CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, TBMM’de düzenlediği basın toplantında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisinin grup toplantısı sonrası gazetecilerin 4 bin TL olarak ilan edilen emekli ikramiyelerine ilişkin düzenleme yapılacak mı sorusuna verdiği, “3 binden 4 bine çıkardık daha ne olacak” cevabına ateş püsküren Emir, MHP’den gelen CHP ile görüşmeyeceğiz sözlerine de “Fare dağa küsmüş, dağın haberi olmamış” cevabını verdi. TÜİK’in kendine 100 bin TL’lik tazminat davası açtığını da duyuran Emir, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

ENFLASYON HEDEFİ İKİ YA DA TUZLA BUZ

“Maalesef ekonomimiz ağır bir dar boğazda ve her gelen rakam çok daha kötüye gittiğimizi açıkça ortaya koyuyor. Ekonomik dengelerde, ekonomik göstergelerde en ufak bir düzelme söz konusu değil ama ekonomiyi yönettiğini iddia edenler, yönettiklerini zannedenler suskunluklarını koruyorlar, "programa bağlıyız" diyorlar. Ama ortada program falan yok, çökmüş bir program var. Enflasyon hedefleri daha 2 ayda tuzla buz olmuş; yüzde 20 enflasyon hedefleri daha ikinci ayda yüzde 7.4 toplam enflasyonla tükenmiş, bitmiş bir ekonomi yönetimi. Maalesef ülkemiz bu darboğazda giderek daha kötüleşen rakamlarla baş etmek zorunda.

EN YÜKSEK FAİZİ VEREN BEŞİNCİ ÜLKEYİZ

Yeni bir rakam geldi; cari denge açığı aylık 3.8 milyar dolara yükselmiş, cari açık vermeye devam ediyoruz. Çünkü ihracat yapamıyoruz. Çünkü ihracatımız ya ihracattan vazgeçiyor ya da Mısır'a gidiyor, başka ülkelere gidiyor ve baktığınızda ekonominin dengeleri giderek bozuluyor. Ekonomi programı dediklerinin özünde bir tutum var, faizi yükseltelim. Dünyanın en yüksek faiz veren beşinci ülkesi Türkiye; Zimbabwe, Sudan, Güney Sudan, Irak, Venezüella'dan sonra en yüksek faizi veriyor ve bunun karşılığında dünyadan sıcak para topluyor. Sıcak para reel dolar bazında yüzde 30 faiz aldığı Türkiye'ye geliyor, parasını park ediyor ve ne zaman gideceği belli değil.

İSTİHDAM KAYNAĞI TEKSTİLDEKİ BÜYÜK DÜŞÜŞ

Biz bu filmi hep gördük, 4-5 yılda bir tekrarlanıyor. Ekonomik kriz, faizleri yükseltelim, dünyadaki yabancı para gelsin, para gelirken döviz kuru baskılansın, ekonomi yönetimi sanki başarılıymış gibi görünsün ama günü geldiğinde o sıcak para tekrar kaçsın, yine kriz başlasın. 4-5 yıllık döngülerle bunu yaşıyoruz ve bu arada kaybeden halkımız oluyor, yoksullaşan halkımız oluyor. Bakın tekstil istihdamı giderek düşüyor. Çünkü tekstil üretimi yapmak Türkiye'de artık kârlı değil. Son 2 yılda tekstildeki istihdam yüzde 22 düşmüş. Türkiye'deki istihdamın alt kalemlerine baktığımızda tekstilin önemli bir istihdam kaynağı olduğunu görüyorsunuz.

KAYNAKLAR PARA BABALARINA

Ama buradaki düşüş son derece çarpıcı. Bu ne demek? Halkımızın iş bulamaması demek, yoksullaşması demek. Aynı şekilde 2 yıldaki tekstildeki ihracat kaybımızda yüzde 15.6. Yani sizin umursamadığınız ihracat, yani sizin umursamadığınız üreticiler, istihdam, ekonomik kalkınma ve buna bağlı yüksek katma değerli mal ve hizmet üretimi ve bunların ihraç edilmesi bir kenara bırakılmış; bütün hikaye dövizi baskılayalım, faizleri yükseltelim ve para babalarına kaynak aktaralım, bu halkın biriktirdiği para babalarına aktaralım. Başka bir şey bilmiyorsunuz.

ERDOĞAN’IN 2021’DE DOLDURDUĞU SEPET BUGÜN YÜZDE 499 ARTTI

Ağır enflasyon koşullarında yaşarken halkımız 2021 yılında Sayın Cumhurbaşkanı her defasında birilerini terörist ilan ederken, bu sefer marketleri terörist ilan etmişti ve Tarım Kredi Kooperatifi'nin çok ucuz olduğunu iddia etmişti. Hatta eşini alarak Tarım Kredi Kooperatifi'nde alışveriş yapmıştı ve o zaman 1007 liralık bir alışveriş yapmıştı, biz de merak etmiştik. Tarım Kredi Kooperatifi o zaman bir liste yayınlamıştı. Bakın 2021 Ekim'indeki liste bu ayrıntılandırılmış: Ayçiçek, şeker, pirinç, salça, mercimek böyle gidiyor, Sayın Cumhurbaşkanının paketi bu. 2021 Ekim'inde 272 liraymış bu ama 2024 aralığına geldiğimizde 1632 lira olmuş, yani yüzde 499 artmış.

ERDOĞAN’IN SEPETİ İLE TÜİK’İN ENFLASYONUNDA ÜÇTE BİR FARK

Aralık 2024'te ben gittim Tarım Kredi Kooperatifi'ne, alışveriş yaptım. Sayın Cumhurbaşkanının 2021'de aldığı listenin aynısını aldım, görüntüleri de çektim ve yüzde 498 artış olduğunu da gördük. Biz bunu yayınladık ama o sırada TÜİK'in bu aralıkta, yani Ekim 2021 ile Aralık 2024 arasındaki resmi enflasyonu yüzde 370 ama vatandaşın enflasyonu yüzde 499. Aradaki fark üçte biri. Bu üçte bir ne demek? Emekliler, memurlar, işçiler TÜİK rakamlarına göre zam almıyorlar mı? Evet. Öyleyse sen rakamları düşük göstererek aslında emeklinin, memurun sofrasından zeytini, peyniri, ekmeği çalmış olmuyor musun? Çalmış oluyorsun. Sen bu hırsızlığın bir aracı durumuna düşmüş oluyorsun.

TÜİK’TEN 100 BİN TL’LİK DAVA

E bunu söyledik, ne söyleyecektik? Senin rakamın yanlış, bilerek eksik gösteriyorsun, sana güvenip de zam yapan iktidar da o arada vatandaşın sofrasından çalıyor. Bunun adı da hırsızlık ve sen de bunun aracısısın. Ben ne demişim? Bakın net bir şekilde demişim ki: "TÜİK hırsızlığın altını hazırlayan, hırsızlığa gerekçe hazırlayan bir kuruma dönüşmüş durumda." Ne söyleyecektim? Doğrusu da bu zaten. TÜİK'ten dava dilekçesi geldi, sen misin bunu söyleyen? İşte bu: "Murat Emir, sen TÜİK'e hırsızlığa gerekçe yaratan, hırsızlığın altını hazırlayan bir kurum diyemezsin" diyor.

8 YILDA DEĞİŞEN 6 BAŞKAN YALANLARA DAYANAMADI GİTTİ

Niye diyemem? Çünkü "kişilik haklarına saldırdın" diyor. Ya sen kişilik haklarına inanıyorsan, savunuyorsan doğru dürüst halkın enflasyon rakamlarını vereceksin, talimatla rakam vermeyeceksin. Son 8 yılda 6 başkan değiştirdiniz. Niye? Çünkü bir nokta geliyor, başkan artık dayanamıyor, "bu kadar yalan olmaz" diyor. Alıyor başkanı Cumhurbaşkanı, yenisini atıyor. Yenisi 6 ay-1 yıl dayanıyor, tekrar değiştiriyorlar ve benden 100 bin lira istiyorlar şimdi. Davalaşacağız, o mahkemeye geleceksiniz; kimin hırsızlığın altını yarattığını, kimin bu hırsızlığa kaynak oluşturduğunu orada herkese göstereceğiz, hesaplaşacağız.

CUMHURBAŞKANI DAHA NE OLACAKTI DİYOR, 13 BİN 739 OLACAK!

Emeklilere 4000 lira verdiler, artıra artıra 4000 lira yaptılar, bununla da övünüyorlar. Gazeteci soruyor: "Sayın Cumhurbaşkanım; 4000 lira yetmez arttırmayı düşünür müsünüz?" diye. Yine her zamanki gibi gazeteci azarlıyor. "Daha ne olacak, daha ne olacak?" diyor. Ben size göstereyim daha ne olacağını. Bakın 2018 yılında 1000 liraymış, asgari ücretin 62.47üymüş. Bugün asgari ücretin 18.1'ine düşmüş 4000 lira. Yani neredeyse 4 kat azalmış, 62'den 18'e gelmiş. Şimdi Cumhurbaşkanı soruyor ya: Daha ne olacak? Biz söyleyelim: Eğer 2018'deki oran korunmuş olsa, 13 bin 793 lira olması lazım. İşte Sayın Cumhurbaşkanı olması gereken rakam bu.. "Daha ne olacak" diye azarlıyorsun ya gazeteciyi, olması gereken rakam bu.

4 BİN TL İKRAMİYE EMEKLİ İLE ALAY ETMEKTİR

Yüzde 62.4'ünü vereceksin asgari ücretin, o da 13 bin 793 lira. Bunu vereceksin. Bunun altındaki her rakam emekliyi kaderine terk etmektir, emekli ile alay etmektir ve emekliyi oyalamaktır. Tabii emekliyi bu hale düşürdüler. Geçen yıl Emekli Yılı'ydı. Emekli Yılı'nda emeklilerin belini kırdılar, bu yıl da aile yılı ilan ettiler. Niye? Çünkü 22 yıllık iktidarlarında ailenin de belini kırdılar, aileyi yok ettiler, aileyi mahvettiler. Şimdi çıkmış aile güzellemesi yapıyor. Bu millet senden önce ailenin ne olduğunu biliyordu, ailenin değerini biliyordu ama aileyi bu hale getiren senin 22 yıllık iktidarın. Çıkmış ana muhalefet partisi genel başkanı gibi konuşuyor, zannedersin Türkiye'yi o yönetmiyor.

EVLİLİKLER SİZİN YARATTIĞINIZ SEFALETTEN BİTİYOR

Boykot çağrısı yapan Aybüke Pusat TRT'nin dizisinden çıkarıldı! Boykot çağrısı yapan Aybüke Pusat TRT'nin dizisinden çıkarıldı!

Efendim neymiş? "Evlilikler azalıyor, evlilik yaşı yukarı gidiyor, boşanmalar artıyor..." Günaydın, yeni mi fark ettin? Bakın TÜİK'in istatistiği, boşanma sayıları giderek artıyor. 22 yıllık iktidar; ya sen muhalefet partisi genel başkanı gibi konuşamazsın, bu tablonun sorumlusu sensin. Aileyi açlığa mahkum eden, iki kişi çalışsa bile geçiremeyeceği, kirasını veremeyeceği, bir çocuğunu okula gönderemeyeceği koşulları yaratan sensin, şikayet eden de sensin. Yine evlenme sayıları aynı şekilde düşüyor. Buna 22 yılın sonunda eğer parmak basıyorsan, sana günaydın demek lazım.

SENİNLE YOK SAYDIĞIN MİLYONLARIN MÜCADELESİNİ VERECEĞİZ

Aile niye çatırdıyor biliyor musunuz? Aile niye böylesine zor koşullarda biliyor musunuz? Recep Tayyip Erdoğan'ın milyonları içine bıraktığı açlık, yoksulluk ve sefalet yüzünden aile bu halde. Aileyi koruyacağız diye suni bir LGBT tartışması başlatıyor. Onun üzerinden bir düşman yaratacak, onun üzerinden tartışma başlatacak ve bu yoksulluğu, açlığı gizleyecek. Buna izin vermeyeceğiz. Senin aklın, fikrin LGBT'de bunu biliyoruz ama biz seninle bu tartışmayı yapmayacağız. Biz seninle yok saydığın milyonların, açlığa mahkûm ettiğin emeklilerin, açlığa mahkûm ettiğin, görmezden geldiğin asgari ücretlilerin ve yoksulların mücadelesini vereceğiz.

1 TL İLE SADECE 12,5 GRAM TIRNAK PİDE

Türkiye'nin konuşması gereken Ramazan pidesi hesabıdır, bırak LGBT'yi sen. Bakın geldiğinde 1 liraya 500 gramlık pide alınıyormuş. 2018 yılında hani "ver yetkiyi, gör etkiyi" dediği sırada 1 liraya 140 gram pide alınıyormuş, bugün 1 liraya 12,5 gram tırnak kadar pide alınıyor. İşte senin gerçeğin bu, bunu konuşmaya var mısın Erdoğan? Bırak onları, aileyi koruyacaksan pideyi bu noktaya getirmeyeceksin. Aileyi koruyacaksan insanları insani yaşam koşullarına kavuşturacaksın, gençlere mutlu bir Türkiye yaratacaksın; iş bulacakları, hayatlarını kuracakları, evlenebilecekleri, çocuk büyütebilecekleri, çocuklarını güvenle okula gönderebilecekleri bir ortam yaratacaksın ve onun üzerinden aileyi koruyacaksın. Ha bunları yapamayınca LGBT tartışması başlat, oradan CHP'ye saldır. Bunlarla boşuna uğraşma, bu kapıdan sana ekmek çıkmaz.

BAHÇELİ DURUP DURURKEN HASTA YATAĞINDAN KARAR ALMIŞ

Sayın Devlet Bahçeli'nin durup dururken hasta yatağında "biz bundan sonra CHP ile görüşmeyelim" demesi gerçekten önce beni gülümsetti. Tabii bununla birlikte fare dağa küsmüş, dağın haberi olmamış. Yani bizim bir talebimiz yok, biz Türkiye'nin birinci Partisiyiz. Türkiye'nin en önemli sorununu konuşuyoruz, 40 yıldır en ağır bedeller ödediğimiz sorunu konuşuyoruz, beyefendi bizimle görüşmeyecekmiş. E görüşmesin; İmralı ile görüşüyor, İmralı'nın temsilcileriyle görüşüyor. İmralı ile 1 yıldır görüşen istihbarat servisinin yetkilileriyle görüşüyor.

ÖCALAN’A ÖNDER DİYECEK KADAR ŞİRAZESİ KAYMIŞ

Bütün konuların içerisinde Öcalan'a "Önder Apo" diyecek kadar da şirazesi kaymış, siyasi iflasın içerisinde bir siyasi parti CHP ile görüşmeyecekmiş. Görüşmesinler ama Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu konudaki tutumu 50 yıldır aynıdır, bizim tarihsel tutarlılığımız var. Biz 50 yıldır terörle amansız mücadele, terörle etkili mücadele ama siyasetin de yapması gereken her türlü demokratik adımın atılmasını öneriyoruz, söylüyoruz. Öyle bir demokratikleşme ki sadece Kürt sorunu değil, sadece Kürt sorunu çözmeye dönük değil, tüm Türkiye için, 81 il için, 86 milyon için tam özgürleşme, tam demokratikleşme öneriyoruz ve bunun da her zaman arkasında olmaya devam edeceğiz.

ADALET BAKANI BİLİRKİŞİ RAPORUNU ETKİLEDİĞİNİ İTİRAF ETTİ

Adalet Bakanı kendini ele vermiş. Çünkü Adalet Bakanı'nın sözlerine dikkatle baktığımızda bilirkişi raporunun hazırlanmasıyla ilgili konunun içerisinde olduğunu anlıyoruz. Oysa yürütmenin başı olarak Adalet Bakanı'nın o bilirkişi raporunun içeriğiyle ilgili hiçbir şey bilmiyor olması gerekir. Ama itiraf ediyor, o raporun nasıl hazırlandığını söylüyor. Kendi kendini ele veren bir Adalet Bakanı var. Senin ne işin var raporun içeriğiyle; raporun kalitesiyle, raporun doluluğuyla ne alakan var senin? Sen Adalet Bakanı'sın, bir defa elini çekeceksin rapordan. Niye çekmiyorlar? Çünkü ilk bilirkişi 3 günde raporunu hazırlamıştı ama o raporda Bolu Belediye Başkanı suçlanmadığı için ve Turizm Bakanı birinci dereceden sorumlu tutulduğu için o raporu almadılar, kabul etmediler ve ayrıca da o bilirkişilere o gün feragat dilekçesi yazdırdılar. "Bizim sağlık sorunumuz var, ailevi sorunumuz var, raporu yazamayız" dilekçelerini ellerinden aldılar. Bunların belgeleri hepinizde ve sonrasında "yeni bir rapor oluşturacağız" dediler. Nerede rapor, nerede rapor?

10 GÜNDE SORUMLUYU BULACAĞIZ DİYEN İÇİŞLERİ BAKANI NEREDE

İçişleri Bakanı'na soruyorum: "Hiç merak etmeyin, 10 günde sorumlu kim bulacağız?.. Bakın altını çizmek lazım: Sorumluların devlet hiyerarşisinde, hukuk düzeni içerisinde kimler olacağını göstereceğiz" demişti. Bu zor değil... Yani Kartalkaya olayına özel değil, bir bölgede, bir otelde, bir yerde, bir iş yerinde eğer bir yangın çıkmışsa bunu denetlemekle sorumlu kimdir? Bu sorunun cevabını bu Türkiye Cumhuriyeti 1 saatte bulabilir. İçişleri Bakanı bize söz verdi, söyledi: "10 gün içerisinde ben en azından kimin sorumlu tutulacağını söyleyeceğim; Mülkiye müfettişlerimi görevlendirdim ve bunun üzerinden de kime gidiyorsa gitsin ben öyle vebal altında kalamam" dedi. Dedi mi? Dedi... Nerede? Nerede?.. Ali Yerlikaya hâlâ bu kaçıncı 10 gün, neredesin?

BAKAN KOMİSYONA MEYDAN OKUYOR, TİYATRO OYNANIYOR

Sizin bir sözünüzü de düzeltmek lazım, yani siz tabii haklı olarak soruyorsunuz değerli basın temsilcileri; Kartalkaya Yangın Komisyonu çalışmıyor, çalışıyormuş gibi yapıyor. Turizm Bakanı o komisyona meydan okuyor, Turizm Bakanı Meclis'e meydan okuyor ve burada sorumlu Başta Meclis Başkanı, AKP Genel Başkanı, AKP Grup Başkanı, AKP grup başkan vekilleri ve her birimiz bundan sorumluyuz. İçtüzük 105 çok açık; Meclis komisyonunun yetkisi var, gelecek konuşacak, o sorulara muhatap olacak. Bu Meclis'in 100 yıllık bir geleneği var ama bir Turizm Bakanı otellerine otel katmış, aracı firması hâlâ para basmaya devam ediyor, bu otele de müşteri götürmüş. O ölenlerin muhtemeldir ki bir kısmının parası da Turizm Bakanı'nın cebine girmiş ama beyefendi komisyona gelecek kadar duyarlılık göstermiyor, Meclis Komisyonuna meydan okuyacak kadar da küstahlaşıyor ve buna izin veren bir Meclis Başkanı var. Dolayısıyla kimse Türkiye'de tiyatro oynamasın.

Muhabir: Haber Merkezi