İklim kriziyle bağlantılı yıkıcı olayların yaşandığı günümüzde, ekokırımı yani gezegenimizin doğasının geniş çaplı, şiddetli ve sistematik olarak yok edilmesini savaş suçları, soykırım ve insanlığa karşı işlenen diğer suçlar gibi bir uluslararası suç haline getirmek yönünde yeni bir sivil inisiyatif oluşuyor.

İklim kriziyle bağlantılı yıkıcı olayların yaşandığı günümüzde, ekokırımı yani gezegenimizin doğasının geniş çaplı, şiddetli ve sistematik olarak yok edilmesini savaş suçları, soykırım ve insanlığa karşı işlenen diğer suçlar gibi bir uluslararası suç haline getirmek yönünde yeni bir sivil inisiyatif oluşuyor.

2019 yılı Aralık ayında Lahey’de düzenlenen Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Taraf Devletler Kurulu, bir Pasifik Ada Devleti olan Vanuatu’nun girişimiyle Ekokırım, yani doğayı sistematik ve yaygın bir şekilde katletmek uluslararası bir suç olarak tanımlanmalı mı? Sorusunu gündemine almıştı.

Ekokırım suçu, Uluslararası Ceza Mahkemesi toplantılarında gündeme gelmesine rağmen, henüz resmi bir tasarı metni olarak sunulmuş değil. Ancak konuyla ilgili olarak uluslararası alanda ümit verici gelişmeler var. Geçtiğimiz yıl “Ekokırıma Son Vakfı” (Stop Ecocide Foundation) tarafından başlatılan bir girişimle ekokırım suçunun tanımını yapmak üzere uluslararası hukukçulardan oluşan bir heyet kurulmuş bulunuyor ve bu heyet, taslak tanımı 2021’in ilk aylarında hazırlamayı planlıyor.

Henüz ekokırımın uluslararası alanda yasal olarak kabul edilen ortak bir tanımı olmasa da çevreci ve hukukçular ekokırımı “Dünya ekosistemi veya küresel müşterekler üzerinde ciddi ve daimi değişime yol açan geniş çaplı zarar ve tahribat” olarak tanımlamaktadırlar.

Elbette ceza hukuku bahse konu olduğunda suç ve ceza herhangi bir belirsizlik ve boşluğa yer vermeyecek bir netlikte tanımlanmalıdır. Konu ekosistem olduğu andan itibaren hangi eylemlerin bu sisteme yaygın, şiddetli ve kalıcı zarar verdiğini hukukun kabul edeceği kesinlikte bilimsel yöntemler ile tespit edebilmek bazen çok zor olabilir.

Bu zorluklar mutlaka aşılmalı ve ekosisteme kalıcı zarar veren her türlü insani eylem ekokırım suçu olarak tanımlanarak, en caydırıcı şekilde cezalandırılmalıdır.

Bu gezegen tek evimiz; eğer bu gezegeni yaşanmaz hale getirecek toprağı, suyu, havayı kirleten iş ve eylemler durdurulamazsa emin olun çok yakın bir gelecekte evimiz yaşanamaz bir hale gelecek.

Yaşadığımız gezegeni diğer bir çok canlı türü ile paylaşıyoruz ve bu gezegen bizim olduğu kadar onların da evidir, buna saygı göstermeli ve diğer canlıların yaşamlarını sürdürme, türlerini devam ettirme hakkına da saygılı olmalıyız.

Şunu kabul ediyorum insan eylemleri ve özellikle de ekonomik eylemleri sistematik ve yaygın bir şekilde doğayı olumsuz yönde etkiliyor, lakin ekonomik faaliyetleri durdurmamız da mümkün değil. Fakat ekonomik faaliyetlerimize davam ederken doğaya kalıcı hasar vermeyecek teknolojiler keşfetmemiz ve uygulamamız son derecede mümkün.

Ekokırım olarak tanımlanabilecek insani eylemler neler olabilir? Sorusuna bir cevap aradığımızda ekosisteme en çok zarar veren iki eylemin nükleer faaliyetler ve fosil yakıt kullanımı olduğu muhakkaktır.

Özellikle nükleer silah denemeleri, hele hele de açık havada nükleer silah denemeleri hiç şüphesiz ki bir ekokırım suçu oluşturmaktadır. Nükleer enerji kullanarak elektrik enerjisi üretmek ise elektrik enerjisi üretmenin en pahallı ve ekosisteme kalıcı zarar verme tehdidi en yüksek yöntemidir. Çernobil ve Fukşima kazaları yakın geçmişte yaşanan en bariz ve vahim iki örnektir. Oluşan nükleer atıklar on binlerce yıl boyunca ekosistemde bulunan tüm canlılar için yaşamsal bir risk oluşturacaktır. Bu riski ölçmenin ve önlemenin maliyetini hesap etmek ise hiçbir şekilde mümkün değildir.

Diğer bir tehdit olan fosil yakıt kullanımı ise sadece salınan sera gazları nedeniyle iklim değişikliğine yol açmıyor, fosil yakıtların yoğun bir şekilde kullanıldığı kalabalık kentlerde insanları yavaş yavaş zehirliyor da. Çoluk çocuk demeden, ağır ağır zehirlenerek çaresiz hastalıklara duçar olan insanların hesabını kim biliyor, kim tutuyor?

Oysa bugün sahip olduğumuz teknoloji sayesinde hiç fosil yakıt kullanmadan insanlığın hemen hemen tüm enerji gereksinimini çok büyük bir rahatlıkla karşılamamız mümkündür. Evlerimizi ısıtır, yemeklerimizi pişirir ve araçlarımızı hareket ettirirken yenilenebilir ve ekosisteme zarar vermeyen kaynak ve yöntemler kullanabiliriz. Uçak ve gemilerimizi fosil yakıtlar yerine atık ürün olarak sadece su buharı salan hidrojen yakıtlı motorlar ile çalıştırmanın önündeki teknolojik engel nedir?

Ekosisteme tehdit teşkil eden tehlikeli kimyasalları toplayarak geri dönüşüm ile zararsız hale getirebilmemiz ise bir teknoloji değil sadece maliyet sorunudur.

Ben de açık ve net olarak ekosisteme karşı işlenen suçların ekokırım olarak tanınmasını ve son derecede ciddi bir şekilde cezalandırılmasını savunuyorum, ülkemiz insanlarının bu konuda bilinçlenmesi için de elimden geleni yapacağımı buradan da duyurmuş olayım.