmamaktan kaynaklanmaktadır.
Bir işin uygun yetenek ve yatkınlıkta, gereğince bilgi beceri ile donatılmadan ve gerektiği gibi yapılmaması durumunda kazalar olur.
Sen madende gerekli tedbirleri almaz, gerekli araştırmaları yapmaz, lüzumu olan yatırımları gerçekleştirmez ise kaza olması değil, olmaması şaşırtıcıdır.
TCDD gerekli önlemleri almamış, yol kontrol ve bakımını ihmal etmiş, üstelik aşırı yağışlı havada menfezlerde sorun olabileceğini dahi öngörememiş ama orada hızlandırılmış tren seferleri yapmaya kalkmış; tren devrilmiş, insanlar ölmüş ve yaralanmış. Bu durumda yetkililer fıtrat gerekçesine nasıl, hangi yüzle sığınır?
Bir şirket Soma’da kömür madeni işletiyordu. Bu madende 13 Mayıs 2014’te çıkan yangın nedeniyle 301 madencinin ölümüyle sonuçlanan ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en çok can kaybı ile sonuçlanan iş ve madencilik kazası meydana gelmişti. Şirket gerekli önlemleri almamış, yer altına böyle bir olayda can kurtaracak yaşam odaları inşa etmemiş, tesisatı yangın çıkarmayacak bir özellikte kurmamış, yangın söndürmek için gerekli donanımı hazır etmemiş, lakin Savunma gene “Maalesef işin fıtratında var” anlayışı üzerine bina ediliyor.
İşçi yakınlarından Ayşe Gökçe’nin “Oğlum yüzme de bilmezdi, suyun içinde ne yaptı?” cümlesinin hafızalara kazındığı 28 Ekim 2014 tarihinde meydana gelen 18 işçinin hayatını kaybettiği Karaman Ermenek’teki maden kazası sonrasında Ermenek Cumhuriyet Başsavcılığı, tarafından düzenlenen ön rapora göre, kazanın, ”eski imalat bölgesine yıllar içerisinde birikmiş suların zaman içinde basınç eşik değerini aşarak, zayıflayan topuktan çalışma alanlarında aniden su baskınına neden olmasından kaynaklandığı” söylenmişti. Siz yer altında gerekli keşifleri yapmaz, bilime ve mühendisliğe uygun tedbirler almadan çalışırsanız meydana gelen böyle bir olay kaza mıdır, yoksa ihmal mi?
Bakın eğer bir fıtrattan bahsetmek gerekirse o da işin fıtratıdır, yani işin doğası. Herhangi biri işin doğasına uygun davranmaz, yani fıtrata aykırı hareket ederse orada işlerin karışacağı; kaza, bela, arıza meydana gelebileceği can ve mal kayıplarının ortaya çıkacağı nettir.
Bu tip olaylarda suçu belirsizleştirmek, suçluyu mazur göstermek için toplumumuzda yaygın bir şekilde inanılan “fıtrat” ile “kaza ve kader” gibi kavramları kullanmak rasyonel akla ve bilimsel yönteme aykırıdır.
Bir işi gereği gibi, işin doğasına uygun tedbirleri alarak yaparsanız hiçbir kaza meydana gelmez. Tüm kazalar iş süreçlerindeki önlenebilir ihmal ve yetersizlikler ile daha çok kâr elde edebilmek için gereksiz risklerin göze alınmasından kaynaklanır. Bu yüzden yargılama, hüküm kurma ve ceza kesme süreçlerinde “işin fıtratında var” gerekçesi asla ve kat’â dikkate alınmamalıdır…