Instagram kapatıldı, Facebook ve son günlerde ağırlık verdiğim Tıwitter’dan dost ve takipçilerimle haberleşiyordum, akşam Tıvitır’ı açtığımda, “Hesabınız kurallarımıza uymadığınız için kapatılmıştır” şeklinde bir mesaj gördüm, bir kaç deneme yaptım, bağlantılarıma erişilemiyordu.
Vatan, millet, devlet, bayrak, din, iman... hatta insan, özgürlük, barış ve kardeşlik konularında son derece hassas olmama ve yanlış bir paylaşıma dokunmamaya büyük özen göstermeme rağmen, doğrusu bu mesaj beni çok ürküttü. Malum, zor günlerden geçiyoruz, siyaseten bir beklentim yok, sadece hareketli ve mücadele dolu yaşamımda edindiğim birikimlerimle, çevreme küçücük de olsa bir ışık tutmaya çabalıyorum ama, bu mesaj üzerine sosyal medyayı, biraz rölantiye almam gerekiyor diye düşündüm.
Aynı akşam bir tv kanalında, Mavi Boncuk adlı filme takıldı gözlerim. 1974 yılı yapımı. Dönemin ünlü ses sanatçısı Emel Sayın ile birlikte ünlü sinema sanatçıları Münir Özkul, Adile Naşit, Kemal Sunal, Metin Akpınar, Zeki Alasya, Halit Akçatepe ve de İstanbul Gazetecilik Okulu’ndan sınıf arkadaşım olan, Türk sinema tarihinin belki de en yakışıklı jönü Tarık Akan... Emel Sayın’ın o zamanlar çok ünlü olan Mavi Boncuk şarkısından esinlenilerek yapılmış bir film... Halkımızdan, bizlerden, sıradan insanların yaşam öyküsü... Güldürüyor, duygulandırıyor, hüzünlendiriyor, yaşamayı sevdiriyor...
Filmin bir sahnesinde Emel Sayın, kendisini kaçıranların babası rölündeki Münir Özkul’a beyaz bir fincanla kahve uzatınca, 1984’lerde bir gazeteci olarak Malatya’da yaşadığım günler geçti gözlerimin önünden. Adana’da Günaydın Gazetesi grubunda görev yapıyordum, o dönem Türkiye’nin en çok satan magazin gazetesi Tan, ünlü ses sanatçısı Emel Sayın ile bir program düzenlemişti. Emel Sayın, bir deterjan markasının reklamı için ekibi ile birlikte bazı şehirleri dolaşıyor, ilginç bir kampanya yürütülüyordu. Üç günlük bu kampanyayı, Tan gazetesi adına izlemek görevi bana verilmiş ve Malatya’nın yolunu tutmuştum. O zamanlar Malatya’nın en ünlü oteli Sinan Oteli’ne yerleşmiştim. Emel Sayın ve ekibi de aynı oteldeydi. Tanışmış, gazete adına kendilerini takip edeceğimi söylemiştim ve program başlamıştı.
Şehir içinde küçük kamyonetler dolaşıyor, kamyonetlerin açık kasalarında davulcular, gümbür gümbür ortalığı çınlatıyor, arada bir araçtaki hoparlörden, “Tan geliyor tam geliyor... Emel Sayın Malatyalılara konser verecek” diye duyurular yapılıyordu. Emel Sayın, şoförü, koruması, deterjan firmasından bir yetkili ile birlikte evleri dolaşıyorduk, Emel Sayın kapıları çalıyor, açanların şaşkınlıkları arasında “Hangi deterjanı kullanıyorsunuz?” diye soruyordu, deterjanın adını söyleyenlere, düzenlenen müzikli eğlence konseri için davetiyeler veriyordu. Ben de bu görüşmelerden bol bol resimler çekip, gazeteye gönderiyordum. Bir apartman katında evinin kapısını açan genç ve güzel bir kadın, “Aaaa Emel Sayııınn!..” diye küçük bir çığlık atmış, kullandığı deterjan yanıtını da doğru söyleyince konser davetiyesini almıştı, sonra da ısrarla Emel Sayın ile birlikte bizleri evine davet etmiş, birer kahve ısmarlamıştı. Kahvelerimizi içtikten sonra Emel Sayın bana, “Fincanınızı kapatın, falınıza bakayım” demiş, ben de kapatmıştım.
Neler anlattığını pek anımsamıyorum ama, dünya tatlısı, mütevazı, güzel insan, ünlü ses sanatçısı Emel Sayın, bana unutamayacağım küçücük bir anı bırakmıştı. Tam kırk yıl geçmiş aradan, ne güzel günlerdi... Filmler bile, bugünküler gibi lüks yalılarda, milyonluk arabalarla, özel uçaklarla helikopterlerle çevrilmez, halkın hikayeleri anlatılırdı. Bugünlük de yazımızı bu küçük anımızla noktalayalım.