Paris’teki Sonbahar Salonlarından Mustafa Ayaz Müzesi’ne

1906 Bir eleştirmenin küçük küpler benzetmesinin ardından adı Kübist olan akımın emekleme günleriydi... 

İçine ‘Resim Ejderi’ kaçan ve Bordeaux’da ‘yerim dar’ diyen genç bir sanatçı, André Lhote (1885-1962), ömrünün sonuna dek yaşayacağı Paris’e geldi…

21 yaşındaydı ve liseyi bitirememişti. 

Unutmadan… Sonrasında başladığı akademi eğitimini de tamamlayamayacaktı…

Ama 33 yaşından itibaren akademilerde ders vermeye başladı. 

Académie Notre-Dame des Champs (1918-1920), sonra kendi okuduğu okul (Académie de la Grande Chaumière) ve diğer Paris sanat okullarında ders verdi. 

37 yaşına geldiğinde Montparnasse’da kendi akademisini (Academy André Lhote) kurdu.

Lhote 

Lhote, Paris’e gelişinin beşinci yılında (1911), kendine Sonbahar Salonu’nda (Genç Resim Salonu) yer bulmuştu. Sergi New York Times’ta ‘Kübistler Paris’i etkisine aldı’ başlığıyla yayınlandı.

‘Kübist’ teorilerin çılgın doğasına rağmen, onları savunanların sayısı oldukça yaygındır. Georges Braque, André Derain, Picasso, Czobel, Othon Friesz, Herbin, Metzinger; bunlar, Paris'in önünde durduğu ve şimdi yeniden şaşkınlıkla durduğu tuvallere imza atan isimlerden birkaçı.  Ne demek istiyorlar? Bunların akılları başlarından mı alınmış? Sanat mı yoksa delilik mi? Kim bilir?”

The New York Times, 8 Ekim 1911

Salon zaten başlı başına yeniliklerin (kimlerine göre çılgınlıkların) sahnesiydi. 

Paris’e içinde uyanan resim ejderiyle gelmemiş miydi? 

Lhote, aynı yoldaki sanatçılar gibi geri durmayacaktı… 

Kübist akıma, natürmortun yanına günlük yaşamdan sahneler kattı.

Lhote artık modern çağın ustaları arasındaydı, atölyesini akademiye çevirdi, çığır açan sergiler açtı.

Belçika, Brezilya, Mısır, İngiltere veya İtalya… Dünyanın dört tarafına konferanslar vermek için gidiyordu . 

Akademisine de dünyanın dört tarafından geliyorlardı. 

Üşenmeden eğitim alan isimleri araştırayım dedim, sonuçları paylaşalım; İngiltere, Estonya, İskoçya, Hollanda, Yeni Zelanda, İran, ABD, Arjantin, Uruguay, Polonyalı, Kanadalı, Romanya ve Türkiye…

Akademide bir gün!

Türkiye’den, onun geometri kurgusundan etkilenecek olan Cemal Tollu gelmişti (1899-1968). 

Bir başka ressam, Bedri Rahmi onu görmek için akademiye (atölyeye) geldi. 

Kapıyı çaldı.

Kapıyı Romanya’dan gelen, eğitim gören ve atölyenin işlerini de yapan genç bir kız, Ernestine açtı. 

Ernestine, doğduğu yerde, Yaş’ta bulunan Güzel Sanatlar Akademisi’nde eğitiminin ardından 1929’da Paris’e gelmiş ve dört yıl boyunca Ândre Lhote’un atölyesinde resim çalışacaktı.

Tollu yoktu ama genç kız, bizim oğlanı içeri buyur etti.

Kahve içtiler, duvarlardaki resimleri incelemeye başladılar.

Ernestine,

“Hangilerini beğendin?” diye sordu.

Yanıt onu kıpkırmızı yapacaktı.

Bedri Rahmi 3 resmi beğendiğini söyledi.

Belli ki ortada büyü gibi bir durum vardı!

Üçü de Ernestine imzalıydı…

Sanırım bu, içlerine Fransızların deyimiyle Démon de la Peinture, Resim Ejderi kaçmış iki gencin içine sevda ejderi de kaçmasının ilk saatleriydi. 

Bir aşkın filizlenmesine neden olan ama bundan habersiz olan Tollu, daha sonra;

"Ernestine Bedri hakkındaki düşüncelerimi öğrenmek istiyordu.  Ben ise onu Emestine'den bir dakika sonra tanımıştım. Bende bıraktığı izlenime göre zeki, yetenekli ve cesurdu. Kendisine aşırı derecede güveni vardı."

Tollu, bizim ikili için artık bir ressamdan öte bir anlam taşıyordu. İşte bu yüzden Tollu'nun bir resmi ömürleri boyunca evlerinin baş köşesinde her zaman asılı duracaktı…

Bedri Rahmi de aynı akademiye devam etti. 

Eyüpoğlu Çifti

“Türkiye´yi hiçbir zaman ikinci yurdum olarak görmedim. 1936 yılından beri anayurdum oldu Türkiye. Daha önce bilmediğim, tanımadığım nice değerler, bana çizip boyama, yaratma coşkusu veren değerler buldum yeni ülkemde.” Eren Eyüpoğlu 

Memleketlerine dönseler de Paris’te yakaladıkları büyü onları İstanbul’da buluşturacak, Ernestine Eren olacak, evlenecekler, nur topu gibi, adını Mehmet koyacakları bir de evlatları olacaktı.

O zamanlara dek Ernestine, Bedri Rahmi’nin ilk kişisel sergisini Bükreş’te açmasını sağladı (1 Ocak 1935).

Açılışı, bugün tanıdık bir isim yapacaktı.

Hamdullah Suphi Tanrıöver o günlerde Türkiye’nin Romanya büyükelçisiydi. 

Fakat tanıdık ismin sergiye yaklaşımı pek şık olmayacaktı.

Sergide söyledikleri Reddedilenler Salonu’nu hatırlatan türdendi. 

“Bir odada bu resimlerle baş başa kalırsam sinirlerim bozulur.”

Bir büyükelçinin, memleketinden uzakta bir sergi açan bir Türk’ü övmek yerine, herkesin içinde söylediği bu sözler, Ernestine şaşırtacak ve üzecekti…

Mektuplar, Mezuniyet Yarışması ve Evlilik

Ayrıydılar.

İletişimleri, ileride 3 cilt halinde yayınlanacak mektuplarla oluyordu.

“Rüzgâr büyük alevleri kamçılar, küçük alevleri söndürür" 

"Senin için dünyayı yerinden oynatırım"  diyordu Emestine. 

O, Bedri Rahmi'nin ‘Bucişka’sı, ‘Siyare’si, ‘Dilimciği’ydi. 

Son bulduğuysa ressam Derain'e benzettiği ‘Eren’ olacaktı…

Bu sırada (1934) mezuniyet yarışmasına girdi, 3. oldu, mezun olmadı!

Birinci olarak mezun olmak istiyordu ve bunun için daha çok çalışması gerekiyordu.

Çalıştı da. 

Evlendiler (16 Nisan 1936).

Bedri Rahmi Tan Gazetesi’ne yazılar gönderirken, Tekel’de işe girdi, bu durum ekonomik açıdan rahatlatıcı gelişmeydi. 

Aynı yıl mezuniyet yarışmasına bir kez daha girdi, birinci olunca mezun oldu!

Mezuniyet Yarışması’na katıldığı ve birincilik aldığı Hamam isimli eseri

Yurt Gezileri 

Bedri Rahmi, Yurt Gezileri’ne iki kez katıldı, Edirne (1938) ve Çorum (1942).

Bu gezilerin Bedri Rahmi’de yarattığı memnuniyeti iki alıntıya göz atalım…

İlki, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya yazdığı telgraf…

“Güzel Edirne’den muvaffak birkaç eserler dönebilmek için bütün gayretimle çalışmağa başlarken sonsuz teşekkür ve hürmetlerimi sunarım.

Ressam Bedri Rahmi” 

Üstteki Edirne’ye dair telgraf ve alttaki Çorum’a dair düşünceler, Turan Erol’un yazarlar arasında olduğu Milli Reasürans TAŞ tarafından basılan ‘Yurt Gezileri ve Yurt Resimler’ kitabından.

“Memleketimizde resim sanatının boy atıp gelişebilmesi için sarfedilen gayretlerden ressamlarımızı en çok sevindiren: Partimizin tertiplediği yurd gezileri olmuştur. Bu gezilerin en güzel tarafı, kendilerini memleket içerisinde lüzumsuz bir lüks eşyası gie bi görmeye başlayan ressamlarımıza, bir işe yaramak fırsatını vermiş olmasıdır…

… benim hisseme de Çorum düşmüştü. Çorum’da ve kasabalarında 3 ay dolaştım. … Gezdiğim kasabalar arasında bilhassa İskilip’e hayran oldum. Ressamlar için İskilip’ten daha zengin bir memleket tasavvur edemiyorum…” 

1938-1944 arasındaki CHP Resim Sergileri’nde Edirne’den 16, Çorum’dan 25 resmi sergilenmiş.

Bedri Rahmi, yasak aşkını doya doya anlattığı, ünlü Karadut şiirinde geçen ‘çatalkara’ deyimini de Çorum’da öğrenmişti.

İki şiir, Sitem ve Karadut  

Sitem

Önde zeytin ağaçları arkasında yar
Sene 1946
Mevsim
Sonbahar
Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim
Dalları neyleyim.
Yar yollarına dökülmedik dilleri neyleyim.

Yar yar!.. Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar
Değirmen misali döner başım
Sevda değil bu bir hışım
Gel gör beni darmadağın
Tel tel çözülüp kalmışım.
Yar yar
Canımın çekirdeğinde diken
Gözümün bebeğinde sitem var

Büyük Kulüp’te şiirini okurken…

Bedri Rahmi’nin sesi titremiş, gözlerinden yaş gelmişti…

Bedri Rahmi, Karadutu’nu (Mari Gerekmezyan) anlattığı şiirini, Mari’nin hastalanarak vefatından 3 yıl sonra okuyordu. 

Mari’yi kaybetmiş ama hâlâ unutamamıştır.

Yemek salonunda o sırada sözcüklerin boğazlarda düğümlendiğini ve buz gibi bir hava estiğini tahmin etmek zor değil. 

Bedri Rahmi’nin şiiri okumak için ayağa kalktığı masada Mari’den önce de sonra da eşi olan, 3 cilde anca sığan aşk mektuplarıyla yazıştıkları Eren Eyüpoğlu, yanı başında oturuyordu.

Eren Hanım, o sırada hissettiğini, oğlunu alıp gittiği, Bedri Rahmi ile aşklarının başladığı yerden, ‘Canuşkam’ diye başladığı Paris’ten yazacağı mektupta anlatacaktı.

Kısa mektubundan tek cümle alıyorum:

“Sanki böğrüme kızgın bir ütü yapışmış gibi olmuştum.” 

Dönüm noktası

Bu şiir okunması olayı, çiftin evliliğinde bir dönüm noktası olacaktır. 

Eren Hanım, oğluyla Paris’tedir artık. 

Bu ayrılık, biraz zaman alsa da Bedri Rahmi’nin aklını başına getirecek, bir daha ayrılmamak üzere eşine dönecektir…

1950’ler – Dört küheylan çeker arabamızı; leke, çizgi, benek ve renk

Akademide öğrencilerine leke, çizgi, benek ve ringin önemini anlatmak için bunları dört küheylana benzetir.

D Grubu’ndadır, Matisse ve motiflerin görsel etkileri ön plandadır.

Konuları yerel, biçimi motifsellik olur. 

Kariye’nin müzeye dönüşüm projesi içinde yer alması Bedri Rahmi’yi Bizans mozaikleriyle tanıştırır. 

Benekler ve renklerle buluşmaya, renk renk tuvallerine taşıma dönemi de başlamıştır artık.

Bir şiir daha

Ressamlığıyla andım şairliği geride kaldı ama Karadut şiiri gibi ünlü bir başka şiirini de anmazsam olmaz!

1950…

Büyük Ozan Nazım Bursa Cezaevi’nde, açlık grevindeydi.

En anlamlı desteklerden biri Bedri Rahmi’den geldi.

Şiiri rahmetle ve minnetle andığım Uğur Mumcu da çok sevdi, Zülfü Livaneli besteledi.

Mumcu katledildi…

Bedri Rahmi’nin ‘Yiğidim, aslanım’ dediği şiiri yıllar sonra gündem olacaktı…

Son güne dek ürettiler

Eren ve Bedri Rahmi Çifti hep üretti. 

Birlikte Amerika’ya da Anadolu’ya da geçtiler, bolca ürettiler.

Gördükleri zengin motifleri resimlerine nakşettiler.

Bedri Rahmi 21 Eylül 1975’te hayata gözlerini yumdu.

Geride ünlü otellerdeki duvar resimleri, NATO Genel Merkezi’ndeki veya Ankara’da yıkılan Etibank’taki mozaik panolar, duvar kabartmaları, Yaradan Mektuplardan Çakıl’a 11 şiir kitabı, gezi-deneme yazıları, içinde Hocası Nazmi Ziya’nın da olmak üzere monografiler bırakarak…

Araya karadutlardan kaynaklanan ayrılıklar girecekti belki ama yine Paris onları birleştiren, İstanbul ömürlerinin sonuna dek birlikte yaşayacakları kent olacaktı…

Eren Eyüpoğlu atölyesini üst kattan Bedri Rahmi’nin atölyesine taşıdı, üretmeye devam etti.

30 Ağustos 1988’de hayata gözlerini yumana dek…

Bir yemin

Sevgili Hasan Pekmezci Hocam, 

“Onun bir andı vardır ya ona mutlaka yer vermeli.” dedi. 

Bu yazıda olmazsa olmazdı…

Ressam Yemini

Bugüne kadar resim sanatı alanında
Yapılagelmiş olanları inceleyeceğime,
Kendini bütün dünyaya kabul ettirmişler
Arasında beni en çok saranlarını ayırarak,
Onlara kendi aramalarımı, denemelerimi
Katacağıma,
Alışılagelmiş, basmakalıp, hazırlop
Klişeleşmiş çiğnene çiğnene tadı tuzu
Kalmamış hiçbir şeyi tekrarlamayacağıma,
Elimden çıkan her çizgiye

Her lekeye
Her renge
Her beneğe
Kendi aklımı
Kendi tecrübemi
Kendi tasamı
Kendi ömrümü, yüreğimi basacağıma,
Aldığım nefes, içtiğim su, bastığım toprak
Gözüm, kulağım, burnum,
Elim, belim, dilim, derim üstüne
Yemin ederim.
Yemini bozduğum gün
Buradan giderim

Bir sergi ‘Tutkulu İki Yürek: Bedri Rahmi – Eren Eyüboğlu’

21 Eylül 2024’te, vefatın yıldönümünde, Ankara’da bir Eren ve Bedri Rahmi Sergisi açıldı.

Mustafa Ayaz Müzesi’nde, 17 Kasım’a dek gezilebilecek.

Etibank, Opera Binası ve Resim Heykel Müzesi derken Mustafa Ayaz Müzesi de Bedri Rahmi’nin eserlerine ev sahipliği yapacak…

Serginin küratörlüğünü Siret Uyanık ve Ömer Faruk Şerifoğlu üstlenmiş. 

Sergide, Eyüboğlu çiftinin tutkuyla bağlı oldukları Anadolu’nun kültüründen beslenmiş, sanatın kültürel zenginliklerle ve insanla buluştuğu, bu toprakların derin tarihinin modern bir dille betimlendiği, tamamı aile koleksiyonundan 80 eser ile aile arşivinden fotoğraf, belge ve objeler yer alıyor.

Kaynaklar

* ‘Andre Lhote’, haninafinearts.com/artists/andre_lhote/biography

* Ankara Resim Heykel Müzesi’nin resmi internet sayfası, arhm.ktb.gov.tr

* ‘Araları bozukken Necip Fazıl'dan Bedri Rahmi'ye mektup’, hurriyet.com.tr/kelebek/hayat/aralari-bozukken-necip-fazildan-bedri-rahmiye-mektup-beni-unutmus-hatta-sevimsiz-kabul-etmis-olmani-bilmeme-ragmen-28896313

* ‘Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Resimleri, Şiirleri ve Hayatı’, leblebitozu.com/bedri-rahmi-eyuboglunun-resimleri-siirleri-ve-hayati/

* ‘Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun torunu Odatv'ye konuştu’, youtube.com/watch?v=mzVyFKkQLbY

* ‘Bedri Rahmi Eyüpoğlu ve karadut şiiri’, bubisanat.com/posts/bedri-rahmi-eyuboglu-ve-karadut-siiri…

* ‘Bedri Rahmi Eyüpoğlu’, ardasanatgalerisi.com/artist/bedri-rahmi-eyuboglu/

* ‘Bedri Rahmi Eyüpoğlu’, Songül Saydam, core.ac.uk/download/pdf/84784584.pdf

* ‘Cubism’, en.wikipedia.org/wiki/Cubism

* ‘Eren Eyüboğlu Hayatı ve Sanatı’, yardimcikaynaklar.com/eren-eyuboglu-hayati-ve-sanati/

* ‘Eren Eyüpoğlu’, gorselsanatlar.org/sanat-tarihine-giris/eren-eyuboglu/

* ‘İki Reddedilen Öyküsü: Bir Dünyadan Bir Bizden’, Necati Yalçın, lavarla.com/iki-reddedilen-oykusu-bir-dunyadan-bir-bizden/

* ‘Tutkulu İki Yürek: Bedri Rahmi – Eren Eyüboğlu’ Sergisi Basın Bülteni.

* Yurt Gezileri ve Yurt Resimleri, İlhan Berk, Levent Çalıkoğlu, Ferit Edgü, Turan Erol ve Murat Ural, 1998