İnsan yaşamının “alın yazısı” ile başladığına asla inanmadım. Eğer alın yazısı denilen şey; bulunduğun ülke, kültür, sosyal statü ve aile yapısı ise kabulümdür ama kastedilen tanrısal bir yazgı ise asla katılmıyorum. Eğer öyle olsaydı bu kadar haksızlık, açlık, yoksulluk, cinsiyet eşitsizliği, doğa felaketleri yaşanmazdı. O zaman akla şu sorular geliyor; bir, alın yazısı değil, iki, alın yazısı ise Allah bu kadar adaletsiz olmaz, ya da…
Ataerkil toplumlarda kadının yeri her zaman Nazım’ın dediği gibi; “soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen” olmuştur. “Soframızdaki yeri” sözünü özellikle aldım. Yaşamın her alanında, özellikle kırsal kesimde tarlada bağda bahçede daha çok çalıştırılırken, sofrada ikinci durumdadır. Kentlerde de ona keza “ev kadın” ev işinin işten sayılmaması benzeri bir durum.
…
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yârimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
…
Oysa Anaerkil toplumda bu böyle değildi, birçok yazılı kaynakta olduğu gibi, Pervin Erbil’in “KİBELE’DEN PANDORA’YA (Kadının Tarihsel Yenilgisi)” Kitabında da yazdığı gibi kadınların yönettiği bir toplum daha demokratik daha adildi. Erkek egemen toplumda yönetim biçimi kaba/kas gücüne dayandırıldığı için kadınlar da doğal olarak yenilmişlerdir. (Burada amacım tarihsel analiz yapmak değildir. Ne birikimim yeter, o kadar tarihçimiz varken ne de haddime).
Ataerkil, toplumda kadınların öne çıkması, hak mücadelesi vererek kazanımlar sağlaması her “insanı” doğal olarak mutlu ediyor. Asıl toplumsal kazanımların Kadın ve Erkeğin birlikte mücadelesinden geçtiğini bilsek de…
Kadın haklarındaki kazanımların bizleri bu kadar mutlu etmesinin nedeni; kapitalist sistemin kadın haklarına, çocuk haklarına, hayvan haklarına, doğaya ve zayıf olan ne varsa daha fazla baskı yapmasından kaynaklı olsa gerek…
Bu hafta konuğum, dar koşullarda, geniş adımlar atabilen, Şair Fatma Yavuz
Yavuz, 1952 yılında Çorum İlinin Merkeze bağlı Körücek Köyünde dünyaya geldi. İlkokulu köy okulunda bitirdikten sonra, ekonomik nedenlerden dolayı öğrenimine devam edemedi.
16 yaşında aynı köylü Nuri Yavuz ile evlendi. İki kız çocuğu annesi oldu. Geçim sıkıntısı nedeniyle, Yavuz çifti genç yaşta büyük şehre göç etmek zorunda kaldılar.
1974 yılında, Ankara’ya gelen Yavuz çifti bir kız ve bir erkek çocuğunu zatürre nedeni ile kaybetti. Daha sonra 2 kız çocukları daha oldu. 4 kız çocuğu annesi olan Yavuz aynı zamanda birbirinden tatlı 4 torun anneannesidir.
1980’li yıllarda ülkede yaşanılan zor günlerde, erkek kardeşi siyasi nedenlerle cezaevine girince, toplumsal baskıların ve kardeş özleminin verdiği duygu derinliği ile şiir yazmaya başladı.
1980’li yıllardan bu yana, memleket özlemi, yoksulluk ve sosyal olaylar üzerine yazmaya devam etti.
Aile bütçesine destek olmak amacı ile altı nüfusu geçindirebilmek ve dört kızını daha iyi koşullarda okutabilmek için, yıllarca işportacılık yaptı. İnsanca yaşamak için çalışmaktan ve üretmekten başka çıkar yol olmadığının bilinci ile her zaman hayata dört elle sarıldı.
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın düşüncesinin yanlış olduğu bilinciyle, yaşadığı mahallesinin ve kentinin sorunlarıyla ilgilenmesi gerektiği bilinciyle ve bunun bireysel olarak çözüm olmayacağı anlayışıyla, CHP kadın kolları çatısı altında mücadele etmeye karar verdi. Susuz elektriksiz bir köyü görünümündeki gecekondu mahallesine hizmet gelmesi için birçok eylemin içinde bulundu.
Kuvvetin birlikten doğacağı anlayışı ile çalışmalarını toplumun refahı için, aydınlık bir gelecek için, korkmadan mücadele edilmesi gerektiğine inanan Yavuz, önce insan diyerek halkın yükünü paylaşan insanlarla CHP Kadın Kolları çatısı altında mücadele etmeye devam etmektedir…
BENİM GİBİ
Karşı elden gelen gelin
Niye boynun bükük senin
Yok mudur vatanın elin
Benim gibi benim gibi
Seller gibi akar çağlar
Bazen güler bazen ağlar
Al üstüne kara bağlar
Benim gibi benim gibi
Dertli dertli geziyorsun
Şiirlerin yazıyorsun
Sen dünyadan beziyorsun
Benim gibi benim gibi
Yola düşmüş yürüyorsun
Mutluluğu arıyorsun
Hazin hazin eriyorsun
Benim gibi benim gibi
Şad olup göklere uçma
Kimseye derdini açma
Dünyanın zevkinden kaçma
Benim gibi benim gibi
Yasta deli gönül yasta
Hasret olduk eşe dosta
Şiirlerin beste beste
Benim gibi benim gibi
Uslan artık deli gönül
Geçti gitti bizim ömür
Sen kendini etme çamur
Benim gibi benim gibi
Gökte uçar ala kuşlar
Hani nerde kara kaşlar
Gözünden akıyor yaşlar
Benim gibi benim gibi
Sen bir gençtin yiğit kızdın
Fikirlerin neden bozdun
Talihini sen mi çizdin
Benim gibi benim gibi