Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi, vatandaşların bankalara olan borçlarını ve bu borçların ne kadarlık kısmının batık durumda olduğunu açıkladı. Tablo iç açıcı değil ne yazık ki. Vatandaşın geçim durumu her geçen gün gün biraz daha bozuluyor. Nitekim son rakamlar da bunu doğruluyor.
Bunun tek bir sebebi yok ancak, yüksek faiz ve yoksullaşma, kredi ve kartlarındaki bataklığı büyütüyor ve yeni rekorları beraberinde getiriyor.

TBB Risk Merkezi verilerine göre, bireysel kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe düşen kişi sayısı bu yılın ocak ayında, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 64,4’lük bir artışla 194 bin 163 kişiye ulaşmış. Bu rakam, bugüne kadar kayıtlara geçen, aylık bazda, tüm zamanların rekoru olarak nitelendiriliyor. Yine, aynı dönemde bireysel kredi borcundan dolayı yasal takibe düşen kişi sayısı da yüzde 50 oranında artışla 178 bin 382 kişi olmuş.
Bu dönemde bireysel kredi veya bireysel kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı yüzde 56 artarak 303 bin kişiye ulaşmış.
Ocak 2025 itibarıyla, bireysel kredi kartlarını da içeren bireysel kredilerde tasfiye olunacak alacaklar bir önceki yıla göre yüzde 174 artış ile 148 milyar lira olarak gerçekleşmiş.

Ocak 2025 itibarıyla bireysel kredi ve kredi kartı borcunu ödememiş gerçek kişilerden borcu devam etmekte olan kişi sayısı 3 milyon 977 bin 310 kişi olarak açıklanmış.
Dikkat edilirse takibe düşen borçların oranında önemli bir artış gözlemleniyor. 2022 yılında sadece 3,3 milyar lira olan bankaların takipteki alacak stoku, faizlerin artırıldığı 2023’te 28,5 milyar liraya, 2024’te ise 101,7 milyar liraya yükselmişti.
Takipteki krediler bu yılın mart ayının ilk günleri itibarıyla 336 milyar liraya yükselirken, sadece iki aydaki artış 42,4 milyar lira olmuş. Bu rakamlara bize şunu gösteriyor. İş günü başına ortalama bir milyar lira borçlanıyoruz.

Şubat sonu itibarıyla batık oranı, kredi kartlarında yüzde 3,7, ihtiyaç kredilerinde yüzde 4,7, ticari kredilerde yüzde 1,5 olurken, toplam batık kredinin 70,8 milyar lirası kredi kartlarında, 70,5 milyar lirası ise ihtiyaç kredilerinde toplanmış.
Rakamlar karşısında sizlerde “ne oluyor, nereye gidiyoruz” endişesine kapılmışsınızdır. Kapılmamak da mümkün değil. Bu rakamlara bize neyi gösteriyor biliyor musunuz? Gelecek on yılımız bankaların ipoteği altında geçecek demektir. Bugünkü şartlarda, vatandaşlarımız yeniden borçlanmaya gitmese bile, mevcut borçları ve bu borçlardan doğan faizleri ancak on yılda eritebilir. Ancak, on yıl sonra da düze çıkabilir.

Alım gücü her geçen gün gerileyen vatandaşlarımızın, evinde sofrasına bir kap yemek, okula giden çocuğunun beslenmesine bir şeyler koyabilmek için tek çıkış noktası kredi kartları oluyor. Elinde bulunan kredi kartlarını takla attırarak, yani borcu borçla kapayarak bir süre idare edebilen dar gelirli aileler, son çare olarak tüketici ve bireysel kredi borçlanmasına gidiyorlar. Hal böyle olunca da borçları katlanıyor, ödeyemedikçe daha da büyüyor.

Özetle;
Bir ayda 300 binin üzerinde vatandaşımızın borçlarından dolayı yasal takibe düştüğü bir ortamda işlerin iyiye gittiğini söylemek mümkün olabilir mi? Ortada dolaşan toz pembe ekonomik tablolara, uçuyoruz, kaçıyoruz gibi süslü laflara inanacak gücümüz kalmadı.

Sabrın da sonuna gelmiş durumdayız. Milyonlarca emekli ve aileleri, bayramda verilecek “bahşişin” miktarını bekliyor. Sayın bakanlarımız, 3 bin 500 lira mı, yoksa 4 bin lira olsun mu tartışması içindeler. Yani 500 lira mı, yoksa bin lira mı artış yapalım hesabını yapıyorlar. Oysa, şöyle bir arkalarına baksalar, borç batağı içinde debelendikçe daha da batan milyonları görecekler ama, o kadar kibirliler ki, burunlarının önünü bile görmüyorlar.
İçinden geçmekte olduğumuz şu mübarek günlerde, birkaç hafta sonra yaşayacağımız bayramda bunların ne kadarını hak ediyoruz bir bilen varsa açıklasın…yazık, çok yazık!