Yıllar önce evimizin konukları arasında Akşam,Ulus, Milliyet,Evrensel gazeteleri vardı.
O günlerde yeni güne başlarken,mahallemizin çok uzağında bulunan gazete bayisine erkenden gidip gazetemizi alırdık. Gazetelerin neredeyse her satırını,hatta, emlak,ölüm haberlerini dahi okurduk.
Reklam pastası bugünkü gibi çok olmasada yinede kendine bir alan yaratmıştı.Küçük küçük reklamlar, gazetelerin tuzu,biberiydi.
Kısır siyasi çekişmelerinin en küçük topluluklara indiği günlere girildiğinde,gazeteler siyasi kimliğinizin de göstergesi olmaya başlamıştı.
“Arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim”atasözü gibiydi hayatımız.
O günkün önemli gazetelerin okuyucusuna sunduğu edebiyat alanında ki katkıları da belirtmek isterim.Sorgulayan bir okuyucu kitlesi oluşmuştu.Belirli günlerde yerli yabancı yazarların klasikleşmiş kitapları gazetelerin tirajini arttırmasında büyük destekti.Köşe yazarlarının eğitici yazılar ,hayatımıza çok şeyler katma konusunda büyük bir destek olmuştu.
Ama bu güzel günlerin devam etmesini istemeyen örümcek kafalı insanlar topluluğunun çıkardığı gazetelerde gerici tarafın silahı olarak karşımıza dikilmişti.
Zorbalığın,kafatasçılığın süratle ilerlediği günlere ışık hızıyla girmiştik.
Kurtarılmış bölgelerde,toplu taşım araçları durdurulup,siyasi görüşlerine uymayan elinde tuttuğu, hakkı, hukuku, eşitliği savunan gazete olan kişiler dövülüp darp edilmeye başlamıştı.
Benimde yaşadığım bir olay,Abdi İpekçi'nin başyazar olduğu yıllarda, Milliyet gazetesini elimde gören sağ görüşlü bir grup tarafında güzel bir dayak yemiştim!!Gazeteyi elimden alıp yırtmışlar ve”bu gomünist gazetesini bir daha elinde görürsek, sonunu sen düşün”deyip daha sonra gazeteyi yakmışlardı.Terör artık baş ucumuzdaydı.
Tabi bunlar yaşanırken,gazeteler promosyon olarak,ev,araba,hediye çekleri verme yarışına girmişlerdi.
Kartondan kaleler,bebekler,oyun setleri, cumartesi,pazar magazin ağırlıklı ekler,gazete sektörünün vazgeçilmez parçaları olmaya,
gazeteler günden güne kan kaybedip, okuyucusunu da kaybetmeye başlamıştı..
Hele hele iletişim ağları ve teknolojik gelişmeler karşısında gazeteler yavaş yavaş erimeye,okuyucusundan kopmaya başlamış,birçok vaatle okuyucusunu elinde tutmak için daha çok promosyon vermek bile işe yaramamaya başalmıştı.
Günümüzde birçok boyalı gazeteler evlerde masalara serilen,masa örtüsü ya da cam silmek için kullanılan araçlar olarak kalırken,
direnen birkaç gazete hala yayın hayatına devam etme çabasında.
İktidarın borazanlığını yapan boyalı basın ise çırpınışlarına azimle !!devam etmekte.
Artık elektronik ortam ve internet, direnen gazete,kitap okuma alışkanlığına büyük bir darbe vurmuş olmakla beraber kan kaybına neden olmayan devam etmekte,okuyucusunu her geçen gün yitirmekte.
Bir zamanlar yazarları ile tanışıp,görüştüğüm(Milliyet,Cumhuriyet) bu güzel insanların köşe yazılarında çok bilgiler edindim.Onları çok arıyorum.
Hayat şartları bizi öyle bi ters, yüz etti ki,direnip teselliyi kitap okumakta buluyorum.
Cep telefonu,internet yaşamın bir parçası oldu.
Yinede cesur gazete ve gazetecilerin varlığı umudumuza umut katıyor.Bu günlerde geçecek.
Okuyan,sorgulayan gençlik ise yeni dünya düzenini hakimi ve koruyucusu olacak.
Bizim kuşak çok düştü,kalktı,yıkıldı,kırıldı ama yaşam mücadelesinden vazgeçmedi.Geleceğe hep umutla baktı.
Sanatın her alanı insanı toparlar ve insanı diri tutar.Bizim gücümüzde sanatın,sanatçının,üretenin yanında olmak, onlara destek vermek. (Sanat,hayatın kırdığı insanları teselli eder…Vincent van Gogh)