Gelin bugün de gençlerimiz üzerinde tespitlerimizi sizinle paylaşalım. Bir ülkenin bekası, nitelikli iyi yetişmiş genç nüfusun çokluğuyla doğru orantılı olarak belirlenir. Her genç aklı ermeye başladığında kendine bir hedef belirler ve belirlediği bu hedefler doğrultusunda bir hayat çizgisi çizer kendine. Buna bir de aileler katkıda bulunurlar ve bu hedeflere ulaşmaları için gençler tüm varlıklarıyla katkıda bulunurlar.
Buraya kadarki tespitlerimiz olması gerekenler olarak değerlendirilebilir. Ülkemizde gençlerimiz ne belirlenen çizginin neresindeler, ne kadarını gerçekleştirebiliyorlar ?Ne yazık ki; bu soruya olumlu bir cevap vermemiz bugün için mümkün değil. Çünkü öncelikle gençlerimizin ileriye dönük hedeflerini hayallerini gerçekleştirmeleri için ne kadar olumsuz koşul varsa önlerine koyuyoruz.
Üniversite okuyan, belli bir meslekte eğitim alan gençlerimizin üçte biri işsiz-güçsüz, moda tabirle “ev genci” olarak hayatlarını sürdürüyorlar. Ülkemizde yüksek öğrenim gençliği çağın gerektirdiği eğitim koşullarından yararlanamıyorlar. Bu hemen hemen her meslek kolu için geçerli. Kadavra göremeden, eli neşter tutmadan tıp fakültelerimizden mezun edilen doktor adaylarımız var. Eğitim fakültelerini bitiren, öğretmenlik formasyon eğitimini tamamlamış yüzbinlerce öğretmenimiz kar kış demeden Milli Eğitim Bakanlığı’nın kapısını aşındırıyorlar.
Şimdi son yıllarda eğitimli, mesleğinde belli bir noktaya gelmiş gençlerimizi yabancı ülkelere kaptırıyoruz. 20-29 yaş aralığında ülkemizi terk ederek yabancı ülkelere giden gençlerimizin sayısı yıllar itibariyle büyük bir artış gösteriyor. Çok uzağa gitmeden sizlerle birkaç rakamı paylaşalım. 2019 yılında yurtdışına giden gençlerimizin sayısı 91 bin 748 imiş. Bu rakam 2020 yılında 117 bin 228’e, 2021 yılında 74 bin 761’e 2022 yılında 133 bin 679’a, 2023 yılında ise 196 bin 547’e ulaşmış. 2024 yılına ilişkin rakamlar henüz açıklanmadı ama görülüyor ki, 200 binin çok çok üstünde olacak.
Giden gençlerimizin içinde önceliği doktorlarımız ve diğer sağlık personelimiz alıyor. Onları çeşitli iş kollarındaki (inşaat-elektronik-elektrik-bilgisayar-ziraat gibi) mühendisler, mimarlar ve diğer teknik elemanlar alıyor. Şimdi sormak istiyoruz, bu kadar gencimizi gelişmiş ülkelere kaptırırken, bizler kimlerden hizmet alacağız. Elde kalanlarla belli bir noktaya kadar gidebiliriz. Sonrası ise meçhul.
Yapılan o koca koca şehir hastanelerinde görevlendirilecek uzman doktor bulamıyoruz. Yeni mezun gençlerimizle bir yere kadar gitmek mümkün ama sonrası yok. Yurt dışından özellikle Arap ve Afrika ülkelerinden ithal edilen doktorların mesleki bilgisine ne kadar güvenebiliriz. Yeterlilikleri nedir, mesleki bilgileri ne düzeydedir bilmek istiyoruz.
Şimdi diyeceksiniz ki, “az önce tıp fakültelerini bitiren gençlerimizin ne kadar eğitim aldıklarını yazmıştınız, şimdi de gelenleri eleştiriyorsunuz”. Evet aynen öyle, biz ülkemizdeki doktorların ve diğer meslek gruplarındaki gençlerimizin daha iyi eğitim almalarını isterken, hangi ulustan olduklarını bilmediğimiz doktorların eline bakar hale geldik.
Ülkemizin geleceğini kurtarmak, genç nüfusumuzu korumak ve onlara sahip çıkmakla doğru orantılıdır. Gençlerimizin hayallerini, beklentilerini kırmak ileride tamiri mümkün olmayacak felaketlerin doğmasına neden olacaktır. Bakın, nüfus artış oranlarımızdaki sürekli gerileme de bunun doğal bir sonucudur. Eli ekmek tutan gençlerimizi burada istihdam edemez, onların karnını doyuramazsak, yarın hepimizin evinde bir yabancı gelin görmemiz sizleri şaşırtmasın.
Özetle;
Gençlerimize sahip çıkmalıyız. Onların bu ülkenin geleceği olduğunu unutmamalıyız. Sadece yurtdışına giden, geleceklerini orada arayanlar için değil endişelerimiz. Ülkemizde de geleceklerini kurmak için çaba harcayan milyonlarca gencimiz var. Onlara çağın gerektirdiği eğitimi vermeli ve onlara sahip çıkmalıyız.
Tüm, siyasi partilerimize de birkaç satırla seslenmek istiyorum. Bu iş, falan partinin filan partinin işi olmaktan çıkarılmalı ve ülkemizin ortak bir politikası getirilmelidir. Programına, en basiti örnekle “yapay zeka”yı bile almayan, 150 yıllık köhnemiş zihniyetle mücadele etmek yerine, denenmiş ama bir sonuç alınamamış politikaları “reform” diye ısıtıp ısıtıp önümüze getirilmesinden yarar uman kafalar, Türkiye’yi, olsa olsa Afganistan, Pakistan ya da Afrika ülkeleri düzeyine getirirler.
Evet; son söz olarak, gençlerimiz çağdaş, gelişmiş, işi ve aşı olan bir ülkede aile kurup, aydınlık bir gelecek istiyorlar.