Bugünlerde birçok ekonomist ve üstelik sadece ekonomistler değil sokaktaki vatandaş ta fiyatlama davranışlarının bozulduğunu söylüyor.

Doğrudur fiyatlama davranışları bozuluyor, çünkü kim neyi ne kadar kaça satabileceğini öngöremiyor ve bu yüzden de herkes olası en kötü senaryoyu baz alarak fiyat belirliyor. Bu davranış genele yayılınca da piyasada fiyatlama davranışı bozuluyor.

Bunun en büyük nedenleri aşırı yüksek enflasyon ve iktidara yönelik büyük güven kaybıdır. Kimse enflasyonun kontrol altına alınabileceğine ve iktidarın rasyonel davranacağına inanmıyor, güvenmiyor eh bu olmayınca da fiyatlama davranışlarının saçmalaması kaçınılmaz oluyor.

Bu konunun gündeme gelmesine yol açan son olaylardan biri de şu oldu: Gazeteci Vahap Munyar bir paylaşımında Suvla Şarapları’nın kurucusu Selim Zafer Ellialtı ve eşi Pınar Ellialtı’nın ancak Türkiye’de yaşayabilecekleri bir olayı anlatmış. Selim Zafer Ellialtı ve eşi, bir şişesini 260 liraya sattıkları şaraba gittikleri restoranda 11 -12 kat daha yüksek bir bedel ödemiş, 3 bin 300 lira vermişler. Vahap Munyar da bu kadar da olur mu? Diye sormuş.

Ekonomi yorumcusu Alaattin Aktaş’da son köşe yazısında “Fiyat algısının ve fiyatlama davranışının nasıl bozulduğuna ilişkin birebir yaşadığım bir örneği aktarmak istiyorum.” Diyerek “Kablo çaydan ucuz olur mu?” Diye sormuş ve yaşadığı bir olayı anlatmış, bahse konu yazısında “Bilgisayarımla modem arasında zaman zaman kablolu bağlantı yapmam gerekiyor. Bunun için yaklaşık bir buçuk metre uzunluğunda bir ethernet kablosuna ihtiyaç duydum. Bilgisayar malzemesi satan bir yerden bu kabloyu aldım. Bir buçuk metrelik ethernet kablosu, iki ucunda soket... Fiyat, 30 lira. Çok kaliteli olmadığı kesindi ama benim de daha fazlasına ihtiyacım yoktu. Ancak 30 liraya aldığım bu ürün yine de iyi kötü bir sanayi ürünü. Ana kablonun içinde küçük çok sayıda ince kablo ve iki uçta soket...

Kabloyu aldım, arkadaşlarla bir kafede buluşup çay içtim. Bir bardak çay 40 lira.

Şimdi, ya kablo çok ucuz ya çay çok pahalı!

Çaya ödediğim 40 lira normalse kablo çok daha pahalı olmalıydı.

Ya da kablo fiyatı normalse çayı çok daha ucuza içmeliydim. Benzer örnekleri çoğaltmak mümkün.” Diyor…

Eminim sizlerde birçok benzer örnek yaşıyorsunuzdur bu anlatılanlar gerçek fakat ben buradaki bir ayrıntıya dikkat çekmek istiyorum; her iki yorumcunun da düştüğü bir hata var mal ve hizmet fiyatları çok farklı etkiler sonucunda şekillenir.

Bu yüzden bir sınai ürün olan şarap ile bir hizmet kalemi olan lokantada şarap içmeyi ya da gene bir sınai ürün olan kablo ile bir hizmet olan kafede çay içmeyi kıyaslamak ve orantılamak asla doğru değildir.

Ben bu konuyu başka bir örnek vereyim ki ne ifade etmek istediğimi daha doğru anlatabileyim.

Saçını boyatmak isteyen bir kadın gidip saç boyası alır kendi boyarsa burada ödeyeceği para sadece boya parasıdır ve hepi topu 150 – 200 lira tutar. Saç boyası bir sınai üründür bunu alıp satan iş yerleri vardır fiyatı belirlenirken dükkâncı alış maliyetine bir kar koyar satar. 

Fakat saçını boyatmak isteyen bir kadın mahalle kuaförüne gidip boyatmayı tercih ederse aynı marka ve aynı miktar boyayı kullansa bile ödeyeceği fatura 150 – 200 liradan 1.000 liraya çıkar çünkü artık sadece bir sınai ürün almıyor birde hizmet alıyordur. Aynı kadıncağız saçını mahalle kuaföründe değil de lüks, marka olmuş bir kuaförde boyatmak isterse bu sefer ödeyeceği fatura 2.000 – 3.000 lira seviyelerine çıkacaktır. 

Bu örnekte de gördüğünüz gibi işin içine hizmet girince fiyatlama davranışı sınai üründen tamamen bağımsız olarak oluşuyor. Bu tip örnekler üzerinden enflasyon ve fiyatlama davranışlarını konuşup tartışmak bizi doğru bir sonuca ulaştırmayacaktır.