AKP Genel Başkanı Erdoğan, Darülaceze Yurt ve Kültürel Tesis Açılışı ve Darülaceze Sosyal Hizmet Şehri Tanıtım Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Karnını doyuracak ekmeğe muhtaç olmak fakirlik ölçüsü olmaktan çıktı” demiş.
AKP Genel Başkanı Erdoğan, Darülaceze Yurt ve Kültürel Tesis Açılışı ve Darülaceze Sosyal Hizmet Şehri Tanıtım Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Karnını doyuracak ekmeğe muhtaç olmak fakirlik ölçüsü olmaktan çıktı” demiş.
Sözlerine “Artık insan gibi yaşamak dediğimiz imkânlara sahip olmayanlar kendini fakir hissediyor. Öyleyse bize düşen görev, milletimizi bu yeni standartlara göre hayatını sürdürebileceği imkânlara kavuşturmaktır” cümleleri ile devam eden Erdoğan’ı alkışlamamak ve bu görüşlere katılmamak elbette mümkün değildir.
“Kuru ekmek buluyorlarsa aç sayılmazlar” söyleminden sonra, kısa bir süre zarfında bu noktaya gelmek AKP için elbette son derecede olumlu bir adımdır.
Fakirlik, yokluk, yoksuzluk elbette insan için en zor şeydir, yoksun olduğunuz şeyin ne olduğuna bağlı olarak yaşamınız dahi tehdit altına girebilir. Zemherinin ayazında yakacak odun, kömür ya da gazdan mahrum olan donmaz mı, donup ölmez mi?
Kursağına iki lokma girmeden insan ne kadar yaşayabilir? Afrika’da bir deri, bir kemik kalmış açlıktan karınları şişmiş çocukların fotoğrafları hepimizin hafızasında değil midir?
Su ve hava yoksunluğu bizi ölüme götürecek en temel ihtiyaçlarımız değil midir?
Yağan kar ve yağmurdan ya da ağustos güneşinden bizi koruyacak bir damdan yoksun kalmaya ne kadar dayanabiliriz?
Peki, yokluğuna dayanamayacağımız tüm gereksinimlerimiz sadece bunlar mı?
Özgürlük, adalet, sanat en az bu temel gereksinimler kadar önemli değil mi?
Yaşamda eğer özgürlük, adalet ve sanat yoksa ona insan gibi yaşamak denebilir mi?
Bu söylemden sonra Erdoğan’ın bu benimde katıldığım güzel söyleminin içini doldurması, insan gibi yaşamaktan ne anladığına açıklık getirmesi gerekmektedir.
İnsan gibi yaşamaktan anladığı eğer sadece çerden çöpten kulübeler, tenekeden gecekondular yerine “lüküs apartıman” dairelerinde oturmak ve eşek, at, deve yerine Mercedes’e binmek, çul çaput ile örtünmek yerine Avrupa’dan marka giyinmekse inanın bana bu son derecede eksik kalır.
İnsanı insan yapan, onu fukaralıktan kurtaran akıl, bilim, sanat, ahlak ve adalet sahibi olmaktır.
Ahlakını kaybeden, adaletten sapan, hak yiyerek, hukuk ihlal ederek en lüks arabalara binen, en pahalı rezidanslarda oturan fakir sayılmaz mı?
Fukaralıktan, yokluktan, yoksulluktan kurtulayım derken, vicdan ve ahlakını kaybedenler “insan” gibi yaşayabiliyor mudur?
Erdoğan pandoranın kutusunu açtı, demek ki artık konuşulması gerekenler konuşulacak, insan gibi yaşamak kavramının içi doldurulacak.
Eline üç kuruş tutuşturulup, torununa harçlık veremez hale getirilen insanlar da bu sözleri delil olarak göstererek insan gibi yaşamanın hakları olduğunu iddia edebilecek.
EYT mağdurları, insanca yaşamak bizim de hakkımız değil mi, neden hakkımızı hukukumuzu çiğniyor, bizim emeklilik hakkımızı tanımıyorsunuz diye itiraz etmeyecekler mi?
Yurt sorunu yaşayan tarikat ve cemaat yurtlarına mahkûm edilmek istenen gençler bizim barınma hakkımız ne olacak, insanca yaşamak bizim de hakkımız değil mi diye sormayacaklar mı?
SMA hastası çocukların aileleri ilaca ve tedaviye ulaşmak bizim de hakkımız, bizde insanca yaşamak istiyoruz demeyecekler mi?
Karanlık madenlerde, havasız fabrikalarda, tarla tabanda güneşin alnında üç kuruşa sigortasız, güvencesiz çalışmaya mecbur bırakılan insanlar, bizde insanca kazanmak ve insanca yaşamak istiyoruz diye ayağa kalkmayacaklar mı?
Şimdi Erdoğan’ın lafı bırakıp bu insanca yaşamak kavramının içini doldurması ve yirmi yıldır iktidarda olduğunu hatırlayarak gereğini yapması gerekmez mi?