AKP Genel Başkanı Recep Beyin son icraatlarını duyunca her nedense Şevket Bülent Yahnici’nin sık sık anlattığı...

AKP Genel Başkanı Recep Beyin son icraatlarını duyunca her nedense Şevket Bülent Yahnici’nin sık sık anlattığı ünlü İtalyan Diktatörü Mussolini’nin Genel Sekreterinin hikâyesi düştü aklıma…

Dönem İtalya’da Mussolini iktidarı, enflasyon çıldırmış, fiyatlar almış başını gidiyor, halk ayakta şikâyet edip duruyor. Genel Sekreter sorunu çözmek için toplantı üstüne toplantı yapıyor. Fiyatlar neden artıyor sorusuna uzmanlar hep “arz talep kanunu efendim” diye cevap verince, Genel Sekreter hiddetle ayağa fırlayarak pazartesi ilk işimiz bu arz talep kanununu mülga etmek olsun demiş, yürüyüp gitmiş…

Sonuç biliniyor, faşistlerin zart zurt ekonomileri ve saçma sapan heveskâr politikaları sonucunda İtalya savaşta yenildi ve per perişan oldu.

Hatırlatmak isterim ki emir komuta ekonomisinin zirvesi SSCB döneminde görülmüştür, zart zurt ederek ekonomi yönetmeye kalkmanın sonu hepinizin malumu; Sovyet ekonomisi çöktü, kuyruklar ve karaborsa oluştu, çöken ekonomi siyasi bir dağılma ile sonuçlandı.

Dağılma sonrasında eski Sovyetler birliği cumhuriyetlerini ziyaret edenler çok büyük bir şaşkınlıkla yokluk ve yoksulluğun ulaştığı boyutu gördüler ve dönüp görmeyenlere anlattılar.

Bakınız, devlet yönetiminin temeli ekonomiyi yönetmektir devletin yaptığı tüm diğer işler aslında ekonomiyi yönetmenin destek hizmetleridir.

Ekonomiyi yönetmek ise son derecede zor, çok büyük ahlak, sağduyu ve bilgi gerektiren bir iştir.

Ekonomide işler talimatla yürüyebilseydi emin olun ki talimat verme gücü Recep beyden çok çok daha fazla olan SSCB diktatörleri devrinde, Sovyetlerde yürüdü ve Sovyet ekonomisi çökmezdi.

Talimat ve emir komuta ekonomisi SSCB gibi ileri teknoloji geliştirebilmiş, dünyanın en zengin doğal kaynaklarına sahip ülkesinde bile yürümüyorsa Türkiye gibi bir ülkede yürümesini beklemek fazlaca hayalperestlik olacaktır.

Fiyat artışları ile mücadele edilmek isteniyorsa önce fiyat artışlarına neden olan temel dinamikleri bilmek gerekir.

Bir ülkede fiyatları iki temel dinamik belirler:

  1. ARZ TALEP KANUNU
  2. ALIŞVERİŞTE KULLANILAN PARANIN DEĞERİ

    Birçok yazar ve yorumcu fiyat değişimlerini sadece ve sadece arz talep kanunu uyarınca ortaya çıktığını iddia eder ve bu yüzden de arz ve talebini etkileyerek fiyat artışlarının kontrol edilebileceğini düşünür. Oysa bu son derecede yanlış bir görüştür arz ve talep dengelerinde hiçbir değişiklik olmasa dahi sadece alım satımda kullanılan paranın değerindeki değişimlerden dolayı da fiyatlar değişir. Para değer kazanırsa fiyatlar düşer, para değer kaybederse fiyatlar yükselir. Paranın değer kaybı yüzünden ortaya çıkan fiyat artışları da enflasyona yaratır.

    İşin açığı günümüzde hemen her ekonomide kapasite kullanımı düşüktür, arz her daim gelen talebe oldukça kısa bir sürede hızla yanıt verebilir. İşte bu yüzden de talep fazlalığı ve arz eksikliğinin ortaya çıkması çok ama çok istisnai bir durumdur, kolay kolay bütün mal ve hizmet kalemlerinin fiyatını etkileyecek bir arz talep dengesizliği ortaya çıkmaz.

    Peki, ben bu kadar lafı niye ettim?

    Erdoğan: “Talimatı verdim, 30-40 üründe fiyatlar düşecek” demiş…

    Talimatı alan Tarım Kredi Kooperatifleri büyükbaş hayvanlar yüzde 30-35 indirimle satacakmış, sadece et ürünlerinde değil, un, zeytinyağı ve şeker gibi 30-40 üründe daha fiyatlar düşürülecekmiş. Geçenlerde de Et Süt Kurumu küçükbaş hayvan etlerinde yüzde 25 indirim yaptığını açıklamıştı.

    Eh tabi şunun şurasında seçimlere bir yıldan az bir zaman kaldı, enflasyon artıyor, hayat pahalılığı vatandaşın belini büküyor, geçim sıkıntısı her yerde ana gündem. İktidar kamu eli ile ticaret yapılan yerlerde fiyatları aşağı çekerek pahalılığa müdahale etmeye çalışıyor. Oysa bu eninde sonunda kamu zararına yol açacak ve bütçeye ek yük getirecek fiyatları daha da artıracak nafile bir gayrettir.

    İktidarın asıl yapması gereken paranın değerini sabit tutmak ve enflasyonu engellemektir, bunu yapamayıp da algılar ile oynayarak seçim kazanmaya çalışmak değil.